'Öküz' öldü 'Ot'lar bize kaldı!
Metin Üstündağ yeni dergisi 'Ot'u Akşam gazetesinden Serdar Aksoy'a anlattı.
İşte Aksoy'un Metin Üstündağ ile yaptığı röportajdan çarpıcı bölümler:
"Öküz" ve "Hayvan" sözcüklerinden sonra "Ot" dediğinizde, 90'lı yıllar gençlerinin yüzleri gülüyor resmen. 1996'da "Öküz"le başlayıp 2000'li yılların başında "Hayvan"la devam eden gelenekte "Ot" da yerini aldı 14 Şubat'ta. "Kanka" muhabbeti var, edebiyat var, müzik var, siyaset var; ezcümle kültür sanattan ne anlıyorsanız aşağı yukarı hepsi var "Ot"ta.
Dümende Metin Üstündağ; nam-ı diğer Met Üst oturuyor. "Ot"un seleflerinde yazan Orhan Pamuk, Murathan Mungan, Can Yücel, Ferhan Şensoy, Haydar Ergülen, Orhan Alkaya ve başkaca isimleri düşününce heyecanlanmamak pek mümkün değil. Çünkü milenyum kuşağı için ancak sis perdesinin ardından sezilebilen bu dergi geleneği, "dangadanak" karşımıza çıkıverdi.
"Ot"un kapağını çevirirken dikkatli olmanızı tavsiye edip sözü Met Üst'e bırakalım...
"Ot" nereden çıktı?
"Gırgır"dan sonra haftalık mizah dergisi geleneği oluşmuştu.
Sonrasında yeni dergiler çıktı falan, yani o gelenek devam ediyor.
Aklımda hep "buna benzer bir kültür sanat dergisi olabilir mi"
fikri vardı. "Gırgır" dergisi gibi rahat, gençlerin okuyacağı,
"kanka" muhabbeti yapılabilecek bir kültür sanat dergisi, edebiyat
dergisi olur mu? Vallahi oldu. "Öküz" ve "Hayvan"la oldu, mizah
dergileriyle yarışır hale geldi ve bu da "Gırgır" gibi bir gelenek
oluşturdu. Bir de insanların diretmesiyle ilgili biraz da.
"Penguen" tamam da "Öküz", "Hayvan" gibi kültür sanat dergileri ne
olacak diye soruyorlardı.
Öncelleri gibi çağrışım yapan bir isim.
Hep metaforu olan isimler seçiyoruz. Birinci neden, değersiz
olması. Öküz de hayvanların içinde en emek vereni, ama en değersiz
olanı. Hayvan zaten değersiz. Hep hakaret için kullanılan
sözcükler. Bu kelimeler legalleşti. İnsanlar severken de, yererken
de öküz demeye başladı. Mesela penguen bize ne kadar uzak, öyle
değil mi? Ama şimdi can gibi, kanka gibi. Bir süre sonra ot deyince
insanların aklında bambaşka bir şey canlanacak. Bizim mottomuza da
uygun bir isim. "Ot" da diğer dergiler gibi daha çok merkez
edebiyattan değil de kenarda kalmış, alternatif, avangart,
olanakları çok olmayan insanlar için bir platform olacak. Şanlı bir
medyamız var, ama kimse huzurlu değil. İlk sayıda da zaten bu
dediğime uygun işler yaptık.
(...)
Farklı olarak ne yaptınız "Öküz" ve "Hayvan"la da böyle
bir gelenek oturdu?
Bİz "Öküz" ve "Hayvan"la beraber dergi için üretim anlayışına
alıştırdık insanları. Şimdi yazarlar, kitap için üretiyor ve onu
dergilere de veriyorlar, eskiden de böyleydi bu. Biz aynı mizah
dergilerindeki gibi dergi için üretim kavramını getirdik, özel
formatlar geliştirdik. Mutfağı çok sağlam olan işler yapmaya
çalışıyoruz. Yani "abi bir yazı gönderir misin, bir şiir gönderir
misin" gibi değil de "abi şöyle bir şey yapalım mı" üzerinden
gidiyoruz. Hoşlarına gidiyorsa yapıyorlar. Ya da bazen onlar eksik
gördükleri bir şeyi öneriyorlar.
Peki ne gibi değişiklikler olacak?
"Öküz" ve "Hayvan"da devamlı bir kadro vardı. "Ot"ta da yine beş
altı kişilik çekirdek bir kadro olacak, ama çok sürpriz şeyler
gelecek. 48 sayfa dergi ve bir sürü sayfası yeni, çok değişik.
Dönüşümlü bir kadroyla çıkacak, yani gazeteler gibi köşe yazarları
olmayacak. Dedim ya mutfak işi hep. Ya da aynı isimler farklı
yüzleriyle görünecekler. Mesela İhsan Oktay Anar'ı yaptık, sonraki
sayılarda belki bir çizeri yazarlar anlatacak. Böyle disiplinler
arası bir flörtleşme olacak yani.
(...)
"Ot"un selefleri neden kapanmıştı?Tirajla hiç ilgisi yok. "Öküz"de ayrılmalar olmuştu. Hatta "kapatıyoruz" diye toplu fotoğraf çektirdik Taksim Parkı'nda. İşte Orhan Pamuklar, bütün kadro geldi. "Kapatıyoruz, bir başka dergide buluşmak üzere" diye kapak yapıp ayrıldık. "Hayvan" iç sorunlar nedeniyle kapandı. Yani hiçbiri tirajla ilgili bir sorundan kapanmadı. Kendini kurtaran bir getirisi oluyor. Çok büyük kadrolar ve büyük beklentiler olmuyor ki zaten.