Nedim Şener'den Ahmet Şık tepkisi
Nedim Şener, Ahmet Şık'ın "propaganda, hakaret" gibi gerekçelerle gözaltına alınmasına tepki gösterdi.
Nedim Şener ve Ahmet Şık, Ergenekon soruşturması kapsamında 2 Mart 2011'de tutuklanmış, 375 gün süren tutukluluğun ardından tahliye edilmişti. Şık ile koğuş arkadaşlığı yaptığını hatırlatan Şener, "Hiçbir şey bana o günlerin dayanışmasını unutturamaz. Çünkü bana insanlığımı unutturacak hiçbir siyasi savaşım yoktur. Hapisten çıktıktan sonra çok karşı karşıya getirmeye çalıştılar, bizi birbirimizle kıyaslayarak kendi sığ siyasi kavgalarının aracı haline getirmeye uğraştılar" dedi.
Nedim Şener'in Posta'da "Gazetecilikten öte" başlığıyla yayımlanan (30 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Silivri Cezaevi’nde Doğan Yurdakul, Ahmet Şık ve ben bir yıl aynı koğuşu paylaştık. Üçümüzün olaylar karşısında görüşlerimiz ve tutumumuz ayrıydı. Tahliye olana kadar da, sonrasında da bu değişmedi.
Önce Doğan Yurdakul tahliye oldu. Sağlığı o kadar
bozulmuştu ki, kötü bir şey olacak diye bir Ahmet bir ben yattığı
odaya girer kontrol ederdik.
Eşini hapishanedeyken kaybeden Doğan Bey’in acısını beraber
paylaştık. Doğan Bey’in tahliye edildiği haberini Ahmet ile
televizyondan öğrendiğimizde sanki biz çıkıyormuşuz gibi
birbirimize sarıldık.
Kardeşlik hukuku
12 Mart 2012’de biz de tahliye edildik. Koğuşta son saatlerimizi
geçirirken, “376 gün beraber yattık beraber üzüldük beraber
sevindik. Hapishane arkadaşı olarak artık sen benim ölene kadar
kardeşimsin.
Ayrı yerlerde olsak da sonu ne olursa olsun yanında olmak benim
kardeşlik görevim.
Ben ölürsem sen, sen ölürsen ben mezara koyarım” demiştim. Hiçbir
şey bana o günlerin dayanışmasını unutturamaz. Çünkü bana
insanlığımı unutturacak hiçbir siyasi savaşım yoktur. Hapisten
çıktıktan sonra çok karşı karşıya getirmeye çalıştılar, bizi
birbirimizle kıyaslayarak kendi sığ siyasi kavgalarının aracı
haline getirmeye uğraştılar.
Ama ne Ahmet ne de ben bunun parçası olduk. Aramızdaki mahpusluk,
kardeşlik hukuku hiç bozulmadı. Çünkü Ahmet, Doğan Yurdakul ile o
çileli sürecin, o soğuk günlerin ortağıydı. Gün gelip “kardeşim”
dediğini infaz edebilecek düzeyde sığ ideolojileri ve çatışmayı
hayatının merkezine koyanların bunu anlaması mümkün değil.
Haber, yazı ve twit
Odatv davasında hepimize kurulan o ucuz ve basit tuzak bozuldu.
O tuzak içinde haber, yazı ve kitaplar suç delili olarak
kullanıldı. Şimdi Ahmet yine, yaptığı röportajlar, yazı ve twitleri
nedeniyle gözaltına alındı. Bir kişi ne zaman tutuklanır; örgüt
üyeliğini gösteren çok güçlü delil varsa, delil karartıyorsa ya da
kaçma şüphesi varsa.
Ahmet daha bir iki hafta önce verdiği bir röportajda, “Beni
tutuklayacaklar” demişti. Tutuklanacağını düşünen bir
gazeteci kaçmıyorsa, “delil” sayılan suçlama konusu olan haberleri
de değiştiremeyeceğine göre gözaltına alınması hukuken
yanlıştır.
Peki hükümet daha Cumhuriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Murat
Sabuncu, yazar Kadri Gürsel, Güray Öz, Turhan Günay, avukatlar Akın
Atalay, Bülent Utku, Kemal Güngör, Önder Çelik ve karikatürist Musa
Kart’ın, Hüsnü Mahalli’nin tutuklanmasını açıklayamazken buna ne
diyecektir? Onu da tetikçiler yazar; “Gazetecilikten
tutuklanmadılar” diye.