Nuray Mert kazandı çünkü...
Demokrasi susanların, baskıdan korkanların değil, sessiz kalmayanların korumasına muhtaç bir rejimdir...
Bir dönemler karşı mahallede olup da bugün Hükümete yönelik
eleştiri yazmak veya yapmak çok zor...
Bunu yapanların keskin hakaret ve
iftiralara uğradığına hepimiz tanığız...
(Aksini karşı mahallenin yazarları yapıyor. Bir dönemler Hükümete
eleştiri yöneltirken bugün bilhassa ekonomideki başarılarını takdir
edenlerin ne "satılmışlığı" kalıyor, ne "hainliği")
Örnek mi?..
İşte Cüneyt Ülsever...
Recep Tayyip Erdoğan'ı en zor günlerinde (bizimle
beraber) savunduğu için başına gelmedik kalmayan, suç olan fiili
övdüğü için (yine bizim gibi) mahkeme mahakeme dolaştırılan
Ülsever, hükümetin "özgürlükler"
üzerindeki "püriten" davranışlarını eleştirmeye
başlayınca "terbiyesiz adam" bile oluverdi...
Şimdi de Nuray Mert "hakaret" ve "iftiraya
uğramak istiyor" gibi çıktı ortaya...
Bugünkü
makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
"Tekrar ediyorum, Türkiye'de sivil bir otoriter siyasete savruluş
olduğunu düşünüyorum, birilerinin 'sivil dikta' özeti
üzerinden ne yapmaya çalıştığı, hangi mektupta kimin ne söylediği,
beni hiç ilgilendirmez.
Bunları söylemeye devam edeceğim. Çok cesur olduğumdan
değil! Çok sıradan, çok insani bir nedenle! Doğru
olduğunu düşündüğüm, vicdanımın gereği olan şeyleri
söylemekten imtina edersem kendime saygımı kaybedeceğim için, bu
açıdan sıkıntısız bir hayat yerine sıkıntılı bir hayatı
göze almam gerektiğine inandığım için! Tek güvencem,
'Allah sözümle utandırmasın, zor imtihanlarla sınamasın' duası.
Hodri meydan!"
Ama biz Nuray Mert'e "kazandın" diyoruz...
Demokrasi susanların, baskıdan korkanların değil, sessiz
kalmayanların korumasına muhtaç bir rejimdir...