Nihal Bengisu Karaca
Müslüman Türk kadınının özgürleşmesinin en büyük mücahidelerinden biri olarak kabul ettiğim…
Bugün Gazete HT yazarlarından Serdar Turgut’u “Günün Köşe Yazarı” seçtim…
Soli Özel’i alkışladım…
Umur Talu’yu “Günün Kazananı” ilân ettim…
Ve…
Sıkı durun…
İlk yazısını okuduğum, ilk TV programında dinlediğim günden beri her zaman desteklediğim…
Müslüman Türk kadınının özgürleşmesinin en büyük mücahidelerinden biri olarak kabul ettiğim…
(Belki kendisi kabullenmeyecektir ama) Liberal muhafazakâr demokrat kişiliğine hayran olduğum…
Ötekileştirilenlerden olduğu halde kimseyi ötekileştirmeyen sağlam karakterini alkışladığım Nihal Bengisu Karaca için “Kaybetti” diyeceğim…
Neden mi?..
Çok değişti Nihal…
Akil İnsan olduktan sonra da bir müddet sürdürdüğü o müthiş liberal muhafazakâr demokrat Nihal gitti yerine “kısır yerel siyasetin içinde batmış” Nihal geldi…
Bugünkü Gazete HT’de “İstiklal mücadelesi” başlığı altında yayımlanan makalesinde demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve insan haklarının değil; yürütme gücünün yanında yer alıyor…
Hele Türkiye'nin yaşadığı sorunların arkasında "küresel egemenler" ya da "dış güçler" olduğu yalanını “eldeki en mantıklı, en geçerli hakikat” olarak görmesi Nihal’i yerel siyasetin en dibine çekiyor…
90 yıldır bağımsızlığından hiçbir şey kaybetmeyen (Son 11 yıl dâhil) ama çağın gereği, dünyanın güçlü – güçsüz bütün ülkeleriyle “bağlantılı” olan Türkiye için “Yarı bağımsız bile değil” (Yani “tam bağımlı”) demesi bu ülkeyi yıllarca yönetenlere de bu ülkenin halkına da yapılabilecek (“Hakaret” demek istemiyorum) en büyük haksızlıktır…
Nihal uluslar arası ilişkilerin “kazan kazan” esasına kurulduğunu belli ki halen öğrenememiş…
“Kazan kazan” modelinin ise asla değişmeyen bir ilkesi vardır:
Bu modelde herkes hakkı kadar ister, gücü kadar değil…
Yani…
Hiç kimse; “ben gücümden fazlasını istiyorum” demek hakkına sahip değildir…
Ama…
Hiç kimse de “sana gücünün gerektirdiğinden daha az vereceğiz” diyemez…
Yani…
Uluslar arası ilişkiler, “haddini bilmek ve hakkını istemek” ilkesiyle yürür…
Nihal’in “Küresel Egemenler” dediği devletler Türkiye’nin gücünden fazla istediğini, kendi aleyhlerine toprak ve ekonomik büyüme amacında olduğunu düşündüler…
Başta Başbakanımız olmak üzere, Dışişleri Bakanımız ve başbakan danışmanlarımızın “Yeni Osmanlı” çığlıkları…
O çığlıkları pekiştiren ve Hükümet’e yakın oldukları bütün dünyaca bilinen kimilerinin köşelerinde yayımladıkları Kuzey Afrika’yı ve Ortadoğu’nun, Kafkasların büyükçe bir bölümünü içine alan “Yeni Türkiye Haritası”ndan korktular…
Korkmasa mıydılar?..
İyi ama biz yıllardır Yunanlıların İstanbul’a “Kostantinopolis” demelerinden bile korkmuyor muyuz?..
Çok uzatmak istemiyorum…
Dileyen Nihal’in makalesini
Ama bu tarz yazarlık hem Hükümet’e, hem de yerel siyasete zarar veriyor…
Türk Medyası ve yazarları (Hangi siyasi taraftan olurlarsa olsunlar) bir an önce “yandaş olmadan yazar” olmalılar…
Aksi halde bölünme, karşılıklı ötekileştirme, bütün müttefiklere diş bileme, kar yağınca “İsrail yağdırdı” deme saçmalığı sürüp gidecektir…
Sonu ne mi?..
Yugoslavya’nın, Suriye’nin ve Mısır’ın iç savaş yaşamadan önceki halini hatırlatarak “ağzımdan yel alsın” diyeceğim…