Oktay Ekşi Barlas'a öyle bir çaktı ki!
Özkök ile Barlas arasındaki gammaz polemiğine adı karışan Oktay Ekşi Barlas için öyle bir laf etti ki!...
GAMMAZ POLEMİĞİ NASIL BAŞLADI?
Polemik Özkök'ün 4 Mayıs tarihli "Yandaş gammazlar" başlıklı yazısı ile başlamıştı.
Özkök'ün yazısı üzerine 5 Mayıs günü Sabah yazarı Mehmet Barlas devreye girdi. "Ayamama deresini nehir zanneden çakma Buda" sözleriyle Özkök ile dalga geçen Barlas "Özkök göreceli genç ve deneyimsiz bir gazeteci olduğu için 1960'ı bilmemesi doğaldır" deyip, Hürriyet'in en deneyimli yazarı Oktay Ekşi'ye de laf dokundurdu. Özkök için "Oktay Ekşi'ye sorsaydı (...) dünkü yanlış bilgiye dayalı yazısını yazmazdı" diyen Barlas, o dönemdeki "sabıkalı gammaz"lıkları sıraladı.
POLEMİK CEPHESİ GENİŞLEDİ AMA...
Gammaz polemiği, Star'dan Umur Talu ve Yeni Şafak'tan Salih Tuna'nın kendi köşelerinden Özkök'e cevap vermesi ile cepheden genişlese; Özkök'ün Barlas'a verdiği cevap ile yönünü tayin etti.
Özkök 6 Mayıs'ta "Barlas'a teşekkür" notu düştüğü yazısında "kinayeli bir çakma" yapıyordu.
Baykal'ın istifa süreci ile değişen Türkiye gündeminde sular duruluyor olsa gerek. Oktay Ekşi bugün köşesinde Özkök ile Barlas arasında gelişen ve ucu kendisine de dokunan Gammaz polemiğine yanıt verdi.
BARLAS İÇİN ÖYLE BİR LAF ETTİ Kİ
Ekşi, "Bugün bu sütunu kendimi savunmak için kullanmaya mecbur olduğum için herkesten özür dilerim." notuyla tamamladığı yazısında önce Barlas'a hafif övgüler yazıyormuş gibi yapıyor ve ardından da sert bir dizi eleştiri kaleme alıyor.
İşte Ekşi'nin "Saptırmayalım" başlıklı yazısı:
MEHMET Barlas marifetli bir meslektaşımızdır. Marifeti,
gerçekleri bozarak aktarma ve tartışırken konuyu saptırmadır.
Nitekim Ertuğrul Özkök'ün, "Eskiden basınımızda
meslektaşlarını onların patronuna gammazlayan yoktu, onlar yeni
türedi" anlamındaki yazısına müdahale etti. "Özkök
o dönemleri bilmez" dedikten sonra konuyu saptırarak bizi
suçladı.
Yazdığına göre "1960'da Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nde
Ecvet Güresin'e ve Yılmaz Çetiner'e haksızlık yapmışız".
Bunun ayrıntısını Özkök, "Hürriyet'in Başyazarı Oktay
Ekşi'den öğrenebilir"miş.
Belli ki "bulaşmak" ve mümkünse dikkat çekmek
istiyor.
Bunun üzerine "Güresin'e ve Çetiner'e o Cemiyet'te hiçbir
haksızlık yapılmadığını" söyleyerek, "Ne biliyorsa
ağzında gevelemeden açıklamasını" Barlas'tan istedim.
Hem "gammaz" hem "demagog" olduğu
bilinen bir gazeteciye sığındı. O gazeteci Yılmaz Çetiner'in
"Nefes Nefese Bir Ömür" isimli anılarında sanki
"Ecvet Güresin'e ve kendisine (Çetiner'e) yapılan
haksızlıklar anlatılıyormuş" gibi bir şey yazmış.
Oysa o kitapta Ecvet Güresin'le ilgili öyle bir iddia hiç yok.
Yılmaz Çetiner de -olayların bir kısmını yanlış anımsayarak-
"1961 Kurucu Meclisi'ne basından kimlerin katılacağını
belirlemek amacıyla bir kongre toplandığını, orada kendisine ve
Demokrat Parti yandaşlarına 'Kuyruklar... Demokratlar' gibi
laflarla sataşıldığını... Daha sonra kendisi dahil 7-8 üyenin
Cemiyet'ten ihraç edildiğini" yazmış.
Çetiner'in anlattıklarının doğru versiyonu şudur:
Cemiyet'in bir olağanüstü kongre çağrısını ihtilalden kısa bir süre
sonra biz yaptık. O kongrede Çetiner'e ve onun gibi Demokrat
Parti'ye yakın görüş sahibi arkadaşlara karşı terbiyesizce bazı
sözler sarf edenler oldu. Ben de bu olaydan duyduğum üzüntüyü yeri
gelince, Yılmaz Çetiner'e ifade ettim. Ama dediği kongre sırasında
henüz Kurucu Meclis'in adı bile yoktu.
Zaten "aday belirleme" amaçlı bir toplantı da hiç
yapılmadı. İsteyen aday oldu. Sonra gizli oyla ben, Altan Öymen ve
İlhami Soysal seçildik.
Cemiyet'ten ihraç edilenler konusunda da merhum Çetiner'in hafızası
onu aldatmış. Örneğin ihraç edilenlerin sayısı 7-8'den fazla idi.
Gerekçe -yanlış anımsamıyorsam- "aidat borçlarını
yatırmamış olmaları" idi. Bunun da ayrıntısını merak eden
olursa anlatırım.
Çetiner onların arasında olabilir ama Ecvet Güresin kesinlikle
yoktu.
Tekrar ediyorum:
Aynen Ertuğrul Özkök'ün dediği gibi, o dönem gazetecilerinden
hiçbirinin meslektaşını onun patronuna
"gammazladığının" benim bildiğim örneği yoktur.
Böyle bir ahlaksızlık o zaman da yapılırdı diyen somut
konuşsun.
Yeri gelmişken ilave edeyim:
Ertuğrul Özkök'ün "o dönemleri bilmeyecek kadar yeni ve
tecrübesiz" olduğunu, kendini "kıdemli ve
tecrübeli" sayarak ifade eden Mehmet Barlas o tarihte
belki üniversite öğrencisi idi ama kesinlikle gazeteci değildi. Ama
"gazetecilik kıdemi"ni babası merhum Cemil Sait
Barlas'ın 1951'de çıkardığı "Pazar Postası" isimli
(haftalık veya iki haftalık) dergi/gazetenin idarehanesine ilk veya
ortaokul öğrencisiyken gidip gelişlerinden başlatıyorsa elbet bir
şey diyemem.