Oray Eğin havlu attı! Sosyal medyayı bırakıyor
Telefondan sosyal medya kullanmayı bıraktığını açıklayan Oray Eğin, sosyal medyanın gazeteciliğe zarar verdiğini belirtti.
Habertürk yazarı Oray Eğin, sosyal medya uygulamalarını
cep telefonundan silerek, "Sonunda bunun boş olduğunu anladım ve
pes ediyorum. Çünkü bunun sonu yok."
ifadesini kullandı.
"Özellikle bizim meslekte gazeteciler epeydir
paylaşılma rakamlarıyla kafayı yediler, bu durumun da mesleğe
fazlasıyla zarar vermeye başladığının farkında değiller." diyen
Oray Eğin, bu gazetecileri de eleştirerek gazeteciliğin
önceliğininin unutulduğunu belirtti.
İŞTE ORAY EĞİN'İN
O YAZISINDAN BAZI BÖLÜMLER
Geçen hafta sonu ilk olarak telefonumdan Instagram, Twitter ve
Facebook uygulamalarını sildim. Her
olaydan anında haber alamıyorum, evet, ama bir haber ajansı
yönetmediğim için buna mecbur da
değilim. Aksine olayların üzerinden
biraz vakit geçince, ertesi gün gazetede okuduğumda sindiriyorum,
daha detaylı ve doyurucu bilgiye sahip oluyorum. Tıpkı eski
günlerdeki gibi. Elim telefona gitmeye devam ediyor; refleks çünkü.
Ama kendimi oyalayacak bir uygulama bulamadığım için tekrar cebime
koyuyorum.
Ne ironik, Twitter ilk yaygınlaşmaya başladığında ilk kullanıcılarından ve savunucularındandım. Hatta Hıncal Uluç’un itirazlarına karşı onu dinozorlukla bile itham etmiştim. Şimdi gemiden ilk atlayan olmaya hazırlanıyorum.
GAZETECİLERİN PAYLAŞILMA HASTALIĞI
Sadece küresel siyasette değil, sosyal medyanın gündelik hayatımızdaki ilişkileri de olumsuz etkilediğini gözlemlemeye başladım.
Özellikle bizim meslekte gazeteciler epeydir paylaşılma rakamlarıyla kafayı yediler, bu durumun da mesleğe fazlasıyla zarar vermeye başladığının farkında değiller. Her yazı “Ne kadar paylaşılır” diye yazılıyor artık ve bu formül de kendisini fazlasıyla belli ediyor. Çeşitli sitelerde “Kiminki daha büyük” yarışı gibi sunulan “Paylaşılma tabloları” da koskoca gazetecilerin bile kimyasını bozuyor. Oysa medya sadece rekor paylaşım ve tık sağlayacak içeriğe teslim olmamalı; topluma ve tarihe karşı sorumluluk gerektiğinde hiç okunmayacak, hiç paylaşılmayacak haber ve yazılara da yer vermeyi şart koşuyor. Epeydir gazeteciliğin önceliklerini unuttuk.
Baskı altındaki geleneksel medyaya karşı sosyal medyanın özgür bir vaha olduğunu düşünenlere de kötü bir haberim var: Sosyal medya sadece bir özgürlük simülasyonu sunuyor. En basitinden yasa ve başka güç odaklarının baskısından bağımsız değil.
Allen Ginsberg’ün meşhur dizesini biraz bozarak söylersem neslimin en parlak beyinlerinin sosyal medyada kafayı yediklerine tanık oldum ve bu durumdan korkmaya başladım. Eskiden film, kitap konuştuğum arkadaşlarım şimdi tweet’lerden bahsediyor bana. Zaten epeydir her türlü yargıya başlığa bakarak varılıyor.
BEN HAVLU ATIYORUM
Kendi adıma bu sosyal medyadaki paylaşım yarışında da havlu attığımı söyleyebilirim. Halbuki algoritmayı, paylaştırma taktiklerini, “clickbait” yani “gel gel” yapan başlık atmayı gayet iyi biliyorum. Hangi saatlerde hangi tweet’in atılması gerektiğini, hangi platformda nasıl yazının paylaşılması gerektiğinin matematiğine epey vakit harcadım. Sonunda bunun boş olduğunu anladım ve pes ediyorum. Çünkü bunun sonu yok. Dahası okur da aptal değil; iyi içerik sunuyorsak biz gözüne sokmasak da ne yapıp edip buluyor. Kötü bir yazıyı istediğimiz kadar paylaşalım, reddediyor.
Nitekim, bütün varlığını sosyal medyaya borçlu olan ve sadece beş sene önce dünya medyasının yıldızı konumundaki BuzzFeed şimdi kimlik krizinde. Ne hedeflerinim tutturabildi, ne de kurumsallaştı. Benzer şekilde sosyal medyayla yükselen ve o dili kurumsallaştıran bir başka yükselen yıldız Vice da ciddi anlamda küçülüyor. Her iki kurum da büyük bir tensikat dalgasına hazırlanıyor.
Bu durum beni hiç şaşırtmıyor. Yaşlanıyorum belki. Bu çağın görünen gereklerine karşı eskimiş gibi görünen bir anlayışın peşindeyim. Niceliğe karşı nitelik…
Kimin haklı çıkacağını görmemiz çok uzun sürmeyecek.