Okan kendini gecelerin Seda Sayan'ı ilan etti!
Hürriyet'e konuşan Okan Bayülgen yine ses getirecek açıklamalarıyla dikkat çekiyor....
Okan Bayülgen, bu sezon televizyonda
üç gece karşımıza çıkıyor. Ama bir fark var. O artık bir baba.
Bebek dendiğinde duygusallaşıyor. Bu yüzden konuklarına daha sakin
ve yumuşak davranıyor. Çocuğun çapkın tarafını da dengelediğini de
kabul ediyor. Bir yandan da çalışmaya ve üretmeye asla ara
vermiyor, programlarının yanısıra bir de rock ansiklopedisi
hazırlıyor. Onunla LG’nin üç boyutlu televizyonu için konuşma
yaptığı Özgürlük Evi’nde buluştuk. Karşımda sert bir adam
göreceğimi sanarken çok naif ve kibar bir Okan Bayülgen’le
karşılaştım.
Hakan GENCE - Hürriyet
Okan Bayülgen olmak zor mu? Sürekli bir şeylerle uğraşmak yormuyor mu?
- Benden gayri bir Okan Bayülgen yok ki. Bu laflar tembel sanatçıların işi.
Bu işlere girdiğiniz için hiç pişman olduğunuz mu?
- Çok! Sadece tiyatro gibi yüksek bir sanatı icra ederek tatmin olabilirdim.
Neden öyle yapmadınız?
- Türkiye’de tiyatro yapan adam ne kadar mutlu olur düşün. Olamaz.
Kendinizi daha çok oyuncu mu, sunucu mu, yapımcı mı ya da fotoğrafçı mı gibi görüyorsunuz?
- Aslında birini bırakıp diğerine geçiyorum. Tek bir işte büzüşüp kalmak gibi problemim olmuyor. Çünkü hiçbir işte gerçek tatmini bulamayacağımı biliyorum. Bu şuna benziyor, “Hiçbir zaman istediğim gibi bir evim olmayacak bari değişik evlerde kirada oturayım.”
Bu kadar iş yapmanızın nedeni para kazanmak mı?
- Diğer yaptığım işler çok para kazandığım işler değil. Beni acı çeken tatmin olmayan bir sanatçı gibi görebilirsiniz ama daha çok da iş yapabilirim. Amacım para kazanmak değil mesleğimi iyi yapmak.
NAMUSLU KADIN ROLÜNDEN MEMNUNUM
Çok sosyal bir adam gibi duruyorsunuz. Ama aslında asosyalmişsiniz. Doğru mu?
- Kesinlikle. Öyleyim.
Evlendikten sonra bu durum değişmedi mi?
- Benim gibi dünyadan nefret eden bir eşim var. Birbirimizi, çocuğumuzu ve iş arkadaşlarımızı seviyor, başka kimseyle görüşmüyoruz. Mimari, resim, müzik ve sinemayı takip ediyoruz.
O zaman bu evlilikten dolayı şanslısınız...
- Evet. Böyle bir kadın bulduğum için şanslıyım. Sürekli birbirimiz ve çocuğumuzlayız. Çocuktan dolayı zaten ev kalabalık. Bakıcılar, mürebbiyeler.
Çocuktan sonra daha ağırbaşlı ve duygusal bir haliniz de oldu...
- İşin aslı seksten bahsetmemek için çocuktan konuşuyorum. Gerçi bu da seksle ilgili bir konu. Çocuk benim çapkın adam tarafımı dengeledi. Bu namuslu kadın rolünden de memnunum!
Ekranda daha sert bir havanız var.
- Hiç sert bir adam değilim. Programı şöyle düşünün: İki yakın arkadaş, akşam halı saha maçına gider. Sonra yüksek adrenalinleri yüzünden birbirlerini döverler. Ben de o kadar yüksek bir adrenalinle sahneye çıkıyorum.
Bu da sizi hırçın mı yapıyor?
- Tabii hırçın ve hınzır oluyorum. Ruhumda bunları ortaya çıkarma durumu var. Bir de birilerini sırıtarak dinlemekten nefret ediyorum. Bu yüzden nasıl olsa öleceğim bari içimdekini söyleyeyim diyorum.
GECELERİN DE ÜNİVESİTELERİN DE SEDA SAYAN’IYIM
Televizyondaki başarınızın sırrı ne?
