'Osmanlı yasaklamasaydı bizim de Rönesansımız Olabilirdi!'
Sayım Çınar Hakan Bali ile konuştu, ortaya Türkiye sanat ortamına dair önemli ipuçları barındıran bir söyleşi çıktı.
GAZETECİLER.COM - ÖZEL
İÇERİK
SAYIM ÇINAR
"Klasik Türk Resmi Başyapıtlar Koleksiyonu" Karma Sergisi 9 - 26 Aralık 2014 tarihleri arasında Bali Müzayede’de.
“Klasik Türk Resmi, Başyapıtlar Koleksiyonu” adlı sergide, resim sanatımızın ilgi odakları arasında her zaman ön planda yer almış olan ressamların eserlerine ağırlıklı bir yer ayrılmış.
Başta Halil Paşa (1857-1939) olmak üzere, Hüseyin Zekai Paşa (1860-1919), Hoca Ali Rıza (1858-1930), Nazmi Ziya (1881-1937), Feyhaman Duran (1886-1970), Hikmet Onat (1882-1977) gibi Cumhuriyet öncesi dönemle Cumhuriyet kuşakları arasında köprü görevi üstlenmiş sanatçılar, geçiş döneminin üstat düzeyindeki isimleri olarak sergide yerlerini alıyorlar ve sonraki dönemlerin sanatçılarıyla üslup ve ifade bağlantılarına, bir anlamda ışık tutmuş oluyorlar.”
Sergi vesilesiyle Sayım Çınar Hakan Bali ile konuştu, ortaya Türkiye sanat ortamına dair önemli ipuçları barındıran bir söyleşi çıktı.
Bizim de Rönesansımız Olabilirdi!
Serginiz hayırlı olsun. Çağdaş Türk Sanatı’nın önemli isimlerini bir araya getiriyorsunuz. Nasıl bir süreç işledi bunu konuşalım isterim.
Tek bir aileye ait bir koleksiyon sergide sergilenen resimler aslında. 2 yıldır çalışıyoruz bu aileyle. Adlarının açıklanmasını istemiyorlar. Sonunda ikna ettik sergi için. Maddi kaygılarımızdan çok, bu tip dehlizlerde kalmış resimler ortaya çıkarmaktı bizim misyonumuz. Aslında Türk sanatının yapıtaşları, Hikmet Turan, Halil Paşa, hoca Ali Rıza, Nazmi Ziya, Hüseyin Zekai Paşa, İbrahim Çallı, Teoman Turan. Bir tek Osman Hamdi yok. Sanay-i Nefise Mektebi’nin kurucuları. Bugünkü Mimar Sinan’ın yani. Hüseyin Zekai Paşa, Halil Paşa gibi sanatçıların önce cemiyet kurup sonra da bu mektebi açmalarıyla başlıyor Türk resim sanatı. Osmanlı İmparatorluğu boyunca resim yapmak dini sebeplerle putperestliğe benzetilmiş. İslami açıdan caiz bulunmamış.
Osmanlıda resim sanatı yasaklı olmasaydı durum ne olurdu sizce?
Bizim de bir rönesansımız olurdu. İtalyanların, Fransızların, Almanların rönesansı var. Sanatçı bazında müzeler var yurtdışında. Çağdaş sanatlar, klasik sanatları, modern sanatları ayırıyorlar. İnanılmaz bir sektör. Bizde ise 19. yüzyılın son çeyreğinde 2. Abdülhamit’in modern bir padişah olmasıyla, Rusya’dan Ayvazovski’yi, İtalya’dan Zonaro’yu getirip devam etmişler.
Cumhuriyet dönemiyle ortaya başka ressamlar da çıkıyor. YKY bir dönem o eserleri tanıtan kitaplar yapmıştı.
Çoğu gün yüzüne çıkmamış bu kataloglarda yer alan, başyapıtlar. Sanay-i Nefise kurucuları, bahsettiğiniz tarz sanatçı kataloglarında yer alan resimler.
Bizim için son derece önemli. Ulusal ressamlarımızı tanıyabileceğiz.
Kesinlikle öyle. 19. yüzyılın son çeyreğinden bugüne sanatçılar var.
Bali müzayede önemli sergiler yapıyor, kitap da yayınlıyor mu?
Kataloglar yapıyoruz. Bir anlamda yayıncılık yapıyoruz. Galeri olarak günümüz sanatçılarından bazıları için sanatçı katalogları hazırlığı içerisindeyiz.
“Türk resim sanatıyla ilgilenen herkesin bu sergiyi gezmesi gerek.”
Satış da olacak. Resimlerin orijinal olup olmadığını nasıl saptıyorsunuz? Ederini tahmin etmek özel bir tecrübeye dayanıyor.
Sayısız müzayade yapıyoruz, 60’lı yıllardan beri bu sektördeyiz. Devamlı güncelleniyor fiyatlar. Uzman bir firmayız. Eser bazında da fiyat değişiklikleri oluyor. Bazı eserler daha altta kalır, sanatçının dönemlerine göre. Devamlı update diyoruz ve bu şekilde doğru değerleme yapıyoruz.
Sergiye dönersek Türk resim sanatıyla ilgilenen herkesin bu sergiyi gezmesi gerek. En iyi yapıtlar var burada, masterpiece burada.
Bahçedeki Kız’ı görüyorum resimler arasında. Çok önemli bir yapıt. Çok pahalı bir fiyata satılıyor sanırım.
