'Norveç'e de gitsem Türk olacağım'
Arabesk ile ilgili son çıkışı yüzünden çokça eleştirilen Fazıl Say NTV'ye konuştu anlaşılamaktan yakındı.
GAZETECİLER.COM
- Arabesk konusundaki çıkışı ve İslam dinine
yönelik sosyal medyadaki paylaşımları yüzünden yargılanan
piyanist ve besteci Fazıl Say, NTV'de Yekta Kopan'ın konuğu
oldu.
Cumartesi programına katılan Say, kendisinin ötekileştirilmesinden dert yandı. "Müzisyenlerin asıl vatanı sesler dünyasıdır" diyen Say, şöyle devam etti:
"Piyano çalan bir insanı Türk olarak görmiyebiliyorlar. Ama suç görmeyende. Ben Türküm, bütün bunları yaşadım ve değiştiremem. Yarın öbür gün başka bir ülkeye gitmek zorunda kalsam da Türk olacağım."
SESLER KONUSUNDA KİMİ ZAMAN KENDİMLE DE ANLAŞAMAM
Yekta Kopan: Bir müzik ailesinin de o masa başında oturan ferdi gibisin. Burcu Karadağ'ın ney konçertosunda solist olması gibi.İlişkilerin nasıldır iş sırasında.
Fazıl Say: Benim için seslerin vardığı nokta çok önemli. Sesler yaşıyor... Ölü sesler var, yaşayan sesler var. Sesleri yasatmak için muazzma bir efor safediyoruz bir müzisyenler. O sesler nerede yaşıyor? Seslerin evreni var. Seslerin bir vatanaı var. Burcu Karadağ mesela bir neyzen. Neyzen ile piyanist... Bir çağdaş müzik insanı ile bir neyzen'in buluşabildiği bir ortam var. Orası da sestir. Başka herşey yalan olur. İyi dost olmam gerekmiyor. Seslerde anlaşmam gerekiyor.
Kendim ile de anlaşamam kimi zaman sesler konusunda, sesler uyuymusuz ölüyse. Herkes zannediyor ki tek vatan Türkiye. Hayır zaten Türkiye değil. Üçyüz tane ülke var. Ama biz müzisyenlerin asıl vatanı seslerin evreni. Orada anlaşır, orada yaşamlara kavuşur, kalıcı olur, insanlara ulaşmaya çalışırız.
AYDINLARIN MÜZİK İLE İLGİSİ YOK, BENİ ANLAYAMAYABİLİRLER
Yazar çizerler bu sesler vatanını hemen anlayamayabilir. Belki ressamlar renklerin vatanından sonuç çıkarabilecektir. Ama Türkiye'de aydınların müzikle ilişkisi o kadar ilerlememiş olduğu için, bunu açıkça söyleyeyim... Yani, edebiyattaki, yazıdaki, şiirdeki kadar ilerlemiş bir ilişki yok. Bu seslerin vatanı durumunu ben ne kadar açıklamaya çalışsam, vatan hainliği ve ölümler dahil, kendimle yaptığım mücadeleyi başka aynı zamanda başka müzikler ile etmeye de çalışsam, ki haksızlık olabilir, olmayabilir... Ulaşmaya çalıştığımız şey şu. Mesela Chopin... Chopin o kadar Polonyalı ki... Fransa'da yaşıyor yaşamının son yirmi yılında ama her şeyde Polonyayı anlatıyor. O kadar çok özlem anlatıyor ki... O kadar çok acı çekiyor ki her nota, biri bile çıkmazsa zaten ölmüş notadır.
Diyeceksiniz ki 5 yaşında piyanoya başladım. 37 yıldır hergün yazıyor, çiziyor, çalıyorum... Biraz önce Berlin'den geldim, burada piyano çaldım. Diyeceksiniz ki nedir bu mücadele, gerek var mı? Evet var. Çünkü bu vatanda kendini sürekli var etmek zorundasın. Ülkeden ülkeye gitmenin dışında bir evrenimiz var bizim. İnsanlar bunu çok az anlıyor. Bunun değerini çok az anlıyor ve beni ufak tefek, küçücük şeylerle cezalandırmaya çalışıyorlar. Bu sinirlendiriyor beni. O zaman da karşılıklı restleşiyoruz.
