N.Y. Times yazarı basına devlet desteği istedi
The New York Times'ta yazan Lee C. Bollinger darboğaza giren yazılı basının ancak kamu desteğiyle ayakta durabileceğini savunudu.
"Gazeteciliğin devlet desteğine ihtiyacı var" . Bu sözler,
ABD`nin en çok satan gazetelerinden liberal eğilimli The New York
Times'ta yazan Lee C. Bollinger'e ait. Bollinger, Referans
gazetesinde yayımlanan makalesinde, yeni iletişim teknolojilerinin
gelişmesiyle ciddi bir darboğaza giren yazılı basının ancak kamu
desteğiyle ayakta durabileceğini savunuyor...
Lee C. Bollinger/Referans
Gazeteciliğin devlet
desteğine ihtiyacı var
Amerikan basın tarihinin çok önemli bir dönemine girdik. Yeni
iletişim teknolojileri (özellikle de internet) insanlığın iletişim
kapasitesini belki de 15'inci yüzyılda matbaanın keşfi kadar
muazzam ölçüde dönüştürüyor. Bu durum küresel ekonomide insanlık
tarihinin en büyük ve en hızlı genişlemesine yol açıyor. İfade
özgürlüğü ve özgür basın, dinamik bir ekonominin temelini
oluşmaktadır. Ancak aynı zamanda Amerikan basınının mali açıdan
varlığını sürdürebilme yeteneği, büyük ölçüde sarsılmış durumda.
İletişim kanallarının yaygınlaşması okuyucu ve reklam veren
kesimlerin parçalı bir hale gelmesine yol açtı. Haber merkezleri
önemli ölçüde küçüldü ve dış servisler ortadan kalktı. Benim
tahminlerime göre şu an, ülke olarak geleceğimiz açısından önemine
rağmen Çin'de tam zamanlı sadece birkaç düzine Amerikalı muhabir
var. Hem Federal İletişim Komisyonu hem de Federal Ticaret
Komisyonu, gazeteler ve haber kanallarının karşı karşıya kaldığı
hızlı ekonomik sorunların Amerikan vatandaşlarının ihtiyaç duyduğu
temel iletişimden mahrum olmamalarını güvence altına almak üzere
araştırmalar yürütmektedir. Dikkate alınan fikirlerden biri de
gazetecilik için daha fazla kamu desteği.
Devlet desteği ve basın
Basının kamu fonlarıyla desteklenmesi düşüncesi, Amerikan
kültüründe derin kaygılara yol açıyor. Birçok kişi açısından böyle
bir adım, bize gerçeği aktarma yeteneğine sahip özgür bir basına
sahip olmak açısından anayasadaki düşünce özgürlüğü maddesiyle
(First Amendment) çelişiyor gibi görünmektedir. Basın, bir çeşit
kamu yararına çalışan kurum gibi dördüncü kuvvet konumunda. Peki
devletin desteği olması durumunda basına güvenilebilir mi? Amerikan
gazeteciliği, salt serbest piyasadan ziyade, özel girişimcilik ve
kamu desteğinin bileşiminin bir ürünüdür. Geçen yüzyılın ortasında
günlük gazeteler, kentlerde ve tüm toplumda birer doğal tekel
konumuna gelmekteydi. Yayıncılar ve editörler, elde edilen
gelirleri değerlendirerek yüksek derecede uzmanlık içeren ekonomi,
hukuk, mimarlık, tıp, bilim ve teknoloji, dış ilişkiler ve bunlara
benzer birçok alanda haberlerin niteliğini artırdı. Bu arada haber
sektörü, kamu meselelerine yer verilmesi ve farklı görüşlerin
yansıtılması da dahil olmak üzere özenle hazırlanmış kamu
gözetimindeki bir sistem içinde faaliyet yürütmek üzere özel
sektörün sahip olacağı bir şekilde tasarlandı. Yüksek Mahkeme, söz
konusu bu sistemi, hükümetin müdahalesi sınırlanacak ve haberleri
piyasanın belirlemesinin söz konusu olacak olmasına karşın anayasa
açısından 1969 yılında oybirliği ile onayladı. 1960'larda doğrudan
kamu desteğiyle, hükümet propagandası ve sansür uygulamasından
bağımsız yüksek nitelikli bir gazetecilik icra edilmesine olanak
sağlamak amacıyla kamu yayın ağları oluşturuldu. Dolayısıyla bugün
bize miras kalan basın kurumları, aslında kamu ve özel
girişimciliğin bir karışımından oluşuyor. İhtiyacımız olan tüm
haberlerin sağlanması için tek başına piyasaya güvenmek,
bilinmeyene doğru bir maceraya atılmak anlamına gelirdi. İronik
olarak zaten şu anda yayımlanan uluslararası haberlerimizin çoğu
açısından bir düzeye kadar kamu finansmanı ile desteklenen yabancı
haber ajanslarına bağımlıyız (özellikle de BBC ve BBC World
servisleri). Bu tür haberler bize, BBC'yi desteklemek amacıyla
satın aldıkları televizyonlara harç ve BBC World servisini
desteklemek üzere vergi ödeyen Britanya vatandaşlarının nazik
desteği sayesinde ulaşıyor. Böylece güvenilir bir kamu finansman
yapısı ve yayınların bağımsızlığını koruyan bir dizi meslek normu,
oldukça saygın ve küresel anlamda güçlü bir gazetecilik kurumunun
ortaya çıkmasını sağladı.
Kamu yayıncılığı güçlenmeli
Devlet desteğinin doğrudan resmi denetim anlamına gelmediği
örnekler, Amerika'daki bazı diğer kurumlar açısından da söz konusu.
Bunlar arasında önde gelen örnekler, devlet üniversitelerimiz ve
her yıl araştırmalar için milyarlarca dolar dağıtan federal
programlar. Kamu ve özel üniversitelerde çalışanlarımız, en az
gazetecilerin basın özgürlüğünü önemsediği oranda akademik
özgürlüğü önemsiyor. Benim açımdan kilit öneme sahip öncelik,
küresel arenada kamu yayıncılığımızın güçlendirilmesi olmalı. Hızla
küreselleşen ve karşılıklı bağımlı hale gelinen günümüz dünyasında,
diğer ülkeler güçlü bir medya mevcudiyeti geliştiriyor. BBC'nin
yanı sıra Çin'in CCTV ve Xinhua ajansı ve Katar'ın Al Jazeera
kanalı var. Soğuk savaş dönemine göre ayarlanmış Amerikan sistemi,
gözden geçirilmeli ve kaynakları güçlendirilmelidir. Bu açıdan
hedef, ihtiyaç duyduğumuz haberleri sağlayacak ve gazetecilik
açısından tümüyle bağımsız olacak bir Amerikan yayıncılık sistemi
olacaktır. Serbest ve dinamik bir toplumda gazeteciliğin fevkalade
önemli rolünü ortaya koymalıyız.