Nuran Yıldız'dan Gelecek Partisi'ne 'Stratejik Derinlik' göndermesi

SüperHaber Tv yazarı Nuran Yıldız, Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu Gelecek Partisi ile ilgili "Stratejik Derinlik" üzerinden göndermede bulundu.

SüperHaber Tv yazarı Nuran Yıldız, Gelecek Partisi'nin kuruluşunu değerlendirdiği yazısında Davutoğlu'na Stratejik Derinlik göndermesinde bulundu. 

Yıldız, Davutoğlu'nun kadrosunda öne çıkan, fark yaratacak bir isim göremediğini belirtti ve Stratejik Derinlik üzerinden partiye yüklendi. 

İşte Nuran Yıldız'ın yazısı:

İngiltere’de seçimleri Boris Johnson kazandı.

ABD’de, Trump var.

Bu ikisine “neo-pop” liderler diyorlar, neo-popülizmi kısaltarak.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy’i de unutmayalım.

Popülizm, kolay gibi görünen karmaşık bir kavram.

Neo-popülizm biraz daha karmaşık.

“Neo-pop”lar, gerçeğin ne olduğuyla ilgilenmezler ama işlerine gelen şeyleri gerçekmiş gibi sunarlar.

Sayısal çoğunluğa, nitelikten daha çok önem verirler.

Cahil olmanın iyi, bilginin kötü olduğunu savunurlar. Trump’ın “Ben eğitimsizleri severim” demesini hatırlayın.

Tutarlılık gibi dertleri yoktur. Bir yandan küreselleşmenin kaymağını yiyip, diğer yandan kendi ekonomilerini koruyucu duvarları yükseltirler.

Bir başka özellikleri de “Medyayı meşgul edeyim de ne olursa olsun” demeleridir.

Toplumsal değerleri küçümsemek, kabalık, abartılı samimiyet bunların üslûbudur.

Başına “neo” gelen hiçbir şeyden hazzetmem.

“Neo-pop” kavramını “politika”ya uyarlıyorsanız, politikanın “po”sunu da eklemeniz lazım.

Ekleyince iki “p”den biri düşer, “neo-popo” olur.

Bizde kimin “neo-popo”luğa yatkın olabileceğini düşündüm.

Aklıma kimse gelmedi.

Bir “neo-popo”muz bile yok yani.

Sıraladığım niteliklere yakın bir Recep İvedik var. O da film karakteri.

Her kim ki Recep İvedik karakterinin niteliklerini birebir taklit eder, o kişi siyasette yükselir.

 “GELECEK”TEN NE OLUR, NE OLMAZ?

Millet soruyor, “Gelecek Partisi sizce gelecek vadediyor mu?”

“Büyük lokma ye, büyük laf etme” kuralına çok inanırım. Ne “olur” derim, ne de “olmaz.”

Sadece.

Davutoğlu’nun sunuş konuşmasına ve listesine bakarak bir şeyler söyleyebilirim;

Bir, “neo-popo” duruşları olmadığı kesin.

İki, kurucular arasında fikriyle olumlu fark yaratmış birini görmedim.

Üç, parlamenter sisteme dönme istekleri var ama Meclis’te hangi partinin yok ki, AK Parti tabanı dahil.

Dört, “din ve vicdan özgürlüğü” diyorlar, aksini söyleyen parti görmedim.

Beş, “gelecek” derken, geleceğin zaten içinde olduğumuzun farkında değiller.

Buna bir de “stratejik derinlik”ten “stratejik bataklığa” savruluşumuzu ekleyin, cevabı kendiniz verin.

 MUHATTAPLARINA NOT

Siyasal iletişim konusunda muhatap Yalçın Akdoğan mı, Fahrettin Altun mu, Mahir Ünal mı ya da başka birileri mi, orasını bilemem.

Bildiğim;

Bir, yeni kurulan partileri ete kemiğe büründüren şeyin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve AK Parti’nin söylemi olduğudur.

İki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump, Putin, Johnson üçlemesi için “gizlileri saklıları yok, netler” derken, umarım samimi değildir.

Üç, oy artırmaya çalışırken, eteğinizden aşağıya çeken şeylerden birinin Katarlılar olduğunu fark etseniz iyi olur. Millet Katarlılardan hayli kıllandı, haberiniz olsun.

SAÇMALIK ÖTESİ TARTIŞMALAR

Şu saçma sapan tartışmalara ayrılan enerjiyi üretime ayırsaydık, bizi kimse tutamazdı;

Milletvekili araçlarında çakar olmalı mıymış, olmamalı mıymış. Sanki içinde vekil olan araca, ceza kesebilecek bir trafik polisi var da.

Üniversitede “Dünya Aids Günü” etkinliğinde, katılımcılara prezarvatif dağıtılması örf ve adetlere uygun muymuş değil miymiş. Sanki orası kreş, yetişkin insanlar ister alırlar ister almazlar size ne?

Prof. Dr. Celal Şengör “Türkler, Müslümanlar ve cehalet” sözcüklerini aynı cümlede kullanabilir miymiş, kullanamaz mıymış. Bir izin verin de, bir profesör hangi cümleyi kuracağına kendisi karar versin.

 “İLETİŞİMDE GECEKONDULAŞMA”

Paranın çatı kuruluşu TÜSİAD’ın, Almanya Cumhurbaşkanını konuşmacı yapıp, Almanca çeviri hizmetini düşünmemiş olması nasıl açıklanabilir?

Bu, iletişimde gecekondulaşma dediğim, herkesin iletişim işinden anladığını sandığı, “aman ne var bunda, dikeriz şuraya iki duvar” mantığıdır.

Sınavda öğrencilerime bonus olarak “TÜSİAD’ın bu hatası hangi sözcükle açıklanabilir?” sorusunu soracağım.

Aklımdaki üç sözcükten birini yazan ekstra puan alacak, biliyorlar.

...