Oturun oturduğunuz yerde Ruhat Hanım Efendi!..

Maşallah yüzünüz halen o günkü kadar genç ve güzel ama hafızanız mı zayıfladı ne?..

ADNAN BERK OKAN

Saygıdeğer Ruhat Mengi Hanımefendi;
Yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla belli ki kendinizi övecek bir "dost" bulamıyorsunuz...
Hâlbuki kendi kendinizi övdünüz mü "müşteri" inanmıyor...
Bir ürün tanıtımının bile reklâm değil, haber gibi verileni daha makbul...
Onun için kimi yazarlar ve gazetelerin yazı işleri köşe olurken gazetecilik zihniyeti değişti ya...
Merak ettim...
Siz bunu hâlâ öğrenemediniz mi?..

Hanımefendi;
28 Şubat
sürecinde patron, iktidara destek muhalefete köstek olduğunuz için çok tutuyordu sizi...
Hacı (Erbakan) ile Bacı'ya (Çiller) çakmadığınız gün yoktu...
Oysa zavallılar ne ekonomideki kötü gidişten sorumluydular o gün...
Ne artan terörden...
Ne de fukaralık ve işsizlikten...
Buna rağmen siz onları yerin dibine sokuyor, bütün hal ve gidişten sorumlu Başbakan Yılmaz'ı ise öve öve göklere çıkarıyordunuz...
Yani bir bakıma siz o gün, bugünün Mehmet Metiner’i idiniz...
Dişi Mehmet yani!...
O günden bugüne moda hiç değişmedi ki...
Yine hükümeti övecek, muhalefete söveceksiniz...
Siz bunu mu fark edemediniz ne?..
Siz bugün hükümete çakıp, muhalefete şapka çıkarıyorsunuz…
E vallahi olmuyor…

Hâsılı Hanım Efendi;
Bir yandan, “billahi ben ekranların yıldızıydım… İnanmayan benimle gezsin bir gün de nasıl sevildiğimi görsün… Yar bana bir ekraaannn!” diye kendi kendinizi övüyor, diğer yandan “kaka hükümet, kaka Müslümanlar” şeklinde tercüme edilecek cümleler kuruyorsunuz…
Ama…
Hiç inandırıcı değilsiniz efendim!..
Zira...
Artık cümle âlem biliyor ki zat-ı âliniz "müzmin, kökten laikçi, antidemokratik cumhuriyetçi" bir yazarsınız...

Hani yanınıza yaklaşan herkesin ilk sözünün "Pazar günleri biz ekranın başından ayrılmazdık" dediğini yazıyorsunuz ya...
Sakın inanmayın onlara...
Onlar yeter ki yolda, bayırda, çayırda, kafede, TV ekranlarına çıkan ünlü birini görsünler...
Kim olursa olsun fark etmez onlar için...
Sizden biraz sonra Fikri Akyüz'ü görürler ve aynı şeyleri ona da söylerler...
O türlere, "TV ekranındaki ünlüleri sevme hastası" denir...
İnanmayın onlara yani...

Efendim;

Aslında VATAN’da, “Müslümanlar neleri yapamaz” başlığı altında yayımlanan makalenizden birkaç bölüm dikkatimi çekmişti…
O konuda şeydecektim ama uzuuunn bir giriş yapmak zorunda kaldımdıydı, özür dilerim efendim…

Saygıdeğer Hanım Efendi;

Makalenizde diyorsunuz ki:

“Halkın gerçekleri duymaya, yalanlar arasına gizlenen olayların doğrusunu öğrenmeye ihtiyacı var, bu konuda büyük açlık çekmekteler. Onların gözleri yaşararak söyledikleri, bu ihtiyaçları beni söyleyenlerden fazla üzse de belli etmemeye çalışarak dinliyorum. “

Ay o kadar haklısın ki ablacığım;…
Ay af edersiniz kabalık ettim...
Yani “efendim” diyecektim de "ablacığım" diye çıktı ağzımdan…
Vallahi de billahi de haklısınız efendim…
Haklısınız ama bunu da sizin söylemeniz hiç “inandırıcı” olmuyor…
Neden mi?..
Çünkü…
28 Şubat sürecinde sizin yazdığınız gazete de aynı şeyi yapmıyor muydu?..
Sizin televizyonlarınız da gerçekleri halktan saklamıyor muydu?..
Ekranlarda “körler sağırlar birbirlerini ağırlar” modeli mevcut değil miydi?..
Televoleci ekonomistler o gün de hükümeti ve ekonomi politikalarını övmüyorlar mıydı?..
Eeeee…
Men Dakka dukka efendim…

Yine yazınızın bir yerinde diyorsunuz ki efendim:

“Her neyse gelelim yazımıza.. Haberleri faltaşı gibi gözlerle izlemekteyim. Sanki ülkede ‘çoğunluk bizde, ne medya dinleriz, ne sivil toplum, ne de bağımsız bir kurum. Ne sporsever protestosu anlarız, ne işçi ya da öğrenci protestosu.. Güç bizde ve herkes susacak’ durumu yokmuş gibi bir hava mevcut…”

Vallahi de billahi de burada da haklısınız Hanımefendi…
Haklısınız ama bunu da siz yazınca “inandırıcı” olmuyor…
Neden mi?..
Siz de 28 Şubat sürecinde sadece 132 milletvekili olan ANAP’ın kurduğu Ecevit dış destekli azınlık hükümetinin her şeyi yapmaya muktedir olduğuna inanıyordunuz ya…
Ne çabuk unuttunuz?..
Şunun şurasında 12-13 yıl falan geçti…
Maşallah yüzünüz halen o günkü kadar genç ve güzel ama hafızanız mı zayıfladı ne?..
Araştırın bakalım…
Belki hafıza botoksu da vardır…

Ben size bir şey diyeyim mi Ruhat Hanım Efendi?..
Yazdıklarınızın hepsinin altına imzamı atarım…
Hepsi de doğru ve haklı şeyler…
Ama…
Sizin kaleminizden çıktığı için imzamı geri çekiyorum…
Zira siz de 28 Şubat sürecinin egemen gazetecisisiniz…
Çünkü siz bugünkülerin muhalif gazetecilere ve partilere yaptıklarının bin beterini o günün muhalif gazetecilerine ve parti liderlerine yapıyordunuz Ruhat Hanım Efendi
Herkes konuşsun bu hükümetin aleyhinde…
Herkes yazsın…
Ama siz oturun oturduğunuz yerde…
Sizin bu hükümetin despotizmi konusunda ne konuşmaya yüzünüz var ne de yazmaya hakkınız…
Çünkü siz 28 Şubatçısınız...

adnanberkokan@gmail.com