Okunması ve okunmaması gereken yazılar

Gündem malum; 7 şehit, molotofla yakılan kız ve DTP... Emin Çölaşan neredeyse kına yakacakmış, Yiğit Bulut DTP'ye takmış ve Ahmet Altan...

GAZETECİLER.COM - Türkiye'deki manzarayı izleyenler haklı olarak "ne oluyor, nereye gidiyoruz" diye soruyorlar... Bir yanda 7 şehit, öte yanda DTP'nin sokakları savaş alanına çeviren, bir genç kızın ölümüne neden olan "sözde demokratik tepkisi" ve elbette açılım paketi...

Böyle dönemlerde hele de 7 şehidin haberinin geldiği anlarda sağduyulu yazı yazmak çok zordur... Demokrasiyi savunmak da demokratik hak isteklerine kulak vermek de gerçek demokratlık ister...

OKUNMAMASI GEREKEN YAZI
-1-
Dedik ya böyle dönemlerde sağduyulu yazı yazmak gerçek demokratlık , bilgi ve derinlik ister diye...

Kaleminiz kaşımamalı... Tahrik etmemeli... Baktığınızı değil gördüğünüzü yazabilmelisiniz. Tabii görmeyi biliyorsanız...


Türkiye'nin sırat köprüsünden geçtiği bir dönemde "'Böyle bir DTP' kapatılmalı!" diye bir başlık atmamalı yazarım diyen... 

Habertürk'den Yiğit Bulut bu başlığı atan... Arkasından da şunları döktüren; 
 
"SİYASİ partilerin kapatılmasına karşıyım...  Gerçekten "siyasi parti" olanların! Terör örgütü uzantısı haline gelenlerin de açık olmasına karşıyım.
Bu gerçekler ışığında DTP'nin geldiği noktaya bakınca "kapatılsın" ve "hiçbir organik bağı olmayan bölge insanlarının önü açılsın" diyorum...
 

İşte Taraf'dan Ahmet Altan'ın yazısı böyle bir yazı...
Taraf tutmayan...
Herkesin yanlışını yüzüne haykıran...
Oynanan oyunu derinliğine deşifre eden...
Uyaran bir yazı...

Günün okunması gereken yazı bu diyoruz ve size aynen aktarıyoruz;

Vahşet...
Tam insafsız bir saldırı sonucunda bir otobüste yanan zavallı Serap'ın ölümüne yanarken Tokat'tan yedi askerin şehit olduğu haberi geldi.
Acı, öfkeye döndü.
Belli ki birileri Türkiye'yi yeniden kana bulamak istiyor.
Ama bu sefer geçmişe benzemez bu oyunlar.
Bu sefer, başkalarının hayatlarını rahatça alabileceklerini, insanları kurban edebileceklerini sananlar kendi hayatlarını da koyuyorlar masanın üstüne.
Hepimizi öldürebilirler, Kürtleri Türkleri karşılıklı kışkırtarak sokakları kan bataklığına çevirebilirler.
İstanbul'daki genç kızı da, Diyarbakır'daki delikanlıyı da, Tokat'taki yedi askeri de öldürtebilirler.
Barışın kapısına geldiğimizde, huzura, özgürlüğe parmaklarımızın ucuyla değdiğimizde bizi sokak savaşlarına sürükleyebilirler.
Bin bir türlü kaprisle, siyasi hesapla, çıkarcılıkla bunu yapabilirler.
Diyarbakır'daki genç Kürtleri sokaklara salabilirler, İzmir'de, Çanakkale'de genç Türkleri sokaklara dökebilirler.
Yeniden sıkıyönetimler gelsin, yeniden tanklar yürüsün, yeniden baskılar artsın isteyebilirler.
Barışta kavuşamayacaklarını düşündükleri siyasi g
GÜNÜN OKUNMAMASI GEREKEN YAZISI -2-
Emin Çölaşan öyle bir yazı yazmış ki neredeyse "açılım çöktü" diye eline kına yakacak...

Hani dilimiz varmıyor ama 7 askerin şehit olmasını "Kürt açılımı bitti" diye "şer değil de hayır" olarak görecek noktada...

Yazının tamamını değil de bir kısmını aktaralım sizlere; 


"Türkiye'nin dört bir yanında isyan provaları yapılıyor ve kan gövdeyi götürüyor. Kimdir bunun sorumlusu? Herhalde biz değiliz! Tek sorumlu, bu işe çanak tutan, azgın Kürtçülük canavarını semirten AKP iktidarıdır.
Bundan bir süre önce bu iktidarın bir Diyarbakır Valisi vardı. Adı Efkan Ala. Şimdi Tayyip tarafından terfi ettirildi ve Başbakanlık Müsteşarı yapıldı. Diyarbakır'da yakın geçmişte yine kan gövdeyi götürürken, kıyamet koparken, cam çerçeve indirilirken bu valinin tarihe geçecek bir lafı vardı: "Önemli değil. Cana geleceğine cama gelsin."
• * *
Anayasa Mahkemesi bugün DTP davasını görüşmeye başlayacak.
Bir vatandaş olarak, bu partinin kapatılmasını dilerim. Sadece bu değil, AKP'de kapatılmalıydı ama Anayasa Mahkemesi'nde direkten döndü, para cezasıyla yırttı. Benim ülkeme zarar veren, DTP gibi terör, AKP gibi irtica odağı olan tüm partilerin kapatılmasından yanayım.
(...)

