Onların anaları ana değil miydi?..
Bugün, “Şehit anaları da fedakârlık yapmalılar” dediğim için anama, karıma, kızıma küfür eden sevgili yurttaşlarıma soruyorum:
Nerede okumuştum tam
hatırlayamıyorum ama şöyle bir şey olmalıydı:
“İnsan hayatının amacı, Allah’ın
yaratıcı iradesiyle uyum içinde yaşamak olmalıdır”…
Unutmayalım ki Allah’ın
iradelerinden biri de “Barış” içinde yaşamaktır…
Bu sadece Müslüman’ın Müslüman’la
barışı değil,
Bütün insanlığın
barışıdır…
Tarihe dönüp baktığımızda ne yazık
ki “Savaş”ın “esas”, “barış”ın ise “Tali” olduğunu
görmekteyiz…
Ama yine de her “savaş” sonunda
mutlaka “barış” ile sonlanmaktadır…
Yunanistan’a karşı verdiğimiz
"Kurtuluş savaşı"nı hatırlayın...
Yüzbinlerce Mehmetçiğin şehit
olduğu o kanlı muharebeleri…
Sonunda o savaş da bitti bütün
savaşların bittiği gibi…
Ve başta; o büyük ve kutsal
savaşın Başkomutanı Mustafa kemal olmak üzere genç Cumhuriyetin
bütün kurucuları; ordusu, yüzbinlerce Mehmetçiğimizi şehit eden
Yunanistan’la tarihin en büyük, en anlamlı barışını
yaptılar…
Bugün, “Şehit anaları da
fedakârlık yapmalılar” dediğim için anama, karıma, kızıma küfür
eden sevgili yurttaşlarıma soruyorum:
Mustafa Kemal ve arkadaşları da mı “hain”diler?..
O şehitlerimizin analarının,
babalarının, karılarının, yavuklularının canları yok
muydu?..
Onların verdikleri canlar “evlât”
değil miydi?.
Onlar neden tevekkül gösterdiler o
“Barış” karşısında?..
Kimilerinin gerekçesi
komik:
“O savaş Kurtuluş savaşıymış. Bu
son 24 yıldır yapılan savaş değilmiş ki. Bir terör örgütüymüş
karşıdaki”…
Geçin dostlar geçin…
Kırkbin kişinin hayatını
yitirdiği… 300 milyar Doların (6 milyon kişilik istihdam imkânının)
havaya duman, silah tacirleri ile onların yerli işbirlikçilerinin
kasalarına “para” olarak uçtuğu bir silâhlı kavgaya “SAVAŞ”
denir…
Muhalefet partileri içinde,
Amerika’daki büyük savaş sanayicilerine komisyonculuk yapan eski
büyükelçilerin milletvekili olduğu bir ülke burası…
Hiçbir ulusal onur, insanlık onuru
ve yaşamı kadar kutsal değildir…