Olmadı be Şirin... Vallahi olmadı...

İkisi de başbakan veya bakanlara soru sorarken aşırı nezaket gösteren, verilen cevaba karşı kontra soru sormaktan çekinen gazetecilerdi…

ADNAN BERK OKAN

 

Bu sezon favori moderatörüm (Her şeye rağmen) Şirin Payzın…

Ama…

Dün gece benim gözümdeki karizması çizildi…

Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş’u konuk etti Şirin…

Soru sormaları için de Hande Fırat ve Hüseyin Yayman’ı davet etmişti…

İkisi de başbakan veya bakanlara soru sorarken aşırı nezaket gösteren, verilen cevaba karşı kontra soru sormaktan çekinen gazetecilerdi…

Diyelim ki Yayman, iktidar kontenjanından geldi…

O halde muhalefet kontenjanından da biri olmalıydı… 

Şirin’e, “Yayman’ın yanına Emin Çölaşan otursaydı” diyecek halim yok…

Hatta…

Kadri Gürsel bile “ağır muhalif” sayılabilirdi…

Ama…

Tartışma programlarını izleyen; iktidara muhalif olan veya destek veren hemen herkesin saygı ve takdirini kazandığı bilinen Deniz Zeyrek (Bir yerde düğün şahidi falan da değil idiyse) Yayman’ın yanında oturması gereken kişi o olmalıydı…

 

Yani Şirin…

Belli ki “Kontra” sorular için kendine güvendin…

Ama…

Ya Kurtulmuş’u hiç tanımamışsın…

Ya da dilin tutuldu…

Sorulan sorulara öyle rahat cevaplar verdi ki Numan Bey…

Eh…

Nasıl olsa kimseden itiraz ya da “ama Sayın Kurtulmuş…” diye başlayan karşı soru da gelmedi…

Haliyle Kurtulmuş da kendini A Haber, 24, ÜLKE TV, Sabah veya 360’taymış kadar “rahat” hissetti…

Demek istemem o ki…

Dün gece “Ne Oluyor?” da pek ne olmasa da hafiften bir “iltimas” kokusu vardı…


Oysa…

Numan Kurtulmuş Türkiye siyasetinin en başarılı ve güçlü algı operatörlerinin başında gelir…

Nitekim 2009 yerel seçimleri, Ak Parti’nin son 12 yılda (3 Kasım 2002 hariç) en başarısız sonuçları (% 38) aldığı seçimdir…

Çünkü…

O seçimlerde muhalefet partilerinden biri Saadet Parti’dir (% 5.9 oy aldı) ve genel başkanı Numan Kurtulmuş’tur…

Numan Bey’in o seçimlere giderken Erdoğan için yaptığı eleştirilerin ağırlığı ve fakat inandırıcılığı halen tazeliğini koruyor…

Numan Kurtulmuş eğer SP Genel başkanlığına devam etseydi SP, 2011 seçimlerinde büyük ihtimalle barajı aşacak ve Ak Parti’nin (Belki de) koalisyon ortağı olacaktı…

Ama olmadı…

Çünkü…

Kurtulmuş’un amacı Erbakan Hoca’nın yolundan gitmek değil, yeni bir Ak Parti yaratmaktı.

O nedenle Hoca’nın bütün ekibini tasfiye etti…

Erbakan'ın ekibi ise oyunu hazmedemedi…

Tuttular,  Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi'nde ayrı ayrı davalar açtılar…

Mahkemeden, “Partinin kayyuma devri” ile “Kongre çağrı heyetinin atanması” kararları çıktı.

Atanan heyet hemen kongre kararı alınca Kurtulmuş, son yerel seçimlerde kazandıkları çok sayıda belediye başkanını da yanına alarak SP’den ayrıldı…

HAS Parti’yi kurdu…

Yani…

Ak Parti’nin önünü bir kez daha açtı…

 

Ey güzel insanlar!..

Tarih işte böyle bir şeydi…

Bilhassa siyasette ne ekerseniz onu biçiyordunuz…

Zira…

Erbakan, daha önce Erdoğan, Gül, Arınç ve Şener’in; en sonunda da Kurtulmuş’un kendisine yaptığının aynısını 1973 seçimlerine gidilirken Demirel’e yapmıştı…

Nasıl mı?..

Kısaca anlatayım…

 

14 Ekim 1973 seçimlerine gidilirken siyasal iktidar inisiyatifini ellerinde bulunduran TSK Avrupa’da ve gelişmiş tüm dünya ülkelerine uygulanan yöntemlerle kamuoyu araştırmaları yaptırdı…

Sonuç, 12 Mart 1971 öncesinden daha çok lehineydi AP ve genel başkanı Demirel’in…

Çünkü…

Araştırma sonuçlarına göre seçimlerde AP en az % 40 oy alarak yine hükümet kurma hakkını elde edebilecekti…

Bu % 40 oya, AP’den kopanların kurduğu DP’nin alacağı tahmin edilen % 10 oy dâhil değildi…

Bir yandan Demirel ve ekibi DP ile birleşmek için çaba harcarken, diğer yanda askerler DP’lileri alenen tehdit ediyorlardı…

Ama…

DP’ye rağmen AP % 40’ı aşıyordu

Ecevit’in genel başkanlığında “Patlama” yapacağı iddia edilen CHP ise henüz % 30’u bile bulamamıştı…

Askerler, % 40’ı aşacak bir Demirel’in, seçimlerden sonra DP’yi kesinlikle yutacağından emindiler…

Yani…

Türkiye yine 12 Mart 1971 öncesinde olduğu gibi Keynesyen Demokrat AP’nin tek parti hükümetiyle yönetilecekti…

Bunun üzerine askerler 12 Mart darbesiyle Türkiye’yi terk eden Necmettin Erbakan’ı apar topar ve kendi elleriyle Türkiye’ye getirdiler…

Bir emirle kapattırdıkları MNP (Milli Nizam partisi) yerine MSP’yi (Milli Selamet Partisi) kurdurdular…

Yani…

Sağı, sağa kırdıracaklardı…

Seçimlere öyle gidildi…

Sandıklar açıldığında siyaset mühendislerinin hesapları tutmuştu…

Necmettin Erbakan’ın MSP’si toplam oyların % 11.80’ini alarak 48 milletvekili çıkarmıştı…

Eğer MSP seçime sokulmasaydı, AP’nin % 29.82 olan oyu seçimlerden önce de tahmin edildiği gibi % 40'ı aşacaktı…

Bu arada DP de aldığı % 11.89 oyla 45 milletvekiline sahip olmuştu…

Hem DP ve hem de MSP, sadece AP’li seçmenden oy almışlardı

Ve…

O seçmenlerin hiç biri CHP’ye oy vermeyecek seçmenlerdi…

Özetle…

Eğer DP olmasaydı…

Eğer MSP -askerler tarafından- kurdurulmasaydı…

AP oyların yüzde ellisinden fazlasını alarak yine tek başına iktidar olacaktı…

 

Geleyim 3 Kasım 2002 seçimlerine…

Erbakan 2002’de Erdoğan’dan kazık yedi…

Hem de…

Demirel’e attığı kazığın daha da fenasını…

Şimdi sıra…

Tarihin yeniden tekerrürüne geldi…

Tekerrür edeceği kesin de…

Bakalım ne zaman?..

Ve…

Bakalım Erdoğan’ın Erbakan’ı kim olacak?..

Ya da…

Erdoğan’a Erdoğanlık kim yapacak?..