O fotoğraf ve 'açlıktan ölen bebek' haberinden utanmadın mı Emre?..
Yahu Emre sen Ankaralı Turgut’la, Dersimli Kemal’i karıştırdın… Çünkü “Para basmak” değildir tehlikeli olan…
ADNAN BERK
OKAN
Emre (Aköz)
kardeş!..
O fotoğrafı
gördün mü o fotoğrafı?..
Hangisini mi?..
Annesi ile birlikte konteynerlerden çöp toplayan çocuğun yürekleri
yakan fotoğrafını…
Hem de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramının kutlandığı gün…
Hem de “Kurtuluş Savaşı” denilince ilk
akla gelen dört kentten biri olan (diğer üçü Samsun, Amasya ve
Erzurum) Sivas'ta…
Yaşıtları ellerinde balonlar,
üzerlerinde tertemiz giysileri, dudaklarında huzur ve mutluluğun
tebessümüyle kutlarken bayramlarını; O ise bir elinde yarım
simit diğer eliyle annesinin eteğini çekiştirip,
“vitrinlere ve yaşıtın kadınlara bak ne de
güzeller” demek ister gibi…
Ve…
Senin gazetenin görmezden geldiği bir başka haber daha vardı
Hürriyet’in iç sayfalarında
Emre kardeş…
Onu okudun mu?..
Fotoğrafsızdı ama öyle çok şey anlatıyordu ki…
Ben ülkemiz adına utandım…
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Demokratik Laik bir Sosyal
Hukuk Devleti olduğunu tarif eden
Anayasa maddesinin inandırıcılığı yitip
gitti nazarımda…
Çünkü…
O haber, 2011 yılı
Türkiye’sinde; 2.5 aylık
Kübra Nazar adı verilmiş bebeğin, kendi adının
seslenildiğini hiç duyamadan ve öldüğünü ilân ediyordu...
Oysa o haber ilk yayımlandığında Başbakanlık ve
İçişleri Bakanlığı haberi yalanlamış,
"Ölüm sebebi: Açlık" raporunun
"sehven" yazıldığını iddia etmişti. Şimdi artık
herkes biliyor ki Kübra bebek
"açlıktan" ölmüş...
Yani Emre;
88 yılın Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde daha önce hiç yaşanmamış bir
“İLK”i yaşattı bu sistem bize
2011 yılında…
O haber neyi mi anlatıyor?..
Kurtuluş Savaşı vermiş…
Savaşların en belâlısı olan 2. Dünya
Harbi’ne girmediği için “yarı
tok” kalabilmiş ama hiçbir yurttaşını açlıktan ölüme
mahkûm etmemiş bir ülkede yaşanan bir "İLK
ÖLÜM"ü anlatıyor…
“AÇLIKTAN ÖLÜM”ü…
Şeytanın bile
Allah tarafından “1000 yıl aç
kalacaksın” diyerek cezalandırıldığı ölümü…
Sen hiç aç
kaldın mı Emre?..
Siyasetçilerimiz çok büyük işler başarmış ya da başarabileceklermiş
gibi birbirleriyle kavga ediyorlar…
Ne çocukluğunu yaşayamayan çocuklar umurlarında…
Ne açlıktan ölen bebekler…
Onlar sadece ve sadece iktidarı istiyorlar…
750 milyar dolarlık ekonomik pastayı tek başlarına yemek arzusunun
ihtirasıyla yanıp tutuşuyorlar…
Ve…
Unutma Emre; Demokrasi ne sadece "Kapitalizm"dir... Ne sadece "Sosyalizm"dir.. Demokrasi, özlemi duyulan; İskandinav tipi "Liberal Sosyal Demokrat Kapitalizm"dir... Ancak bunun için o tip demokrasiyi "hatim" etmiş bir Halk gereklidir... Sadece demokrasi kültürüne değil; "özgür yarışma" kültürüne sahip bir halk... "Kıskanmayan" ama "Gıpta eden" bir halk... Acımayan ama vicdanı olan bir halk… Şimdi söyle bakalım: Sen hiç aç kaldın mı Emre?.. |
İşte böyle bir süreçte sen; “Başbakan’a
yaranmak” adına “Sosyal
Adalet” isteyenleri eleştiriyorsun...
