Nur topu gibi bir 'bölünmemiz' daha oldu…
Siz misiniz "Türk-Kürt", "Sünni-Alevi", "Sağ-Sol", "Laik-Şeriatçı" bölünmelerinden şikâyet eden... Alın size bir bölünme daha...
GAZETECİLER.COM -
“Gider Yunus’u gelir domuzu” demiş atalarımız...
Siz misiniz “Türk-Kürt”,
“Sünni-Alevi”, “Sağ-Sol”, “Laik-Şeriatçı” bölünmelerinden şikâyet
eden…
Buyurun o zaman size yeni bir
“bölünmüşlük” kavramı daha…
“Kökü dışarıda burjuva-Kökü
içeride burjuva”…
Mucidi kim?..
MÜSİAD eski başkanı Erol Yarar…
Ve bir destek de Engin Ardıç’tan
geldi Erol Bey’e ki artık sırtı yer görmez…
Rahmetli Yaşar Doğu gibi sırtı hep
yıldızlarla oynaşır…
Bakın Ardıç ne diyor bu
konuda:
Örgütü bileceksiniz, MÜSİAD,
"Müstakil" Sanayiciler ve İşadamları Derneği, ama başındaki "Mü",
"Müslüman" olarak da okunabiliyor...
TÜSİAD'a, yani yerleşik İstanbul
sermayesine rakip "Anadolu kaplanları"...
Kurucusu Erol Yarar bir laf etmiş,
şimdiki yönetimi kızdırmış.
Yarar, ötekilerin "devletten
nemalanan kökü dışarıda burjuvazi" olduğunu belirtmiş, oysa
kendilerinin "kökü içeride, asıl burjuvazi" olduklarını
söylemiş.
Kök konusu tartışılır ama
sözlerinin "temeli" gerçek... Ötekiler, yıllarca "devletin uslu
çocukları" olarak palazlandılar, "ithal ikamesi" modeliyle saksıda
yetiştirildiler.
Derneğin şu anda başkanlığını
yapan Ömer Cihad Vardan "asıl burjuvazi" tanımına karşı çıkıyor,
"biz bu işi tamamen gönüllülük esasına göre yapıyoruz, bu
çalışmaların başka bir tarafa çekilmesi en azından hakaret manasını
taşır" diyor.
"Saçmalamış" deyip geçmek, kolaya
kaçmak olur. Neden saçmalamış, ona bakmak lazım.
Ardıç bunları yazdıktan sonra, Ömer Cihad Vardan’ın neden
saçmaladığını(!) anlatıyor…
Bu arada Arapça dersi vermeyi de
ihmal etmiyor…
Meselâ cümle âlem, Medeni’nin
Medine’den geldiğini ve “şehirli” demek olduğunu Ardıç’tan
öğreniyor(!)…
Sağ olsun…
Nur olsun…
Var olsun…
Bir başka yazısında da inşallah
“lâzım”ın nereden geldiğini anlatır…
Hani var ya “Cafer’e lâzımlık
lâzım” falan…
Neyse…
Biz yine Engin Ardıç’tan devam
edelim:
Anadolu'nun yeni serpilip gelişen
işadamı, "burjuva" olarak tanımlanmaktan niçin
çekiniyor?
Halkın tepkisinden korkuyor desem,
halk burjuva kelimesini bilmez ve anlamaz. (Emekli memurlar bile
anlamadıkları için, haberi veren emekli memur gazetesi, ayrı bir
kutu içinde "burjuva nedir" diye açıklama yapmak gereğini
duymuş!)
Esamileri okunmayan solculardan
korkuyor desem, gülünç olur.
Bürokrasiden ve onun basın
kuyrukçularından korkuyor desem, onlar nasıl olsa Anadolu
sermayesinden nefret, hatta ona hakaret ediyorlar, şirin görünmeye
çalışmaya gerek yok... (Göbeğini kaşıyan patronlar!)
Allah'tan mı korkuyor, yoksa
"tüccarın piri" peygamber efendimizden mi? Oysa, "vergimi
ödedikten, zekâtımı da verdikten sonra kalan param helaldir, çıt
çıt yerim" diyenler de kendileri...
"Faizle iş gördüğü" için mi
utanıyor acaba?
Yoksa burjuva kavramının yan
anlamlarını (konnotasyon) içeren "sömürücü, acımasız, çıkarcı,
bencil" gibi çağrışımları üzerine çekmek mi istemiyor?
Yoksa yalnızca "birtakım gâvur
terimlerinden" mi hoşlanmıyor? "Şehirli" desek olacak mı?
Medine'den mülhem "medeni" denilse bayılacak mı?
Yoksa bunlar ileri sürüldüğü gibi
kaplan değil de henüz kedi mi?
Korkmasınlar. Batı burjuvazisi
aristokrasiye karşı ve ona rağmen gelişti, onlar da "bizim
aristokrasimiz" diyebileceğimiz bürokrasiye karşı...
Üstelik kan dökmediler diğerleri
gibi, çalışıp çabalayarak bu noktaya geldiler.
Veee….
Tanrı Yazar Engin Ardıç
Manitu baltasını indiriyor!...
Nasıl mı?..