Nihat Doğan'dan Ayşe Arman'a iş teklifi!
Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuşan Nihat Doğan'dan yine çarpıcı açıklamalar geldi: Che Guevera’da kendimden bir şeyler görüyorum
GAZETECİLER.COM
Ayşe Arman son günlerin en popüler isimlerinden olan türkücü Nihat Doğan'la yaptığı röportajla Hürriyet okurlarının karşısında. Hayli eğlenceli geçen röportajda Nihat Doğan'dan çarpıcı açıklamalar gelirken, Arman ünlü türkücünün "Che Guevera’da kendimden bir şeyler görüyorum" demesine dikkat çekmiş.
NİHAT DOĞAN'DAN AYŞE ARMAN'A TV PROGRAMI TEKLİFİ
Nihat Doğan'ın kendisini de şaşırttığı söyleyen Arman, ünlü türkücüden ilginç bir teklif de almış:
Doğan, Ayşe Arman'a birlikte TV programı yapallım demiş: Elini omzuma koydu, “Bak Ayşecim seninle televizyon programı yapalım. Çok yakışırız. Halk bizi sever. Bak sen ciddiye almıyorsun ama hata ediyorsun, ben biliyorum bu işleri” dedi. Ve ekledi, “Ekran için biraz donuk ve durgunsun, bazen dalıp gidiyorsun ama ben durumu kurtarırım merak etme...”
Bu tür benzetmeler nereden geliyor aklınıza... Hep yapıyorsunuz çünkü...
- Bu soruyu neden sorduğunuzu anladım. Ama insanlara, “Sen filozof musun?” diye sormak komik. Nietzsche’nin, Descartes’in ortaya “Ben filozofum” diye çıktıklarını hiç zannetmiyorum. An itibariyle yarattıkları etki, toplum tarafından zaman içinde olumlu ya da olumsuz bir tepkiyle karşılaşır ve kişinin filozof olup olmadığı o zaman ortaya çıkar. Yani söylemlerimin toplum tarafından kabul görmesi, ‘özlü söz üreticisi’ ya da ‘filozof’ olarak algılanmam tamamen toplumun takdiri. Yoksa ben hiçbir zaman böyle bir şey iddia etmedim. “Ben garip bir türkücüyüm” diyorum. “Deliler içinde veli, veliler içinde deliyim.” Kendine deli der mi insan? Ben diyorum.
İnsanlar bir süre sonra susuyor ve sizi dinlemeye başlıyor...
- E bu, suç mu? Hitabet yeteneğim var. Ben konuşunca çoluk, çocuk herkes dinler. Kendini dinletmek ne zaman suç oldu!
Bir sürü insan sizinle dalga da geçiyor...
- Dalga geçmiyorlar aslında. Bak ben sana bir şey söyleyeyim, bu ülkede küfür yemiyorsan, hakaret işitmiyorsan hiçbir yere varmamışsın demektir. Tamam, söylemlerimi sulandırma operasyonu var, internet üzerinden yapıyorlar, Twitter’da, sosyal paylaşım sitelerinde, Facebook’ta...
DALGA GEÇENLER ASLINDA BANA ÂŞIK
Kızıyor musunuz?
- Hayır hayatım, niye kızayım? Aksine önemsiyorum. Eskiden sadece televizyon ve gazeteler varken, bir dayatma vardı. ‘Star budur’, ‘Lider şudur’, ‘Bu çok iyi kitaptır’ filan. Toplum da, ister istemez kabul ediyordu ama şimdi millet gözünü açtı ve Twitter toplumun bir kısmının aynası oldu. Tabandaki gündem, tavana taşındı. Ama tabii ki 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek aynası Twitter değil. Benim annemin de sevdikleri var, ama o Twitter kullanmıyor. Unutmamak lazım, sessiz bir çoğunluk da var Türkiye’de.
Kafa bulanları takmıyorsunuz yani...