Nerede?..
Hükümetin yarı resmi yayın organı
SABAH’ta…
CHP’yi ve genel başkanını eleştirecek o
kadar çok şey varken kalkıyor en eleştirilmemesi gereken
projeleriyle alay ediyorsun…
“İnsan”ı gözeten projeleriyle kafa
buluyorsun…
Hayır Emre…
“Vardı” ama dünyanın gelişmiş ülkeleri bu sahnelerin olmadığı bir "VATAN" yaratmayı başardılar…
Şimdi daha da ileri götürmeye çalışıyorlar bu toplumsal refahı…
Dünya artık 19. yüzyılın sonundaki Liberal Dünya değil…
Hatta Reagan ve Thatcher’in Liberal Dünyası da değil…
Dünya artık “Liberal ve Küresel bir Köy”…
Bu Küresel Liberal Köy’de “açlık, sefalet, gelir dağılımındaki vahşi paylaşım bozukluğu” yok…
Açlık, sefalet ve vahşi gelir paylaşımı bozukluğu yaşayan ülkeleri aralarına almıyorlar…
Daha da öte…
Onları Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da olduğu gibi cezalandırıyorlar…
Cezalandıracaklar da…
Bu Yoz -
Yobaz demokrasisidir...
Ve Emre…
Gerek o çöp toplayan
annesinin eteğini çekiştiren çocuğun fotoğrafı ve gerekse o Kübra
bebeğin açlıktan öldüğünün resmen kesinleştiğini anlatan haber
"demokrasi"nin değil; "Yoz
Yobaz demokratlığın" sonucudur...
"Yoz - Yobaz" deyince senin de aklına
"Din yobazlığı" gelmiş olabilir oysa hiç
ilgisi yok...
"Yobaz, yobazdır"...
Allah'ı da olsa "Yobazdır"...
Ateist de olsa
"Yobazdır”...
"Laikçi" de olsa
"Yobazdır”...
"Anti Laikçi" de olsa
"Yobazdır”...
Ve o fotoğraf Emre...
Ve o haber
Emre…
1938'den itibaren
"Cumhuriyet"in
"Hanedanın" değil de "tek bir
siyasi partinin" tekelinde olduğuna inanan
"Siyasi Yoz - Yobazlar" yüzünden halen
geçerlidir ve tartışılmamaktadır bile...
1950'den sonra ise
"Demokrasi" deyince "Halk ne
isterse biz onu yaparız" başıboşluğunu anlayanların
halen iktidarda olduğu bir Türkiye’yi
anlatmaktadır…
Onun için kentlerin imar plânları çıkarılmamış ve gecekondulaşma,
arsa yağmacılığı teşvik edilmiş; modernite bazen
"hedef" kimi zaman da "din
dışılık" olarak tanımlanmıştır...
Ve...
Modernite ile
Din sürekli kavgaya
tutuşturulmuştur...
Dünkü (24.04.2011) SABAH'tabaşlığı
altında yazdığın makalenin en üstünde yer alan bu "acil
uyarı!" cümlesine bakarsak karşımızda
Yeni Dünyanın Adam
Smith'i olduğu falan sanılır...
Öyle ya...
"İyi dinleyin, son kez
anlatıyorum"...
Sanki "batan geminin
malları bunlar; aldın aldın, almadın yaya kaldın"
misali...
CHP'nin
her yanı "faul" ama...
Emre kardeş;
"CHP özelleştirme yapacak mı?" diye
soruyor ve CHP yerine kendin cevap
veriyorsun: “Hayır...
“
Ve devam ediyorsun:
"Kemal Bey ve şürekâsı özelleştirmeye sıcak bakmıyor.
Tam tersine devletin ekonomideki ağırlığını artırmayı düşünüyor.
Yani özelleştirmeden para gelmeyecek."
Yine
soruyorsun:
"CHP dış borç alacak mı?"
Bir
CHP yetkilisinin cevabını beklemeden yine
kendi yanıtlıyorsun:
"Hayır. Almayacak, hatta dış borçlar nedeniyle AKP'yi
eleştiriyor."
