Oğuz Güven cezaevi günlerini anlattı... Neler yaptı?.. kimlerle kaldı?..
30 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan Cumhuriyet gazetesi internet sitesinin yayın yönetmeni Oğuz Güven cezaevi günlerini anlattı...
Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper’in trafik kazasındaki ölüm haberini Twitter'dan "İlk FETÖ iddianamesini hazırlayan Başsavcı'yı kamyon biçti” şeklinde duyrulması nedeniyle 30 gün cezaevinde kalan cumhuriyet.com.tr'in Genel Yayın Yönetmeni yapan Oğuz Güven, cezaevi günlerini anlattı...
55 saniye yayında kalan tweet nedeniyle tutuklanan
Oğuz Güven, "Cumhuriyet gazetesinde bir servisin
yöneticisi olarak tutuklanmayı her an bekliyordum"
dedi.
- Tutuklanma kararınız okununca neler hissetiniz?
Beş, altı ay içeride tutup, daha sonra bırakırlar diye
düşündüm. Kafamdan ilk geçen şey buydu. Böyle bir suçlamayla daha
uzun bir süre tutamazlar diyordum. Ancak tutuklu arkadaşlarımıza
yaptıkları gibi 5-6 ay sonra iddianame yazarlarsa, mahkeme günü vs.
derken bir yılınız cezaevinde geçmiş oluyor.
RADYOM BOZULUNCA "OFFF"
DEDİM...
- Cezaevinde neler yaptınız?
Kitap okuyup, sık sık volta attım. 10 gün televizyon almadım.
Tutukluluğumun uzayacağını anlayınca aldım. İngilizce çalıştım.
Radyo dinliyordum. Bir ara radyo bozuldu. ‘Offf’ dedim. İnsan odada
bir ses arıyor. Kahvaltımızı avluda yapıyorduk. Gazete okuyup,
yemek, spor derken akşam oluyordu.
- İçeride sizi etkileyen bir haber oldu mu?
Cezaevinde bütün haberler beni çok etkiledi. Ama FOX TV
ekranlarında izlediğim Başbakan Binali Yıldırım’ın Türkçe yazmayı
bilmediği görüntüler beni dehşete düşürdü. Bu haber Cumhuriyet’te
ikinci sayfadan girmişti. Keşke manşet olsaydı dedim. Birinci
sayfalık bir haberdi. Gerçekten üzüldüm. Bu kadarını beklemiyordum.
Türkiye nasıl yönetiliyor?
AKŞAM FATİH PORTAKAL'I
İZLİYORDUK...
- Tahliye edildiğiniz saatlerde Enis Berberoğlu tutuklandı. Neler
düşünüyorsunuz?
Akşam Fatih Portakal’ı izliyordum. O gün doğum günümdü.
Gazetede kızımın mektubunu, arkadaşlarımın buluşmasını okudum.
Duyguluydum. Odama çekilip, ağladım. Hava soğuk olduğu için o gün
avluda değil de benim odamda yemek yiyelim dedik. Tam yemeğe
oturacağız Fatih Portakal hakkımdaki iddianamenin hazırlandığını
duyurdu. Çok sevindik. İddianamenin hazırlanması sürecin başlaması
anlamına geliyordu. Bir umut oldu. İddianame belli olunca gündüz
haberlerini de izlemeye başladım. Sonra ertesi gün saat 16.00’da
mazgal açıldı. Tahliye oldunuz denildi. Hemen televizyonu açtım.
Gördüm ki Enis Berberoğlu tutuklanmış. Enis benim çok eski
arkadaşım. Tahliyeme sevinemedim. Kursağımda kaldı. Zaten
arkadaşlarım orda kaldığı için bir mahcupluk yaşıyordum.
KOĞUŞ ARKADAŞLARI GÖKMEN VE OĞUZ'U
ANLATTI
- “Üç tutuklu gazeteci” aynı koğuştaydınız...
Evet... Habertürk’ten Oğuz Usluer ve Sözcü’den Gökmen Ulu ile
aynı koğuştaydım. Gökmen ilk geldiğinde şaşkındı. Çünkü
soruşturmayla ilgili beş savcı değişmiş, suç bulunamamış altıncı
savcının gelmesiyle tutuklanmış. Gökmen’in tek derdi oğlu Efe’ydi.
Oğluna bunu nasıl anlatacağını düşünüyordu. Çocuklar için o
yaşlarda insan hapse neden girer? Ya katildir, ya hırsızdır ya da
yolsuzluk yapmıştır. Çocukların masum dünyasındaki hapse girme
nedenleri bunlardır. Çocuk ne bilsin yaptığı haberlerden dolayı
içeri girileceğini. Neyse ki Halk Arenası programında Efe’yi
gördüm. Babasına övgüler diziyordu. Oğuz Usluer’in de iki tane çok
tatlı çocuğu var. Oğuz Usluer mükemmel bir insan. Oğuz’u iki
çürümüş iddia ile suçladılar. Tahliye edildi. Tam kapıdan çıkıp 30
saniye sonra çocuklarına kavuşacakken, başka bir iftira ile tekrar
tutuklandı. Gazeteci olarak geçinen tetikçiler Oğuz’un resmin basıp
hedef gösteriyorlar. Ben de en çok torunuma özlem
duydum...