Oray Eğin: İstisna olan Mehmet Ali Erbil'dir, Seyfi Dursunoğlu değil

Habertürk yazarı Oray Eğin, bugünkü köşesinde "Ne yeteri kadar huysuzdu ne de virjin" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Habertürk yazarı Oray Eğin, ölümü sonrasında ardı ardına "saygı" mesajlarıyla paylaşımlarda bulunulan Huysuz Virjin Seyfi Dursunoğlu'nu bugünkü köşesine taşıdı. Eğin, "Ne yeteri kadar huysuzdu ne de virjin" dedi:

TÜRK SEYİRCİSİ KENDİSİNE HAKARET EDİLMESİNDEN HAZ ALIYOR

Özellikle Türk seyircisi kendisine hakaret edilmesinden haz alıyor, ama bunu bir erkek yapsa silahını çıkartıp vurabilecek kadar da ilkel. Kadın kılığına giren bir erkek oyunun bir parçası, bir anlamda hafifletici neden. Zeki Müren de bir zamanlar Sabah gazetesinin promosyon olarak verdiği fıkralar kitabı yazmıştı ve tamamı cinsel göndermeliydi. Böyle fıkraları bir kadının anlatmasına zaten izin verilemezdi, aynısını bir erkek yapsa ya dayak yer, ya öldürülür, ya da hakkında soruşturma açılırdı.

SEYFİ DURSUNOĞLU, EŞCİNSELLİĞİ "HUYSUZ VİRJİN"E İNDİRGEDİ

Bu bir tür iki yüzlülük kuşkusuz. Bu iki yüzlülüğün tek istisnası riyayı toplumun yüzüne hiç kendinden ödün vermeden vuran, hiçbir zaman cinsel göndermelerden çekinmeyen Mehmet Ali Erbil’di.

Seyfi Dursunoğlu hiçbir zaman Erbil kadar cesur olmadı, hatta toplumdaki iki yüzlülüğü bizzat besledi. Önce gazinolarda, sonra da televizyon ekranlarında yaptığı şovlar toplumun ahlakını bozmuyordu. Ama bir anlamda kötülük yapıyor, eşcinselliğin görünürlüğünü sadece “Huysuz Virjin” karakterine indirgiyordu.

"HUYSUZ VİRJİN" ORİJİNAL DEĞİLDİ

Seyfi Dursunoğlu daha trajik bir karakterdi. 40 yaşında sahneye çıkmıştı ilk kez; şarkı söyleme yeteneği yoktu, bir şekilde dikkat çekmesi için de evde kalmış ama aklı hep sekse takılı frapan bir karakter yarattı. Çok orijinal bir fikir değildi. Türk kültüründe zenne vardı zaten. Büyük ihtimalle Avustralya’da 1955’te şov yapmaya başlayan Dame Edna Everage’dan da etkilenmişti.

PEK DOSTU YOKTU

Asıl trajedisi şöhrete 40’ından sonra ulaşmanın tedirginliğiyle kazandığı paranın tadını hiç çıkaramaması, hayatını hep gizli kapılar ardında yaşamasıydı. Evine hiç kimse girmezdi, pek dostu yoktu.

Yazının tamamı için tıklayınız