- Onların hepsi aslında Nihat Doğan aşıkları. Onlar, benim aldığım nefesi bile takip eder, günde kaç nefes alıyorum bilir. Sanat camiası, NÖ ve NS olarak iki döneme ayrılır. Nihat’tan önce, Nihat’tan sonra...
Hani mütevazılık önemliydi... Nerede kaldı o meşhur alçakgönüllüğünüz!
- Haaaaa bunlar realite. Kibirle alâkası yok. Benden önce sistemin koymuş olduğu bir şey vardı: “En iyi sanatçı ideolojisi olmayan sanatçıdır.” Bu bir anayasaydı. Ben bunu yıktım. Bizde sanatçılar ülke meselelerine dokunmamıştır. Ben dokundum.
Nasıl?
- 95’te Amerika Irak’a girdiğinde, bir şarkı yaptım, radikal bir çıkış yarattım. “Ey Amerika, İngiltere, İsrail bırakın böyle lanet olası savaşları, gelin gökkuşağının renkleri arasında yeşilliklerde savaşmayalım, hayal çekelim” dedim. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh cihanda sulh” diye de ekledim. Senin din kardeşi addettiğin insanlar, suçsuz yere acı çekerken bir tavır almak lazım. Tarkan mesela, ağacın kayanın peşine düşüyor. İnsanın olmadığı yerde, ağacın kayanın öneminden söz etmek komik olur. Ülkemizin en büyük yarası Kürt sorunu. Evlerimize ateşler düşüyor, ben şarkılar yaptım, söylemlerde bulundum. Benim dışımda kim yaptı? Özgün sanatçılar. Ama onlara star denmez. Bana da “Nihatçım n’apıyorsun, bu topa girme, yanarsın!” dediler. Ben de, “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Bu karanlıklarla dolu Türkiye demokrasisine toplu iğne ucu kadar bir pırıltı saçacaksam, yanmaya hazırım” dedim.
Siz söylediğiniz her şeye inanıyorsunuz. Tuhaf bir kendine güveniniz de var. Bu özgüven nereden kaynaklanıyor?
- Bak şimdi. Özgüvensizlik daha iyi bir şey mi? Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, bu ülkeyi özgüvensizlikle mi kurdu? Bana, “Sende özgüven tavan yapmış!” diyenler özgüvensizse, ben ne yapayım? Bir de “İki laf ezberliyor, söylüyor” diyorlar. Bu benimle dalga geçenlerin, kendi aczlerini kapatmak adına üzerime attıkları çirkin yafta. Ne ezberlemesi? Madem sen o kadar okumuş adamsın, o zaman nereden ezberlediğimizi de çıkar koy ortaya. Mesela ne demişim, “Biz bir aynayız, kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür” Hadi bakalım, bu lafı şuradan çalıntı desinler diyebilirlerse...
CHE GUEVERA'DA KENDİMDEN ÇOK ŞEY GÖRÜYORUM
Tarih merakınız nereden geliyor?
- Sanatçı toplum refleksini dinamitleyici çok önemli bir metaysa, toplumu boş sözlerle dinamitlemesi mümkün değildir. En son İlber Ortaylı Hoca’nın kitabının okudum, gerçi kızdım attım kitabı. Şimdi İskoçya tarihine merak saldım. William Wallace’in hayatını okuyorum. Benim asi insanlara, başkaldıranlara karşı sempatim var, Che Guevara’yı da çok seviyorum mesela, onda kendimden bir şeyler görüyorum.
Siz türkücü müsünüz, şovmen misiniz yoksa reyting makinesi misiniz?
- “Son 10 yıldır televizyonların reyting meleği kimdir?” diye sorsan, “Nihat Doğan” derler. Tartışmasız bir numarayım. Şovmenliğe gelince, olamıyorum. Normal hayatta neysem, ekranda da oyum. Ama bu toplum çok seviyor beni.
Bu kadar seviyorlarsa Survivor’da neden birinci yapmadılar?