SESLER DÜNYASINDA ÖLMEK DIŞINDA HİÇ BİRİNİN ANLAMI YOK
Yekta Kopan: Peki bir konsere çıktığında, böyle bir programa çıktığında, seni sinirlendiren bir olay olduğunda, böyle bir olayın bilgisi geldiğinde, ne durumda oluyorsun? Bu yansıyor mu duyguna, yoksa piyanonon başına gidince, sesler vatanına gidince uzaklaşıyor musun o ortamdan?
Fazıl Say: Nefes almak, yaşamak, ölmek dışında galiba sesler vatanını bunların hiç biri çok ilgilendirmiyor. Kirletiyor olabilir bunlar o vatanı, ama o kirden de kaçma yolu var. Nitzche "savaşçı insan savaşacak bir şey bulamadığı zaman kendine saldırır" der. Doğru bir tespit. ama mutlu olduğumuz an barışçı olduğumuz anlar. Bunun felsefesi zor bir felsefe.
Yekta Kopan: Sen sesler vatanı dediğin evrene, Anadolu'nun seslerini, ozanlarını, Aşık Veysel'i, Nazım Hikmet'i ya da Fırat'ın sesini, fayton sesini, gibi sesleri dahil ederek o vatanda onları var etmenin mücadelesini veriyorsun.
NORVEÇ'E GİTSEM DE TÜRK OLACAĞIM
Fazıl Say: Bunu gösteriş olsun diye, ya da ben Türküm diye yapmıyorum ki. Ben hissetiğim ve bildiğim bu olduğu için yapıyorum. Ben Türküm, uzaydan gelmedim. ama insanların Türk imajı altında çizdikleri bambaşka bir şey olabiliyor. Piyano çalan bir insanı Türk olarak görmiyebiliyorlar. Ama suç görmeyende. Ben Türküm, bütün bunları yaşadım ve değiştiremem. Yarın öbür gün başka bir ülkeye gitmek zorunda kalsam da Türk olacağım. Ne olacağım Norveçli mi olacağım, Alman mı olacağım... Yine Türk olacağım orada. İnsanlar damgalar basıyor, o bizden değil, öteki, elitist,... Bütün bu damgalama meselesiyle ilgili bununla savaşmak mı lazım gerçek bir hayatta diye düşünüyorum, ama bununla mücadele zor.
Yekta Kopan: İki gün sonra Üçüncü Senfoni BİFO sahnesinde olacak. Bu bir mücadele ise, sen o mücadeleyi zaten veriyorsun yaptıklarınla, seslerinle... Doğru değil mi?
Fazıl Say: Doğru.
Cumartesi programına katılan Say, kendisinin ötekileştirilmesinden dert yandı. "Müzisyenlerin asıl vatanı sesler dünyasıdır" diyen Say, şöyle devam etti:
"Piyano çalan bir insanı Türk olarak görmiyebiliyorlar. Ama suç görmeyende. Ben Türküm, bütün bunları yaşadım ve değiştiremem. Yarın öbür gün başka bir ülkeye gitmek zorunda kalsam da Türk olacağım."
SESLER KONUSUNDA KİMİ ZAMAN KENDİMLE DE ANLAŞAMAM
Yekta Kopan: Bir müzik ailesinin de o masa başında oturan ferdi gibisin. Burcu Karadağ'ın ney konçertosunda solist olması gibi.İlişkilerin nasıldır iş sırasında.
Fazıl Say: Benim için seslerin vardığı nokta çok önemli. Sesler yaşıyor... Ölü sesler var, yaşayan sesler var. Sesleri yasatmak için muazzma bir efor safediyoruz bir müzisyenler. O sesler nerede yaşıyor? Seslerin evreni var. Seslerin bir vatanaı var. Burcu Karadağ mesela bir neyzen. Neyzen ile piyanist... Bir çağdaş müzik insanı ile bir neyzen'in buluşabildiği bir ortam var. Orası da sestir. Başka herşey yalan olur. İyi dost olmam gerekmiyor. Seslerde anlaşmam gerekiyor.
Kendim ile de anlaşamam kimi zaman sesler konusunda, sesler uyuymusuz ölüyse. Herkes zannediyor ki tek vatan Türkiye. Hayır zaten Türkiye değil. Üçyüz tane ülke var. Ama biz müzisyenlerin asıl vatanı seslerin evreni. Orada anlaşır, orada yaşamlara kavuşur, kalıcı olur, insanlara ulaşmaya çalışırız.