Saptadığımız fiyatlar var ama basında paylaşmıyoruz. Baraj gibi düşünmekte fayda var. Kimlik belli etmek istemeyenler olabilir, bunu da koruyoruz. Göz önünde olmak istemeyebilir, bu özel bir yatırım sonuçta.
Türkiye’de resim sanatını meydana getiren yapıtaşları bu sergide. Müzeler de talep ediyor mu?
Çok nadiren. Bana göre bu eserleri devletin alıp bir müzede yüzyıllar boyunca göstermesi ve gelir elde etmesi gerekir. Bizde Rembrandt, da Vinci, van Gogh yok. Bizim büyük sanatçılarımız bu sergidekiler işte. Kendi kültürümüzü yüceltmemiz gerekiyor. Tabii ki etkilenmişler resimlerini yaparken batıdan. Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa bir anda kendiliğinde çıkmamış, yurtdışından eğitim görmüşler, devlet katkısıyla ya da kendi girişimleriyle. Devamında akademiler kurmuşlar. Sanatseverlerin bu isimleri tanıması, bu resimleri görmesi gerekiyor.
Resim siyaseti yok. Hattatlar da var sergide.
Ferman, cüz, Osmanlı hat sanatı ve padişah belgelerinden oluşan bir koleksiyon da var, çok değerli eserleri bir araya getirdik.
“Benim sergimdeki Bahçedeki Kız Mona Lisa’dan çok daha güzel.”
Resim sanatıyla ilgilenen insanların temel özellikleri nelerdir? Bibliyofil kitap düşkünüdür, resim sanatının bibliyofilini nasıl anlarsınız?
Böyle insanlar yaratmaya çalışıyoruz. Koleksiyon yapmakta olanları biliyoruz. Ama biz yeni bir şey yapmaya çalışıyoruz. 9 aralık - 26 ocak arası açık ve yüzbinlerce insan gelsin görsün istiyoruz. Sergide amaç satmak değildir. En büyük derdimiz insanları çekmek. Yurtdışında daha ilkokul seviyesinde kültür varlıklarını bilmek üzere eğitiliyor insanlar. Sürekli organizasyonlar yapıyorlar. Normal eğitim aldıklarında bile bu ressamlara hakim oluyorlar. Bizde ise böyle bir şey yok. Üniversite eğitimi görmüş birine sorsam 10 isim söyle diye, sayamaz. Ama Picasso’yu, da Vinci’yi bilir. Resim diyince hemen bu isimler geliyor akla. Mona Lisa gelir. Da Vinci’nin Mona Lisa’sının öyle PR’ı yapıldı ki dünya öğrendi. Benim sergimdeki Bahçedeki Kız Mona Lisa’dan çok daha güzel. Mantalite hatası var.
Politikacılar geliyor mu sergilere, ilgi gösteriyorlar mı?
Şu andaki yöneticilerimizin suçu değil, cumhuriyetten beri olan bir durum bu. Boş vermişlik tüm dönemlerde olmuş. Hep geri planda kalmış. Louvre gibi göğsümüzü gere gere gösterebileceğimiz bir yerimiz var mı? Yok ne yazık ki. Yurtdışında her şeyin müzesini yapıyorlar. Oysa tüm dünyayı çekebiliriz elimizdeki malzemeyle.
Aynı zamanda küratörsünüz. Nasıl görüyorsunuz ülkemizdeki durumu?
Bir bakıma sanat tarihçiyiz, organizatörüz, sanat simsarıyız. Az gelişmiş olduğu için ülkemiz için her şeyi birden yapıyoruz.
Kültür bakanlığı ile bir ilişkiniz var mı?
Kontrol ediyor. Denetliyorlar. Kültür varlıkları korumanın içine girip girmediklerini kontrol ediyorlar.
"Beyoğlu'nda Türkler
azınlıktaydı..."
Babanız İsmail Bali’den söz edelim.
60’lı yılların başında Beyoğlu’nda bir galeri açıyor. Resim toplamaya, antika parçaları toplamaya başlıyor. 68’de herkesin aklında kalabilecek bir mağaza açıyor. Hakan sanat galerisini açıyor 70’de Balo Sokak’ta. En çok da o dönemden itibaren tanınıyor. Beyoğlu büyük bir dönüşüm yaşadı. Beyoğlu’nun ara sokaklarında, Tünel’de antikacılık Ermeni, Rum arkadaşlarımızın elindeydi. Türkler azınlıktaydı. Sonra galerilerin sahibi olmaya başladı Türkler arasında da. Oluşum Beyoğlu’nda başlıyor, sonrasında Maçka, Nişantaşı’na kayıyor.
Zor bir iş yapıyorsunuz. Kültür sanatla uğraşmak çok zor bu dönemde. Resim sanatında bir aşama kaydetti mi Türkiye geçmişten bugüne bakınca?
Olması gerekenden çok daha az aşama kaydettik. Uçurumlar var. Londra, New York, Paris’te yer alan 3 firma var. 10 milyar dolar ciroları. Tek bir tablo Türkiye’de yapılan tüm organizasyonlardan daha çok kazandırıyor.
Sizi en çok hangi resim heyecanlandırıyor?
Benim şahsi olarak bir yerlere götüren Halit Paşa Bahçedeki Kız, Sonbaharda Orman, Göksu Halil Paşa’nın, Hüseyin Zekai Paşa’nın Üsküdar’dan Eminönü’ne Bakış adlı yapıtı, 1919 Türkiye’sine ışık tutması açısından da çok önemli. Tarihi bir belgesel niteliğinde.