- Akıllıyla saçma, saygı duyulanla seksi, bir aileyi rahatsız etmeyecek şekilde sunulursa işin formülü çözülüyor. Ben ilk olarak işe ABD talk şovlarının benzeri bir şovla başladım. Şimdi daha Avrupalı bir program akışım ve oturma düzenim var.
Avrupa’lı oturma düzeni nasıl oluyor?
- Yıllardır uygulanan masa ve yanına konan kanepe düzeninden çıkmak istedim. Beni Fransızlar etkiledi. Türkiye’de bu açık oturum gibi algılanıyordu. “Bunu büyütsek ne olur?” diye düşündüm. Daha çok kamera ve ışık gerekti. Biz de görüntüyü hep iyileştirmeye çalıştık.
Konuklarınızı kim seçiyor? Bazen o an öğrenmiş ve memnun olmamışsınız gibi hissediliyor...
- Bir senedir yönetmenim Reyhan (Tüysüz) ilgileniyor. Artık ben konukları aramak, “Yahu gelin” demek zorunda kalmıyorum. Başka programlara da çıkan meşhur ya da hiç tanınmayan kişilerden bir grup oluşturuyorum. Herkesin çok şöhretli olduğu bir program yardım gecesi yapmaya benziyor. Ben büyük şöhretlerini biraraya toplayıp program yapmak istemem.
Neden?
- Bir kere birbirlerinden rahatsız olur, korkunç kapris yaparlar. Şımarıklıktan nefret ediyorum. Son programlarda sokaktan sanatçı topluyorum. Örneğin geçen hafta tünelden Galatasaray’a yürürken üç konuğumu sokakta buldum.
Konuk olmaya çekinenler veya istemeyenler var mı?
- Çok ünlüler çekinebiliyor. “Eyvah imajımız ne olacak” diye düşünüyorlar. Çünkü gündeme dair şeyler soruyorum. “Türkiye hangi yarım kürede?” sorusunun cevabını alamadığım oluyor.
Sizi en zorlayan, isteklerde bulunan konuğunuz kimdi?
- Çok kişi oldu. Ama bunların hepsini reddettik. Çok azıyla ve sevdiklerimizle uğraştık. Biz televizyon işi yapıyoruz. Gelene gidene masa kurup “Ay kardeş ne istersin?” deyip çay, kahve, pastayla beslemiyoruz. Örneğin benim şimdiye kadar hiç kulisim olmadı. Televizyon tarihinde kulisi olmayan tek adam benim. Herkesle beraber makyaj odasında otururum.
Program üç güne çıkınca size gecelerin Seda Sayan’ı benzetmesi de yapıldı...
- Haklılar. Olunabilir. Bana bir de üniversitelerin Seda Sayan’ı diyorlar. Bu lafla iyi bir şey mi, kötü bir şey mi söylüyorlar onu hala çözmeye çalışıyorum.
BEN DE HER ERKEK KADAR SALAĞIM
Kendimi bazen çirkin ve yaşlı, bazen yakışıklı ve seksi buluyorum. Çünkü...
- Bir dakikam bir dakikama uymuyor.
Hayatımdaki en önemli şey...
- Çocuğum, ondan daha önemlisi eşim.
Kadınlar bana bayılıyor. Çünkü...
- Ben onlara bayılıyorum.
Bana kıl olanlar çok fazla. Çünkü...
- Bana kıl olanlar gittikçe azalıyor. Buna ben kıl oluyorum.
Bebekle daha ... oldum.
- Daha iyimser ama memlekete baktıkça daha kötümser!
Bunca yılın sonunda kadınlar hakkında ... öğrendim.
- Hiçbir şey bilmediğimi öğrendim. Çünkü bende her erkek kadar salağım.
Artık daha sakin bir Okan var. Çünkü...
- Aslında daha heyecanlı bir Okan var. Çünkü daha sakin görünmek zorunda.