- Orada başka şey var. Bir kişinin bin tane mesaj gönderme hakkı da var, on bin tane de. Parası varsa yollar tabii. Oysa Anadolu’da üst üste iki çay içemeyenler var, onlar boynuma sarılıp ağladı. Öteki taraftaysa adamın parası pulu var, “Anadolu çocuğu kazanmasın” diye Derya’ya bol bol SMS gönderdiler. Bütün Türk halkı Deryacı demek doğru değil yani.
Yani Türk halkı sizi daha çok seviyor...
- Elbette. Sevmeyenler de, siyaseten aynı yerde olmadığımız için sevmiyor. Hadiseye o gözle bakanlar da meleği şeytan, şeytanı melek; yalanı hakikat, hakikati yalan görür. Onların gözleri vardır görmez, kalpleri vardır sevmez, kulaklar vardır duymaz.
Vaaz veren hocanın lafları gibi bunlar...
- Onu da söylediler! Yok efendim hutbe dinlermişim, hocayla istaşare edermişim. Hangi hoca bizim bildiğimizi bilir, sorarım? Allah herkese bu hatipliği vermez.
Ama AK Parti Gençlik Kolları’ndaki siyasi maceranız hüsranla sonuçlandı...
- Ben o macerayı bir duruş olarak sergiledim sevgili Ayşe.
MİLLETVEKİLİ OLMAK İSTESEYDİM OLURDUM
Yani siyasette ilerlemek istemediniz...
- Milletvekili olmak isteseydim olurdum. Teklifler geldi. Erken olduğunu düşündüm.
Acun size kazık attı mı?
- Hayır. Hiç öyle bir tavrım, tarzım ya da söylemim olmadı.
Survivor bir dönüm noktası mıydı?
- Hayır. Ben ondan önce de popülerdim. 2010’da bir Amerikan şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre basında platformda hakkında en çok bahsedilen iki kişi var. Biri Nihat Doğan, diğeri Cumhurbaşkanı Gül.
Röportajın tamamını okumak için
Ayşe Arman son günlerin en popüler isimlerinden olan türkücü Nihat Doğan'la yaptığı röportajla Hürriyet okurlarının karşısında. Hayli eğlenceli geçen röportajda Nihat Doğan'dan çarpıcı açıklamalar gelirken, Arman ünlü türkücünün "Che Guevera’da kendimden bir şeyler görüyorum" demesine dikkat çekmiş.
NİHAT DOĞAN'DAN AYŞE ARMAN'A TV PROGRAMI TEKLİFİ
Nihat Doğan'ın kendisini de şaşırttığı söyleyen Arman, ünlü türkücüden ilginç bir teklif de almış:
Doğan, Ayşe Arman'a birlikte TV programı yapallım demiş: Elini omzuma koydu, “Bak Ayşecim seninle televizyon programı yapalım. Çok yakışırız. Halk bizi sever. Bak sen ciddiye almıyorsun ama hata ediyorsun, ben biliyorum bu işleri” dedi. Ve ekledi, “Ekran için biraz donuk ve durgunsun, bazen dalıp gidiyorsun ama ben durumu kurtarırım merak etme...”
Bu tür benzetmeler nereden geliyor aklınıza... Hep yapıyorsunuz çünkü...
- Bu soruyu neden sorduğunuzu anladım. Ama insanlara, “Sen filozof musun?” diye sormak komik. Nietzsche’nin, Descartes’in ortaya “Ben filozofum” diye çıktıklarını hiç zannetmiyorum. An itibariyle yarattıkları etki, toplum tarafından zaman içinde olumlu ya da olumsuz bir tepkiyle karşılaşır ve kişinin filozof olup olmadığı o zaman ortaya çıkar. Yani söylemlerimin toplum tarafından kabul görmesi, ‘özlü söz üreticisi’ ya da ‘filozof’ olarak algılanmam tamamen toplumun takdiri. Yoksa ben hiçbir zaman böyle bir şey iddia etmedim. “Ben garip bir türkücüyüm” diyorum. “Deliler içinde veli, veliler içinde deliyim.” Kendine deli der mi insan? Ben diyorum.