Bak bu soru da senden:
"CHP vergileri yükseltecek mi?"
Cevap
vermezsen çatlayacaksın sanki...
Çünkü yine kendin sorup kendin yanıtlıyorsun:
"Hayır. Tersine, birçok kalemde vergileri düşürmeyi ve
sübvansiyon yapmayı taahhüt ediyor. Yani 'zenginden alırım, fakire
veririm' gibi bir yaklaşımı da yok."
Ve son sorun da şu:
"CHP ihracatı artırarak mı kaynak sağlayacak? Hayır.
Seçim Bildirgesinde ihracatı artırmaya yönelik kayda değer bir
plan, proje, öneri gözükmüyor. Eeee, geriye ne
kaldı?"
Ve son cevabın:
"Darphane! Bas bas paraları Kemalim, Afiyetle
yiyelim."
Ahhh
Emre kardeş aahhh...
Yahu Emre sen
Ankaralı Turgut’la, Dersimli
Kemal’i karıştırdın…
Çünkü “Para basmak” değildir tehlikeli
olan…
Ekonomi konusunda hiçbir şey
bilmiyorsun Emre kardeş!… Bilseydin Yeni Liberal Felsefenin ekonomiyle ilgili yeni kuramlarından da haberdar olurdun... Aslında "Yeni" demek de yanlış zira Tony Blair "Liberal Sosyal demokrat Kapitalizm”i uygulamaya geçtiğinde yıl 1995'ti... Ve çok başarılı oldu... Margreth Thatcher'in "Birey" temelli Liberal (Vahşi) Kapitalizm'inden sonra devreye soktuğu (Kısmen) Keynesyen Liberal Kapitalizm'iyle 10 yıl iktidarda kaldı... Bu arada İngilizlerin muhafazakâr kesimlerine daha önce İşçi Parti'nin hiç bir dönemde yaklaşmadığı kadar sıcak yaklaştı ve hatta İngilizlerin hem muhafazakâr hem de dar gelirli kitlelerini sardı sarmaladı... Gelir dağılımına bakışı ise tipik bir İskandinav Solu gibiydi... “Peki... Tony Blair neden düştü?..” diye soracaksın elbette… Madenler bile aşınır da iktidarlar aşınmayacak mı Emre?.. Hem iktidar aşınması ve hem de Sterlin'in aşırı değerlenmesine göz yumması ekonomiyi felç etti... Çünkü ekonomi bir "Denge Bilimi"dir... İhracatı tamamen unuttuğu için... Yani son yıllarda Ak Parti Hükümeti'nin yaptığını yaptığı için... İç pazarda enflasyonla mücadele edebilmek için bir yandan ithalâtı körüklediği, diğer yandan ihracatı kıstığı için... Sonuç?... Düşük enflasyon ama korkunç bir "Cari Açık"... Haaa… Bana sorarsan cari açığı yüksek enflasyona tercih ederim ama enflasyonla mücadele etmek için “cari açık olmazsa, olmaz” değil ki… |
Tehlikeli olan basılan para karşılığında mal ve hizmet üretimi
ya da rezerv para olmamasıdır…
Şu fakir yıllarca bas bas bağırdı, "Döviz rezervi
ayırıp para basın" diye...
Kimseye dinletemedi kendisini...
Bak Emre!..
Kâğıt Para merkez
bankasının bilânçosunun pasifinde yer alır. Yani bir nevi
sermayedir…
Ve aynı zamanda da borç senedidir…
Ama…
Diğer borç senetleri gibi faiz ödenmediği için maliyeti
“öz sermaye” gibi sıfırdır…
Ve bu hak sadece merkez bankalarına tanınmıştır
Emre...
Rockefeller, FED ilk kurulduğunda
ABD Temsilciler Meclisine şöyle
seslenmişti:
“Bütün kanunları siz çıkarın, para basma yetkisi bende
olsun”…
Ve…
ABD adına ilk parayı basan
Lincoln’ü kim öldürttü biliyor
musun?..
Söyleyeyim:
Devlete borç para veren ve bütün para piyasalarını ellerinde tutan
bankerler…
Hem de kendi savunma bakanı Henry Stanton
tezgâhladı cinayeti…
Ve Lincoln’ün arkasından gelenler sadece
Devlet’e tanıdılar para basma
hakkını...