KENDİ MASTÜRBASYONUMU YAPMAYACAĞIM
Okan Bayülgen, bir yandan da rock kitabı projesi üzerinde çalışıyor: “Gayrettepe’deki Point Otel için Kuratör Beral Marda aracılığıyla benden bir iş istediler. Aklımda dün sahne almış adamdan Moğollar’a kadar Türkiye’nin rock tarihiyle ilgili bir şey yapmak vardı. Şimdiye kadar 500’e yakın kişi ve 150 grup fotoğrafladık. Aziz Kedi de fotoğrafladığımız isimlerle röportajlar yapıyor. Bu işin gençlere ulaşmasını istiyorum. Bu yüzden fotoğrafçı olarak kendi mastürbasyonumu yapmayacağım. Altı sayı şeklinde sunacağım. Bundan sonra da müzik piyasasında çok değeri bilinmemiş, büyük ve erdemli insanları fotoğraflamayı düşünüyorum.”
Hakan GENCE - Hürriyet
Okan Bayülgen olmak zor mu? Sürekli bir şeylerle uğraşmak yormuyor mu?
- Benden gayri bir Okan Bayülgen yok ki. Bu laflar tembel sanatçıların işi.
Bu işlere girdiğiniz için hiç pişman olduğunuz mu?
- Çok! Sadece tiyatro gibi yüksek bir sanatı icra ederek tatmin olabilirdim.
Neden öyle yapmadınız?
- Türkiye’de tiyatro yapan adam ne kadar mutlu olur düşün. Olamaz.
Kendinizi daha çok oyuncu mu, sunucu mu, yapımcı mı ya da fotoğrafçı mı gibi görüyorsunuz?
- Aslında birini bırakıp diğerine geçiyorum. Tek bir işte büzüşüp kalmak gibi problemim olmuyor. Çünkü hiçbir işte gerçek tatmini bulamayacağımı biliyorum. Bu şuna benziyor, “Hiçbir zaman istediğim gibi bir evim olmayacak bari değişik evlerde kirada oturayım.”
Bu kadar iş yapmanızın nedeni para kazanmak mı?
- Diğer yaptığım işler çok para kazandığım işler değil. Beni acı çeken tatmin olmayan bir sanatçı gibi görebilirsiniz ama daha çok da iş yapabilirim. Amacım para kazanmak değil mesleğimi iyi yapmak.
NAMUSLU KADIN ROLÜNDEN MEMNUNUM
Çok sosyal bir adam gibi duruyorsunuz. Ama aslında asosyalmişsiniz. Doğru mu?
- Kesinlikle. Öyleyim.
Evlendikten sonra bu durum değişmedi mi?
- Benim gibi dünyadan nefret eden bir eşim var. Birbirimizi, çocuğumuzu ve iş arkadaşlarımızı seviyor, başka kimseyle görüşmüyoruz. Mimari, resim, müzik ve sinemayı takip ediyoruz.
O zaman bu evlilikten dolayı şanslısınız...
- Evet. Böyle bir kadın bulduğum için şanslıyım. Sürekli birbirimiz ve çocuğumuzlayız. Çocuktan dolayı zaten ev kalabalık. Bakıcılar, mürebbiyeler.
Çocuktan sonra daha ağırbaşlı ve duygusal bir haliniz de oldu...
- İşin aslı seksten bahsetmemek için çocuktan konuşuyorum. Gerçi bu da seksle ilgili bir konu. Çocuk benim çapkın adam tarafımı dengeledi. Bu namuslu kadın rolünden de memnunum!
Ekranda daha sert bir havanız var.
- Hiç sert bir adam değilim. Programı şöyle düşünün: İki yakın arkadaş, akşam halı saha maçına gider. Sonra yüksek adrenalinleri yüzünden birbirlerini döverler. Ben de o kadar yüksek bir adrenalinle sahneye çıkıyorum.
Bu da sizi hırçın mı yapıyor?
- Tabii hırçın ve hınzır oluyorum. Ruhumda bunları ortaya çıkarma durumu var. Bir de birilerini sırıtarak dinlemekten nefret ediyorum. Bu yüzden nasıl olsa öleceğim bari içimdekini söyleyeyim diyorum.
GECELERİN DE ÜNİVESİTELERİN DE SEDA SAYAN’IYIM
Televizyondaki başarınızın sırrı ne?
- Akıllıyla saçma, saygı duyulanla seksi, bir aileyi rahatsız etmeyecek şekilde sunulursa işin formülü çözülüyor. Ben ilk olarak işe ABD talk şovlarının benzeri bir şovla başladım. Şimdi daha Avrupalı bir program akışım ve oturma düzenim var.
Avrupa’lı oturma düzeni nasıl oluyor?