İşte, bize "Kürtçülük açılımı" adı altında bir "lüks" daha yaşatmaya yeltendiler ve sonucu hep birlikte gördük. Rezil oldular, kendilerini bitirdiler.

Acemi mühendis AKP'nin inşaatı çöktü! Hazır olun, bundan sonra daha nice çöküşler yaşacağız.
Yazımın başındaki soruyu bir kez daha soruyorum: "Daha dün kaç şehit verdiğimizin hesabını Tayyip bize nasıl verecek?"

 
üce, savaşta kavuşabileceklerini düşünebilirler.
Ama bugün başkasının hayatını tehlikeye atan herkesin hayatı tehlikeye girer.
Barışı önlemek için "dağa çıkarım" diyen Türk politikacıyla, "dağlara gideriz" diyen Kürt politikacının "zihinsel ortaklığının" ördüğü bela kafesine sadece biz girmeyiz, kendileri de girerler.
Eğer plan, bu ülkenin insanlarını sokaklarda birbirine kırdırmaksa, ne hapisteki lider, ne dağdaki lider, ne yeni bir darbenin hayalini kuran darbeci, yaratılacak bu belanın dışında kalır.
Ergenekon'un, Kafes planının arzuladığı o kanlı kaosun yaratılmasına yardım etmek için hiç beklenmedik yerlerden koşarak gelenler olduğunu görüyoruz.
On iki yıldan beri tek eylem yapılmamış Tokat'ta, tam DTP davasından bir gün önce askerlere tuzak kuruluyor.
Başbakan Erdoğan'ın Obama'yla görüşmesinden bir saat önce patlıyor Tokat'ta silahlar.
Türklerde ve Kürtlerde biriken kızgınlığı birileri iyice tahrik edip kalabalıkları sokaklarda vuruşturmak istiyor.
İzmir'de DTP konvoyunu taşlayan kızla, Diyarbakır'da parti merkezi yakan gencin "ırkçı" öfkelerini siyasi bir çıkara dönüştürmek istiyor belli ki birileri.
"Açılım bitti" diye sevinçli açıklamalar yapanlar, "açılım bittiğinde" onun yerini alacak şiddetin nasıl bir şey olacağını sanıyorlar?
O şiddetin kurbanları sadece İstanbul'da Serap, Diyarbakır'da Aydın, Tokat'ta yedi genç şehit mi olacak?
Yirmi beş yıllık acının biriktirdiği, beslediği o "ırkçı öfke" ya barışçı bir açılımla yatıştırılır ve ülke huzura kavuşur ya da alabildiğine kışkırtılır ve bütün ülke, bütün insanlar tehlikeye atılır.
Bu sefer o şiddetin hedefinde herkesin ismi yazar.
Durum çok açık.
Türkiye ya barışa kavuşacak ya da bu kadar kışkırtmayla kitlesel katliamlar yaşayacak, otobüslerde genç kızlar vahşice yakılacak, sokaklarda çocuklar vurulacak, askerlere pusular kurulacak, büyük kitleler ayaklanacak, katliamlar olacak.
Ama şunu unutmayın, Kürt meselesi artık sadece Türkiye'nin meselesi değil, bütün dünyanın meselesi.
Türkiye'nin karışması bütün bölgeyi karmakarışık eder, Ortadoğu'nun bütün dengeleri altüst olur.
Bunun bedelini herkes öder bu defa.
Bizim gibi sıradan insanlar zaten öder, sokaklarda vurulur gideriz ama "hücresi on beş santim küçüldü" diye ortalığı yakmaya kalkan Apo da, "barış olursa benim siyasi geleceğim ne olacak" diyen Karayılan da, bir kaos planını uygulatıp o karışıklıkta iktidara gelmeyi amaçlayan darbeci de öder, DTP'yi kapatıp Kürtleri siyasetten atmaya çalışan da öder, "dağa çıkarız" diyen Türk ve Kürt politikacı da öder.
"Ortalığı kan gölüne çeviririz" diye babalanıp duranları dinliyoruz günlerdir, kan gölüne çevirirsiniz ama bu sefer o gölde başkalarıyla birlikte siz de boğulursunuz.
Bu katliam Türkiye'de son katliam olur, birçok insanla birlikte katliama destek olanlar da hayatını kaybeder.
Toplumsal kışkırtmalarla şaka olmaz, başlatırsınız ama bitiremezsiniz.
Bu vahşetten vazgeçin, sadece başkalarının kurban olacağını sanmayın, sizin adınızı da yazarlar kurbanların arasına.
Bakın barış için bütün koşullar hazır, hep birlikte yaşayabiliriz, gençlerimiz aydınlık bir gelecekte sürdürürler hayatlarını.
Ama barışa kıyarsanız, barışa kıyana da kıyarlar bu sefer.
Bu sözümü hatırlarsınız ama hatırladığınız son söz olur bu.
Yapmayın, ne başkalarının hayatıyla, ne kendi hayatınızla oynayın.
Bırakın insanlar yaşasın, siz de yaşayın.