O baskın Kanal 7'nin 'aklanma' baskınıydı!
Deniz Feneri ve Kanal 7'ye yapılan baskınlarda geç mi kalındı? Mustafa Mutlu, medyayı neden eleştirdi?
GAZETECİLER.COM
Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatıyla Deniz Feneri Derneği
soruşturması kapsamında Kanal-7 televizyonuna ve grubun diğer
şirketlerine dün baskın düzenlendi.
Bu baskın Vatan yazarı Mustafa Mutlu'nun aklına, Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği'ne ve kurucusu Türkan Saylan'ın evine
yapılan baskınları getirmiş.
'O baskıların yapılacağı kimin aklına gelirdi?' diye
sorarak başlamış anlatmaya:
"Hayatının son günlerini yaşayan ve üstelik
defalarca “Ne şeriat, ne darbe” diye haykıran bir bilim insanının
“darbecilikle” suçlanacağı...
Sabahın köründe evinin didik didik aranacağı...
Herkesten sakladığı aşk mektuplarına, müzik CD’lerine el
konulacağı...
ÇYDD gibi on binlerce öğrenciye burs sağlayan bir derneğin tüm
bilgisayarlarının ve burs verilen öğrencilere ait listelerin alınıp
götürüleceği...
Bu listelerdeki gençlerin polis tarafından “fişleneceği...”
Derneğin sadece çağdaş eğitim aşkıyla yanıp tutuşan özverili
yöneticilerinin gözaltına alınıp, tutuklanacağı...
Atıldıkları nezarethanelerde “terörist muamelesi”ne
uğrayacakları...
Baskınlardan bir dakika öncesine kadar bu ülkede yaşayan kimsenin
aklına gelir miydi?"
Bu soruların arkasından ilginç bir konuya değinmiş Mustafa
Mutlu.
Deniz feneri ve Kanal 7'ye yapılan baskının, daha önceden
'davullu zurnalı' duyuruyla 'baskın
geliyor' diye bağıra bağıra geldiğini ve yandaş medya
sitelerinin bu haberi 'Flaş! Flaş!' diye vermesini
eleştirdiğini ifade etmiş.
"Almanya’daki Deniz Feneri e. V davasıyla ilgili
haberlerin gündemimizin ilk sırasına oturmasının üçüncü yılına
giriyoruz.
Bu derneğin Almanya’daki yöneticileri, çarptırıldıkları hapis
cezalarını neredeyse tamamlamak üzere...
Alman makamlarının Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin de
araştırılmasıyla ilgili resmi talepte bulunmalarının üzerinden ise
dolu dolu 9 ay 10 gün (!) geçti...
Kâğıtların küle, günahların sevaba, haramların helale
dönüştürülmesi için fazlasıyla yeterliydi bu süre...
Çünkü ÇYDD’ye kimsenin ruhu bile duymadan yapılan “baskın”, Deniz
Feneri’ne ve Kanal-7’ye adeta davul zurnayla “Geliyorum” diyor ama
bir türlü gelmiyordu!
***
Bilgisayarlar kim bilir kaç kez değişti bu sürede, hesaplar kaç kez
“gözden ve elden” geçirildi?
Ve güneşin her sabah doğması kadar doğal hale gelen bu “baskın”
nihayet dün gerçekleştirildiğinde acaba ne bulundu?
Kanal-7’nin elemanları, aylardır sakin sakin hazırlandıkları bu
baskını, gazetecilere kuru pasta ve limonata dağıtarak
kutlamasınlar da ne yapsınlardı?
Bu baskın, onların özlemle bekledikleri “aklanma” baskını değil
miydi?
Bakın; hem yeni bir “reklam” fırsatı da çıkmıştı!
***
İşin en komik tarafı bazı yandaş internet siteleri ve televizyon
kanalları, yıllardır “Geliyorum” diyen bu operasyonu okuyucularına,
“Flaş... Flaş... Flaş... Kanal-7’ye şok baskın” başlığıyla
duyurdu...
Kimseyi suçlamıyorum... Sadece sıradan ve saf bir vatandaş olarak
soruyorum:
Tüm Ergenekon baskınlarında titizlikle uyulan “gizlilik” ve
“serilik” kurallarına, Kanal-7 baskınında da uyulduğunu iddia
edecek bir Allah’ın kulu çıkabilir mi?"