İnsanlar bir süre sonra susuyor ve sizi dinlemeye başlıyor...
- E bu, suç mu? Hitabet yeteneğim var. Ben konuşunca çoluk, çocuk herkes dinler. Kendini dinletmek ne zaman suç oldu!
Bir sürü insan sizinle dalga da geçiyor...
- Dalga geçmiyorlar aslında. Bak ben sana bir şey söyleyeyim, bu ülkede küfür yemiyorsan, hakaret işitmiyorsan hiçbir yere varmamışsın demektir. Tamam, söylemlerimi sulandırma operasyonu var, internet üzerinden yapıyorlar, Twitter’da, sosyal paylaşım sitelerinde, Facebook’ta...
DALGA GEÇENLER ASLINDA BANA ÂŞIK
Kızıyor musunuz?
- Hayır hayatım, niye kızayım? Aksine önemsiyorum. Eskiden sadece televizyon ve gazeteler varken, bir dayatma vardı. ‘Star budur’, ‘Lider şudur’, ‘Bu çok iyi kitaptır’ filan. Toplum da, ister istemez kabul ediyordu ama şimdi millet gözünü açtı ve Twitter toplumun bir kısmının aynası oldu. Tabandaki gündem, tavana taşındı. Ama tabii ki 80 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçek aynası Twitter değil. Benim annemin de sevdikleri var, ama o Twitter kullanmıyor. Unutmamak lazım, sessiz bir çoğunluk da var Türkiye’de.
Kafa bulanları takmıyorsunuz yani...
- Onların hepsi aslında Nihat Doğan aşıkları. Onlar, benim aldığım nefesi bile takip eder, günde kaç nefes alıyorum bilir. Sanat camiası, NÖ ve NS olarak iki döneme ayrılır. Nihat’tan önce, Nihat’tan sonra...
Hani mütevazılık önemliydi... Nerede kaldı o meşhur alçakgönüllüğünüz!
- Haaaaa bunlar realite. Kibirle alâkası yok. Benden önce sistemin koymuş olduğu bir şey vardı: “En iyi sanatçı ideolojisi olmayan sanatçıdır.” Bu bir anayasaydı. Ben bunu yıktım. Bizde sanatçılar ülke meselelerine dokunmamıştır. Ben dokundum.
Nasıl?
- 95’te Amerika Irak’a girdiğinde, bir şarkı yaptım, radikal bir çıkış yarattım. “Ey Amerika, İngiltere, İsrail bırakın böyle lanet olası savaşları, gelin gökkuşağının renkleri arasında yeşilliklerde savaşmayalım, hayal çekelim” dedim. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh cihanda sulh” diye de ekledim. Senin din kardeşi addettiğin insanlar, suçsuz yere acı çekerken bir tavır almak lazım. Tarkan mesela, ağacın kayanın peşine düşüyor. İnsanın olmadığı yerde, ağacın kayanın öneminden söz etmek komik olur. Ülkemizin en büyük yarası Kürt sorunu. Evlerimize ateşler düşüyor, ben şarkılar yaptım, söylemlerde bulundum. Benim dışımda kim yaptı? Özgün sanatçılar. Ama onlara star denmez. Bana da “Nihatçım n’apıyorsun, bu topa girme, yanarsın!” dediler. Ben de, “Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa. Bu karanlıklarla dolu Türkiye demokrasisine toplu iğne ucu kadar bir pırıltı saçacaksam, yanmaya hazırım” dedim.
Siz söylediğiniz her şeye inanıyorsunuz. Tuhaf bir kendine güveniniz de var. Bu özgüven nereden kaynaklanıyor?
