N’olcek şimdi?... Kaçacakmış buralardan…

Daha sonra Ülker’den gelen "kocaman bir kutu" ve kenarına iliştirlmiş bir nottan söz ediyor...

GAZETECİLER.COM - Hadi moda deyimiyle biz de “BİRİleşelim”…
Kimleşelim?.. Kimleşelim?..
Ahmet Hakanlaşmaya erdemimiz, izanımız ve vicdanımız yetmeyeceği(!) için işin kolayını seçip “Engin Ardıçlaşalım” biz de…
Ve…
İclâl Aydın’ın makalesini anlatmadan önce Ardıç Kuşu’ndan alıntı yapalım:
“Ulan biz işte böyle bir milletiz be!..” (Müritleri bakalım buna ne diyecekler?)
Evet…
Hem “canımız cennette: hem elimiz günahta olsun” isteriz…
Meraklısı Atalarsözünün(!) tam söylenmişini Engin Ardıç’tan öğrenebilir…
Yok, yok…
Bu “özlü söz”ü Onun köşesinde hiç okumadık ama sevdiği bir “nokta”dan söz eden bu söylemin doğrusunu bildiğinden eminiz…
Neyse…
Hem trafikten yakınırız ama hem de trafiğe düzen getirilmesi için yolların kazılmasını şikâyet eder; belediye, hükümet kim varsa yetkili ya da etkili ağzımıza geleni söyleriz…
Kendimiz evimizdeki yıkılası bir yenileşme için ortalığı ayağa kaldırırız da, komşularımızdan biri duvara tablo asmak için matkap çalıştırsa ailenin ne görgüsüzlüğünü bırakırız, ne de sonradan görmeliğini…
Tuna Kiremitçi’nin eks eşi İclâl Aydın da tipik bir “Biz” davranışı göstermiş…
Bakın neler yazıyor…
 
Sokağımızda bir apartman daha bahçe düzenleme işine girişti. Demirciler duvar üzerinde çeşitli denemeler ve bahçe kapısı yapıyorlar. Hafta başı, uykuya geçeli üç dört saat ya olmuş ya olmamış... İnce, acı bir testere zırıltısıyla uyanıyorum. Bu işkence bir türlü bitmiyor. Günlerdir biri bitiyor biri başlıyor. Mecburen kalkıyorum yataktan. Kahve yaparken panjurlarını yenileyen yan apartmanın en üst katındakilere bir göz atıyorum. Buradan taşınmalıyım... Acilen... Hemen.. Derhal... Ailemizin emlakçısı Fatoş’u arıyorum, “Fatoş kurtar beni bu hayattan!!!” diye sızlanıyorum.
 
Daha sonra Ülker’den gelen "kocaman bir kutu" (devamında bunun bir dondurma olduğunu anlıyoruz ve ağzımız sulanıyor) ve kenarına iliştirilmiş bir nottan söz ediyor...
Kızının (güzeller güzeli olduğunu sandığımız kızının adını anlayamadık ama İclâl Hanım “Laliş” diyor) daha çok dondurma yiyebilmek için bademciklerini aldırmaya bile razı olduğunu anlatıyor...
Bu arada bir “kitap taslağı"ndan da söz ettiğine göre demek ki yeni bir çalışması var…
Bu arada unutmadan söyleyelim, Sky TV’de katıldığı bir programda kendine ait sitenin 1 milyondan(!) fazla okur tarafından ziyaret edildiğini söyleyerek, reklam verenleri uyarmıştı(!)…
Bir “neyse” daha…
“Ünlü biri” olduğunu hatırlatan satırlarına da dikkati çektikten sonra makalesinden bir bölümü daha aktaralım:
 
Çocuk haklı... Bir türlü oturtamadı kafasında. Annesi yazı yazıyor ama televizyona da çıkıyor ama kitap da yazıyor ama yolda durdurup resim de çektiriyorlar... “Anne sen ünlüymüşsün, ünlü ne demek” diye gelmişti bir ara... Sonra “serviste çocuklar senin benim annem olduğuna inanmıyorlar ya, bir resim ver de göstereyim” dedi.
Ama şu anda kızımın gözünde on numarayım. Yaptığım iş her neyse (inşallah gerçekten dondurmacıyımdır :) hiç bu kadar mutlu olmamıştı.
 
“Başka” mı?..