Hatta 2008 krizinden dünyayı çıkaran da
Birleşik Devletlerin bastığı
1.2 trilyon Dolar ile
AB’nin (Merkez bankası kanalıyla)
yarattığı 3.8 Trilyon Euro’dur…
Yani Emre…
Dünya ekonomisi borsalar aracılığıyla o kadar büyüdü ki; ülkelerin
paraları o büyüklüğü karşılamaya yetmedi…
Bilen birine sor sana Fisher’in
“Miktar Teorisi”ni anlatsın çünkü ben
anlatmaya kalkarsam çok uzun sürer…
Yani Emre…
Ekonomi büyüdüğü halde para basılmıyor veya yaratılmıyorsa o
ekonomi ölür... Deflasyondan ölür...
Düşünebiliyor musunuz?. .
Mal ve hizmet üretimi sürekli artıyor ama piyasada para yok...
Yahu…
Dünya ekonomileri para basmasaydılar veya yaratmasaydılar bugün bir
otomobil 500 dolara falan satın alınırdı...
Çünkü nüfus artmış mal ve hizmet artmış ama "Para; ara
ki bulasın"...
Öyle ekonomi ancak senin muhalefet etme hayalinde olur
Emre...
Bir de Para babalarının, tefecilerin…
Türkiye neden yüzde 7000 faiz gördü
Emre?..
Para yokluğundan...
Türkiye'nin içborcu neden halen yıllık
bütçesinden fazla Emre?..
Para yokluğundan...
Haaa...
Pardon...
Para bastılar tabii...
Ama...
Bu defa da ertesi gün devalüasyon yaparak TL.'nin
piyasadaki "Dolar" karşılığı değeri
değişmedi...
Olan mal ve hizmetlerimize oldu...
Bizim vatandaş için pahalandı; küresel tüketici için
ucuzladı...
Hem
bilmiyorsun ama hem de....
1982 yılında 3.5 Milyar Dolar karşılığı kâğıt paramız
vardı...
2001 yılına geldiğimiz de kâğıt para miktarı 3.5 milyar dolar
karşılığı TL. idi...
Önce Kemal Derviş ardından
Ali Babacan'dan
Allah razı olsun ki bir yandan ölçülü bir
şekilde para basarken diğer yandan da dözviz rezervini (satın
alarak) yükselttiler (bugün ise gerçekten muhteşem: 84 Milyar
Dolar)...
Son 8 yılda piyasadaki kâğıt para miktarı "reel" olarak
% 700 arttı...
Hayır yani Emre…
Bir yerlerden “para basmak tehlikelidir”
diye bir şey duymuşsun ama derinliğini bilmediğin nasıl da
belli…
Yani Emre…
Türkiye'nin derdi "Para
Bulamamak" değil...
Türkiye'nin asıl derdi; "Gelir
dağılımındaki Vahşi adaletsizlik;
işsizlik"...
Ve Türkiye o çöplük toplayıcısı küçük
çocuk ve annesiyle, açlıktan ölen bebek fotoğraflarından kurtulmak
istiyorsa, beğensek de beğenmesek de
CHP’in yeni önermelerini
uygulamak zorunda…
CHP iktidar olsa (olamaz ya) özelleştirmeleri durduracak mı bilemem
ama bir süre istihdamda “Keynesyen Model”
uygulanmasında "yarar" var…
Maddi yaralar sarılıyor ama "toplumsal
yaralar" ülkeyi felâkete sürüklüyor...
Yeni vergiye gelince…
Yahu sen ne biçim Liberalsin be?..
İyi bir Liberal “ daha çok vergi” ister
mi?..
Vergi dediğin ancak Vahşi Devlet
Kapitalizminde bizdeki kadar acımasızca salınır…
İşte o yüzden bizim vergi sistemimiz “Vahşi Devlet
Kapitalizmi” modelidir ya…
Ahhh Emre Ahhh…
Hem bilmiyorsun ama hem de “yandaşsın”
herkesten…
adnanberkokan@gmail.com