O kadar çok para insanı bozar....
Ak Parti’ye oy verenlere “Bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, mangalgiller, badem beyinli”....
ADNAN BERK OKAN
İbrahim Tenekeci'nin dünkü
Yeni Şafak'ta başlığı altında yayımlanan
makalesini okuyunca çok etkilendim...
Tenekeci, bir insanın harcanması için (Bence)
"iyi" olmasının yeterli sebep olduğunu
anlatıyor...
Diyor ki yazısının bir yerinde:
"Özüne ve sözüne sadık kimselerin, uzun zamandır nasıl harcanmakta
olduğunu yazalım".
Öylesine haklı ki İbrahim kardeşim...
Hele
bunu genç kuşak yazarlardan biri olarak söylemesi beni daha da çok
etkiledi...
Öyle ya...
Ben ve genelde benim
kuşağım; zamane gençlerine göre "köhnemiş, çağdışı, her
türlü sadakati erdem zanneden ihtiyarlar" değil
miyiz?..
Kendi piyasamızda özüne, sözüne sadık olmayan;
birilerine dayanarak ayakta duranlar akıl almaz paralar
kazanırlarken bizler “Kelepir fiyatına” gitmiyor
muyuz?..
Geçenlerde bir TV Kanalı iş teklif etti…
Öyle yüksek ücret önerdiler ki karım, “o kadar
yüksek para insanı bozar… Bence kabul etme”
dedi…
Karımı dinlemedim; kabul ettim…
Ve
gördüm ki bana önerilen para, diğerlerine ödenen paranın yanında
devede kulak…
Oysa ben böylesine yüksek ücretlerin
verilmesini de kabul edilmesini de doğru bulmuyorum…
Bu
kadar yüksek para alan bir meslektaşım asla kendisi olarak
kalamaz…
Önce karakterini, sonra kimliğini ve
kişiliğini sonra da beynini
satar…
Ve…
Sırık fasulyesi gibi, sarılarak
yükseldiği sırık çekildiğinde yerlerde sürünür…
"Bidon Kafa"
İbrahim aynı makalesinin bir başka
yerinde Behçet Necatigil’in bir hüküm cümlesini
hatırlatıyor:
“Başkalarını küçümseyerek,
çekiştirerek kendilerini yücelteceğini sananlar,
yanılırlar.
Ve…
Necatigil’in
haklılığını; halkın bilhassa Ak Parti’ye oy veren
kesimine “Bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan adam,
mangalgiller, badem beyinli” diyenlerin bulundukları
acınası(!) durumu hatırlatarak
kanıtlıyor…
İbrahim’i ben de
haklı buluyorum ama Ak Parti’ye
oy verenlere “Bidon kafalı, makarnacı, göbeğini kaşıyan
adam, mangalgiller, badem beyinli” diyenlerin
“acınacak” durumda olduklarına da
inanmıyorum…
Yedikleri önlerinde yemedikleri
artlarında, Türkiye ortalamasının çok üzerinde
maaşlarıyla “çılgın” bir hayat
yaşıyorlar…
İbrahim’e göre
“sefil ve sefih” olan o hayat kendilerine göre
“muhteşem”…
Ve bendeniz…
28 Şubat sürecinde ekonomiyle
ilgili önermelerim tartışılacağına, makalelerime karşı yazılar
yazılacağına aşağılanmadım mı?..
Hakaretlere (İlle de Emin Çölaşan'ın küfür ve iftiralarına) maruz
kalmadım mı?..
Aynı yazısında
Voltaire’in “Öyle eleştirmenler vardır ki,
kötülemek için, iyi eserlerin çıkmasını dört gözle
beklerler” deyişini de hatırlatan İbrahim
o konuda da haklı…
Ancak eksik…
Günümüz
eleştirmenleri iyi eserleri kötüleyerek değil, görmezden
gelerek cezalandırıyorlar…
16 kitabı
yayımlanıp da tek bir kelimeyle bile olsa medyada kendine yer
bulamayan,
yani "harcanan" yüzlerce
yazardan biri değil miyim ben de?..
İbrahim
Tenekeci makalesini Yunus
Emre'nin dizeleriyle bitiriyor…
Ben
de öyle yapacağım:
Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun.