Oktay Ekşi neden bu kadar kızgın?

Hürriyet yazarı Oktay Ekşi bugün başta Taraf olmak üzere benzer çizgideki gazetelere ayırmış. Ekşi hem suçlamalara yanıt vermiş hem de suçlamış.

GAZETECİLER.COM

Hürriyet yazarı Oktay Ekşi bugün başta Taraf olmak üzere benzer çizgideki gazetelere ayırmış. Ekşi hem suçlamalara yanıt vermiş hem de Ekşi isim vermese de Ahmet Altan'ın geçtiğimiz gün kaleme aldığı da eleştirmiş. Oktay Ekşi bu sefer her zamankinden daha sert ve kızgın.

Utanırlarsa...

BU da yeni âdet oldu. En “demokrat” geçinen kalemlere bakıyorsunuz, kendileri gibi düşünmeyenleri, olayları kendilerinden farklı şekilde değerlendirenleri ya “darbeci” olarak nitelendiriyorlar yahut da -şimdi moda ya- “askerlerin uşağı” olmakla suçluyorlar. Artık kimseye “andıç”çı demiyorlar. Çünkü “andıççı”lığın bin beterini onlar yapıyor.

Galiba önceki gündü. Bir gazete, kendisinin tüm öteki gazeteleri atlatarak verdiği haberin, ertesi gün veya bir sonraki gün, başka bazı gazetelerde yer almamasını nerdeyse ağır bir suçmuş gibi sunuyordu.

Bizim bildiğimiz gazetecilikte başkalarını “atlatma” yani onlarda bulunmayan bir haberi verme, iyidir, başarıdır. Gazeteci bu başarısıyla iftihar eder. Onunla da kalmaz. Yeni atlatmaların ardına düşer. Bulursa yeni başarısı nedeniyle tekrar mutlu olur.

Zaten gazeteciliğin en keyifli tarafı da budur.

Ama bu keyif, başkalarını “Sen neden o haberi alıp yayımlamıyorsun?” suçlamasına yol açmaz.

Sen yayımlarsın, ben yayımlamam.

Sana ne?

Bizim bildiğimiz “demokrat”lığın temel ölçüsü, başkalarını kendi tercihlerinde serbest bırakmaktır.

Hayır! Bunlar gibi düşünmezsen, “darbeci”sin. Bunların korosuna katılmazsan, en azından “ulusalcı” (keşke onlar da ulusalcı olsa) yahut “postal yalayıcı” sayılıyorsun.

Hani “demokrasi çoğulculuk üzerinde yaşayan bir rejim” idi.

Bir de “cesaret” tafrası satmazlar mı?

Bunlar “andıç’ın bin beteri”

Ama hâlâ ne Savcıya gelen bir mektup var, ne de Cumhurbaşkanı veya Başbakan’a!

Biz bir tarihte kaynağı resmi makam olan bir habere dayanarak, “Basında PKK ile işbirliği yapan hangi alçak varsa tanıyalım” dedik diye, kıyametleri kopardılar. Kaynağın bizi aldattığını anlayınca o olayda mağdur edilen meslektaşlarımızdan kaç kere özür diledik. Ama hâlâ, “Sen alçakları tanıyalım, başlıklı makaleyi yazmamış mıydın? Nasıl gazetecisin? O haberin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı sorulmaz mı?” diyorlar.

A insafsızlar... Aylardır -özellikle Ergenekon soruşturması bağlamında- yazmadığınız yalan, etmediğiniz iftira kalmadı. Bunlar “andıç’ın bin beteri” diye bir kere olsun düşündünüz mü? Bunca yalan ve iftira nedeniyle bir kere olsun mağdur ettiğiniz