AYDINLARIN MÜZİK İLE İLGİSİ YOK, BENİ ANLAYAMAYABİLİRLER
Yazar çizerler bu sesler vatanını hemen anlayamayabilir. Belki ressamlar renklerin vatanından sonuç çıkarabilecektir. Ama Türkiye'de aydınların müzikle ilişkisi o kadar ilerlememiş olduğu için, bunu açıkça söyleyeyim... Yani, edebiyattaki, yazıdaki, şiirdeki kadar ilerlemiş bir ilişki yok. Bu seslerin vatanı durumunu ben ne kadar açıklamaya çalışsam, vatan hainliği ve ölümler dahil, kendimle yaptığım mücadeleyi başka aynı zamanda başka müzikler ile etmeye de çalışsam, ki haksızlık olabilir, olmayabilir... Ulaşmaya çalıştığımız şey şu. Mesela Chopin... Chopin o kadar Polonyalı ki... Fransa'da yaşıyor yaşamının son yirmi yılında ama her şeyde Polonyayı anlatıyor. O kadar çok özlem anlatıyor ki... O kadar çok acı çekiyor ki her nota, biri bile çıkmazsa zaten ölmüş notadır.
Diyeceksiniz ki 5 yaşında piyanoya başladım. 37 yıldır hergün yazıyor, çiziyor, çalıyorum... Biraz önce Berlin'den geldim, burada piyano çaldım. Diyeceksiniz ki nedir bu mücadele, gerek var mı? Evet var. Çünkü bu vatanda kendini sürekli var etmek zorundasın. Ülkeden ülkeye gitmenin dışında bir evrenimiz var bizim. İnsanlar bunu çok az anlıyor. Bunun değerini çok az anlıyor ve beni ufak tefek, küçücük şeylerle cezalandırmaya çalışıyorlar. Bu sinirlendiriyor beni. O zaman da karşılıklı restleşiyoruz.
SESLER DÜNYASINDA ÖLMEK DIŞINDA HİÇ BİRİNİN ANLAMI YOK
Yekta Kopan: Peki bir konsere çıktığında, böyle bir programa çıktığında, seni sinirlendiren bir olay olduğunda, böyle bir olayın bilgisi geldiğinde, ne durumda oluyorsun? Bu yansıyor mu duyguna, yoksa piyanonon başına gidince, sesler vatanına gidince uzaklaşıyor musun o ortamdan?
Fazıl Say: Nefes almak, yaşamak, ölmek dışında galiba sesler vatanını bunların hiç biri çok ilgilendirmiyor. Kirletiyor olabilir bunlar o vatanı, ama o kirden de kaçma yolu var. Nitzche "savaşçı insan savaşacak bir şey bulamadığı zaman kendine saldırır" der. Doğru bir tespit. ama mutlu olduğumuz an barışçı olduğumuz anlar. Bunun felsefesi zor bir felsefe.
Yekta Kopan: Sen sesler vatanı dediğin evrene, Anadolu'nun seslerini, ozanlarını, Aşık Veysel'i, Nazım Hikmet'i ya da Fırat'ın sesini, fayton sesini, gibi sesleri dahil ederek o vatanda onları var etmenin mücadelesini veriyorsun.
NORVEÇ'E GİTSEM DE TÜRK OLACAĞIM
Fazıl Say: Bunu gösteriş olsun diye, ya da ben Türküm diye yapmıyorum ki. Ben hissetiğim ve bildiğim bu olduğu için yapıyorum. Ben Türküm, uzaydan gelmedim. ama insanların Türk imajı altında çizdikleri bambaşka bir şey olabiliyor. Piyano çalan bir insanı Türk olarak görmiyebiliyorlar. Ama suç görmeyende. Ben Türküm, bütün bunları yaşadım ve değiştiremem. Yarın öbür gün başka bir ülkeye gitmek zorunda kalsam da Türk olacağım. Ne olacağım Norveçli mi olacağım, Alman mı olacağım... Yine Türk olacağım orada. İnsanlar damgalar basıyor, o bizden değil, öteki, elitist,... Bütün bu damgalama meselesiyle ilgili bununla savaşmak mı lazım gerçek bir hayatta diye düşünüyorum, ama bununla mücadele zor.
Yekta Kopan: İki gün sonra Üçüncü Senfoni BİFO sahnesinde olacak. Bu bir mücadele ise, sen o mücadeleyi zaten veriyorsun yaptıklarınla, seslerinle... Doğru değil mi?
Fazıl Say: Doğru.