Okurun madde bağımlılığı olarak köşe yazarları...

Okur ile köşe yazarının ilişkisini yorumlayan Zaman yazarı Etyen Mahcupyan günün en çarpıcı medya eleştirilerinden birine imza attı.

GAZETECİLER.COM
AKP ile cemaat arasındaki kıran kırana kavgada köşe yazarlarının oynadığı rolü yorumlayan Zaman gazetesi yazarı Etyen Mahcupyan, köşe yazarlarını freni patlamış kamyona benzetti. Okur ile köşe yazarı arasındkai ilişkiye dönük çarpıcı eleştiriler getiren Mahcupyan, "Bizim ülkemizde psikoloğa gitmek gibi bir âdet yok. Batılılar anlamayabilir ama aslında ihtiyaç da yok. Çünkü bizde köşe yazarları var…" dedi.

İşte Mahcupyan'ın yazısındaki ilgili bölüm:


PSİKOLOJİK RAHATLAMA İHTİYACI OLAN KÖŞE YAZISI OKUYOR

Bizim ülkemizde psikoloğa gitmek gibi bir âdet yok. Batılılar anlamayabilir ama aslında ihtiyaç da yok.

Çünkü bizde köşe yazarları var… Sıkıntısı olan, psikolojik rahatlama ihtiyacı duyan, sabahın köründe daha üzerinden pijamasını veya geceliğini çıkarmadan kendisini rahatlatacak köşe yazarıyla ‘buluşuyor’ ve günün geri kalanında kendisini iyi hissediyor. Nasıl psikologlara belirli aralıklarla gidiliyorsa, insanlarımız da makbul köşe yazarlarını belirli aralıklarla, araya fazla zaman koymadan okumak, gerekli olan yatıştırıcı ve destekleyici ‘dozu’ almak durumundalar. Gerçeklerin bulanıklaştığı, zihinlerin karıştığı, vicdanların yörüngesini kaybettiği dönemlerde bu dozun her gün alınması gerekebiliyor ve dolayısıyla ihtiyaç sahipleri birden fazla köşe yazarını bir araya getiren özel ‘paketler’ geliştiriyorlar. Hele bunların önemli kısmı aynı gazetede yazıyorsa, tüketici açısından iş daha da kolaylaşıyor, her gün ‘kendi’ gazetenizi alıp bir dini ayin takip edercesine başından sonuna (gerçi bazıları tersten okumayı severler ama) hatmederek güne, hayata ve kavgaya sağlam başlıyorsunuz.

OKUR ARTIK SORGULAYAN, EZBER BOZAN KÖŞE YAZARI İSTEMİYOR

Bu türden okuyucular ayrık otlarından da pek hoşlanmıyorlar ve onların bu duygularını anlamak hiç de zor değil. Tam her yönüyle sizi tatmin ve teçhiz eden bir gönüllü endoktrinasyon seansının ortasındayken, çizginin dışına çıkan ‘abes’ bir yazının gözünüze sokulması gerçekten de hoş değil. Gazetelere tavsiyem eğer bu tür yazarları varsa onları olabildiğince okuyucudan gizlemeleridir. Çünkü maazallah o kadar çaba üç-beş aykırı cümlenin yapay parıltısı altında kaynayıp gidebilir ve daha da kötüsü okuyucunun zihninde ‘garip’ soru işaretleri yaratabilir. Söz konusu ‘abes’ yazıların en önemli özelliği ele aldıkları olaya mesafe almaları ve olayın bütünlüğünü gözden kaçırmamalarıdır. Onca hararetli bıçak bileyleme yazısının yanında bunlardan bir tane bile olsa soğuk duş etkisi yaratır ve işin tadını kaçırır. Bu yazılarda ‘gerçekten de ne oluyor?’ sorusu merkeze oturtulmakla kalınmaz, insanı bunaltacak bir ısrarcılıkla ille de bu noktanın önemli olduğu vurgulanmaya çalışılır. Oysa okuyucuların çoğu için tabii ki bu bir abesle iştigaldir. İhtiyacımız, içinde olduğumuz saflaşmanın ortak duruşunu tahkim edecek olan o günkü mühimmatın tarafımıza açıklıkla ve kullanılabilir hale getirilerek sunulmasından ibarettir. 

YAZARLAR FRENİ PATLAMIŞ KAMYON GİBİ...

Gazetelerin en iyi yazarları bu işi aksatmadan ve daha da iyisi çıta yükselterek yapanlarıdır. Her gazete bu yazarlarını sayfaların tepesine oturtur, ön sayfadan anonsunu yapar ve okuyucuya kimi okuması gerektiği konusunda çok kıymetli bir rehberlik sunar. O yazarlar da bu iltifattan memnun olurlar ve kendilerini ifade ederken daha da cesaret kazanırlar. İşte bu cesaretin en önemli tarafı ‘abes’ yazarların yaptığının tersini yapmanın giderek normalleşmesidir. Yani yaşananlara mesafe alma ve olaylara bütünlüğü içinde bakma kaygısı iyice anlamsızlaşır. Yazarlar freni patlamış kamyonlar gibi hareket etmeye başlarlar. Herhalde kendi durumlarının da son derece farkında olmalılardır, çünkü aynen bilinçli psikologlar gibi, kendi yaptıklarını başka aktörlere yükleme konusunda olabildiğince maharet sergilerler.

ETYEN MAHCUPYAN TÜM YAZILARI

İmamoğlu'nun diploması tartışması! Kemal Alemdaroğlu detayı Selvi yazdı Mansur Yavaş'ın arkasında kimler var Fatih Portakal 'kulağıma geleni aynen söylüyorum' deyip açıkladı Melih Altınok: Affı kaldırın Ali Karahasanoğlu: Erdoğan yerine Kılıçdaroğlu olsa, o konuşmayı yapabilir miydi? Salih Tuna: Ne yapmalı Hilal Kaplan: Erdoğan, BM'de İsrail'i mahkum etti