- Yıllardır uygulanan masa ve yanına konan kanepe düzeninden çıkmak istedim. Beni Fransızlar etkiledi. Türkiye’de bu açık oturum gibi algılanıyordu. “Bunu büyütsek ne olur?” diye düşündüm. Daha çok kamera ve ışık gerekti. Biz de görüntüyü hep iyileştirmeye çalıştık.
Konuklarınızı kim seçiyor? Bazen o an öğrenmiş ve memnun olmamışsınız gibi hissediliyor...
- Bir senedir yönetmenim Reyhan (Tüysüz) ilgileniyor. Artık ben konukları aramak, “Yahu gelin” demek zorunda kalmıyorum. Başka programlara da çıkan meşhur ya da hiç tanınmayan kişilerden bir grup oluşturuyorum. Herkesin çok şöhretli olduğu bir program yardım gecesi yapmaya benziyor. Ben büyük şöhretlerini biraraya toplayıp program yapmak istemem.
Neden?
- Bir kere birbirlerinden rahatsız olur, korkunç kapris yaparlar. Şımarıklıktan nefret ediyorum. Son programlarda sokaktan sanatçı topluyorum. Örneğin geçen hafta tünelden Galatasaray’a yürürken üç konuğumu sokakta buldum.
Konuk olmaya çekinenler veya istemeyenler var mı?
- Çok ünlüler çekinebiliyor. “Eyvah imajımız ne olacak” diye düşünüyorlar. Çünkü gündeme dair şeyler soruyorum. “Türkiye hangi yarım kürede?” sorusunun cevabını alamadığım oluyor.
Sizi en zorlayan, isteklerde bulunan konuğunuz kimdi?
- Çok kişi oldu. Ama bunların hepsini reddettik. Çok azıyla ve sevdiklerimizle uğraştık. Biz televizyon işi yapıyoruz. Gelene gidene masa kurup “Ay kardeş ne istersin?” deyip çay, kahve, pastayla beslemiyoruz. Örneğin benim şimdiye kadar hiç kulisim olmadı. Televizyon tarihinde kulisi olmayan tek adam benim. Herkesle beraber makyaj odasında otururum.
Program üç güne çıkınca size gecelerin Seda Sayan’ı benzetmesi de yapıldı...
- Haklılar. Olunabilir. Bana bir de üniversitelerin Seda Sayan’ı diyorlar. Bu lafla iyi bir şey mi, kötü bir şey mi söylüyorlar onu hala çözmeye çalışıyorum.
BEN DE HER ERKEK KADAR SALAĞIM
Kendimi bazen çirkin ve yaşlı, bazen yakışıklı ve seksi buluyorum. Çünkü...
- Bir dakikam bir dakikama uymuyor.
Hayatımdaki en önemli şey...
- Çocuğum, ondan daha önemlisi eşim.
Kadınlar bana bayılıyor. Çünkü...
- Ben onlara bayılıyorum.
Bana kıl olanlar çok fazla. Çünkü...
- Bana kıl olanlar gittikçe azalıyor. Buna ben kıl oluyorum.
Bebekle daha ... oldum.
- Daha iyimser ama memlekete baktıkça daha kötümser!
Bunca yılın sonunda kadınlar hakkında ... öğrendim.
- Hiçbir şey bilmediğimi öğrendim. Çünkü bende her erkek kadar salağım.
Artık daha sakin bir Okan var. Çünkü...
- Aslında daha heyecanlı bir Okan var. Çünkü daha sakin görünmek zorunda.
KENDİ MASTÜRBASYONUMU YAPMAYACAĞIM
Okan Bayülgen, bir yandan da rock kitabı projesi üzerinde çalışıyor: “Gayrettepe’deki Point Otel için Kuratör Beral Marda aracılığıyla benden bir iş istediler. Aklımda dün sahne almış adamdan Moğollar’a kadar Türkiye’nin rock tarihiyle ilgili bir şey yapmak vardı. Şimdiye kadar 500’e yakın kişi ve 150 grup fotoğrafladık. Aziz Kedi de fotoğrafladığımız isimlerle röportajlar yapıyor. Bu işin gençlere ulaşmasını istiyorum. Bu yüzden fotoğrafçı olarak kendi mastürbasyonumu yapmayacağım. Altı sayı şeklinde sunacağım. Bundan sonra da müzik piyasasında çok değeri bilinmemiş, büyük ve erdemli insanları fotoğraflamayı düşünüyorum.”