- Bak şimdi. Özgüvensizlik daha iyi bir şey mi? Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, bu ülkeyi özgüvensizlikle mi kurdu? Bana, “Sende özgüven tavan yapmış!” diyenler özgüvensizse, ben ne yapayım? Bir de “İki laf ezberliyor, söylüyor” diyorlar. Bu benimle dalga geçenlerin, kendi aczlerini kapatmak adına üzerime attıkları çirkin yafta. Ne ezberlemesi? Madem sen o kadar okumuş adamsın, o zaman nereden ezberlediğimizi de çıkar koy ortaya. Mesela ne demişim, “Biz bir aynayız, kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür” Hadi bakalım, bu lafı şuradan çalıntı desinler diyebilirlerse...
CHE GUEVERA'DA KENDİMDEN ÇOK ŞEY GÖRÜYORUM
Tarih merakınız nereden geliyor?
- Sanatçı toplum refleksini dinamitleyici çok önemli bir metaysa, toplumu boş sözlerle dinamitlemesi mümkün değildir. En son İlber Ortaylı Hoca’nın kitabının okudum, gerçi kızdım attım kitabı. Şimdi İskoçya tarihine merak saldım. William Wallace’in hayatını okuyorum. Benim asi insanlara, başkaldıranlara karşı sempatim var, Che Guevara’yı da çok seviyorum mesela, onda kendimden bir şeyler görüyorum.
Siz türkücü müsünüz, şovmen misiniz yoksa reyting makinesi misiniz?
- “Son 10 yıldır televizyonların reyting meleği kimdir?” diye sorsan, “Nihat Doğan” derler. Tartışmasız bir numarayım. Şovmenliğe gelince, olamıyorum. Normal hayatta neysem, ekranda da oyum. Ama bu toplum çok seviyor beni.
Bu kadar seviyorlarsa Survivor’da neden birinci yapmadılar?
- Orada başka şey var. Bir kişinin bin tane mesaj gönderme hakkı da var, on bin tane de. Parası varsa yollar tabii. Oysa Anadolu’da üst üste iki çay içemeyenler var, onlar boynuma sarılıp ağladı. Öteki taraftaysa adamın parası pulu var, “Anadolu çocuğu kazanmasın” diye Derya’ya bol bol SMS gönderdiler. Bütün Türk halkı Deryacı demek doğru değil yani.
Yani Türk halkı sizi daha çok seviyor...
- Elbette. Sevmeyenler de, siyaseten aynı yerde olmadığımız için sevmiyor. Hadiseye o gözle bakanlar da meleği şeytan, şeytanı melek; yalanı hakikat, hakikati yalan görür. Onların gözleri vardır görmez, kalpleri vardır sevmez, kulaklar vardır duymaz.
Vaaz veren hocanın lafları gibi bunlar...
- Onu da söylediler! Yok efendim hutbe dinlermişim, hocayla istaşare edermişim. Hangi hoca bizim bildiğimizi bilir, sorarım? Allah herkese bu hatipliği vermez.
Ama AK Parti Gençlik Kolları’ndaki siyasi maceranız hüsranla sonuçlandı...
- Ben o macerayı bir duruş olarak sergiledim sevgili Ayşe.
MİLLETVEKİLİ OLMAK İSTESEYDİM OLURDUM
Yani siyasette ilerlemek istemediniz...
- Milletvekili olmak isteseydim olurdum. Teklifler geldi. Erken olduğunu düşündüm.
Acun size kazık attı mı?
- Hayır. Hiç öyle bir tavrım, tarzım ya da söylemim olmadı.
Survivor bir dönüm noktası mıydı?
- Hayır. Ben ondan önce de popülerdim. 2010’da bir Amerikan şirketi tarafından yapılan araştırmaya göre basında platformda hakkında en çok bahsedilen iki kişi var. Biri Nihat Doğan, diğeri Cumhurbaşkanı Gül.
Röportajın tamamını okumak için