Necati Zincirkıran'dan Doğan'a tavsiyeler
40 yıl Hürriyet ve Günaydın'ı yöneten Necati Zincirkıran, Aydın Doğan'a seslendi: Muhalefet yapman için temiz olman lazım...
Necati Zincirkıran ile söyleşiye giderken bir duayen
gazeteci ile konuşmanın sorumluğunu sırtımda taşıyordum. Tam 55
yıllık gazetecilik yaşamı, bunun 40 yılı Hürriyet ve Günaydın gibi
iki büyük firmanın yöneticisi, Erol Simavi ve Haldun Simavi
kardeşlerin bir numaralı gözdesi olarak geçirmek, 10 yıl aralıksız
Hürriyet'in başında olmak, her gazeteciye tanınan bir ayrıcalık
değildi. Fazla uzatmadan, sözü, basın ve siyaset tarihimizin en
önemli tanıklarından birine, Necati ağabeye bırakalım...
Siz 1969 yılında Günaydın gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni iken,
dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile aranızda müthiş bir savaş
yaşanmıştı. Hatta bunun 12 Mart' tetiklediği söylenir...
Çok gariptir ki, aslında Demirel'i, Genel Başkanı seçtiren de
bizdik.
O nasıl olmuştu?
1961 seçimlerinden sonra Adalet Partisi'nin Genel Başkanı olan
Ragıp Gümüşpala vefat etmişti. İki aday vardı yerine: Saadettin
Bilgiç ve Tekin Arıburnu. Haldun Simavi'ye "Adnan Menderes'in
yanında tanıştığım bir Su Müdürü vardı" dedim. "Amerika'da okumuş,
Tüm barajlara imzasını atmış. Enerji sorunumuzu biliyor, bunu
Barajlar Kralı diye destekleyelim" Daha Demirel'in ismi ortalarda
yok...
Kaç yaşlarında o zaman?
40 yaşında... Cüneyt Arcayürek'e telefon ettim "Barajlar Kralı diye
bir söyleşi yap" dedim. Ertesi gün "Barajlar kralı Süleyman
Demirel, AP Başkanlığına adaylığını koydu" diye manşet yaptık. Daha
sonra "Çoban Sülü" diye bir manşet attık. İlk seçimde başbakan
oldu.
Peki Demirel-Günaydın savaşı nasıl başladı?
Talihsiz bir haber yüzünden. Ben Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ile
Moskova'daydım. Necdet Onur adlı bir muhabir arkadaşımız, Nazmiye
Demirel ile ilgili bir haber yayınlamış. Nazmiye Hanım'ın
kunduracısı Osman Nuri Tepe adlı bir kişi savcılığa bir dilekçe
vermiş. "Kardeşim, Nazmiye Demirel'in yakın dostu olduğu için
öldürüldü" diyor.
Yani Günaydın, Nazmiye Hanım'la kunduracısı arasında bir ilişki
bulunduğunu ihsas ediyor.
Öyle bir anlam çıkıyor. Hepimiz çok üzüldük. Haldun bey "Hemen bir
çiçek alıp git Demireller'den özür dile" dedi. Ama kimi araya
koydumsa başaramadım. Bu arada Yazı İşleri müdürümüz. Rahmi Turan
tutuklandı, Necdet Onur'un arabası yakıldı.
Demirel mi yaptırıyor?
Onun böyle bir emir verdiğini sanmıyorum ama bunlar oluyor. Gece
baskısını taşıyan kamyonlarımız Konya'da durduruldu ve bütün
gazeteler yakıldı.
Savaş nasıl başladı?
Bir araştırmaya giriştik. Yahya Demirel'in, Hacı Ali Demirel'in
yolsuzlukların, hayali mobilya ihracatlarını ortaya çıkardık.
İktidar sallanmaya başladı. Sonra da zaten 12 Mart muhtırasıyla
Demirel koltuğundan oldu.
Süleyman Demirel'i biz, çıkardık, biz düşürdük diyebiliyor
musunuz?
Öyle sayılır. Gerçi 12 Mart'ta anarşinin de önemi büyüktü ama
Demirel'in çok yıpranmasına sebep olmuştuk.
1963'teki Talat Aydemir'in darbe girişimine Erol Bey'in destek
verdiği söyleniyor. Bu doğru mu?
Bilmiyorum. O tarihte Erol Bey'in etrafında bir takım eski
ihtilalciler, 27 Mayısçılar vardı. Onların etkisi alında kalmış
olabilir.
Darbe'den bir gün önce "Ankara'da ayaklanma bastırıldı" diye çok
cesur bir manşet atmışsınız. Oysa hareket devam ediyor.
Erol Bey ortalarda yoktu. Tek başıma karar vermek zorundaydım.
Aydemir darbeyi yapsaydı, bu tehlikeli olmayacak mıydı?
Olamayacağını bir gün önce anladım. İsmet Paşa çok kızgındı.
"Gerekirse Hava Kuvvetleri'nin uçaklarıyla bombalarız" diyormuş.
Aydemir teslim olmayı reddediyor. Harp Okulu'na girmişler. Ertesi
gün dediğimiz çıktı.
Menderes'in uçağının düştüğü İngiltere yolculuğunda da az kalsın
bir skandal yaşanacakmış. Siz de oradaymışsınız...
Adnan Menderes, 1956 yılında Londra'da Türk ve Rum cemaatinin
temsilcileriyle katılacağı bir toplantıda Kıbrıs anlaşmasını
imzalayacaktı. Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu da gurupta.
Yabancı gazetecilerle birlikte Londra'ya uçarken, Daily Mail
gazetesinin muhabiri John Dickie "Fatin Rüştü Zorlu'nun yanındaki
kadın kim?" diye sordu.Türk Dışişleri Bakanı, bu diplomatik
ziyarete sevgilisi Vehamet Hanımı da birlikte getirmiş. Gazeteci
ısrar edip duruyor. Fatin Bey'e iletmişler soruyu. Umursamamış ama
durum belli. Ertesi gün İngiliz gazetelerinin "Türk Dış İşleri
Bakanı, anlaşma imzalamaya metresiyle beraber geldi" diye manşet
atacakları kesin. John Dicke'ye rica ettim. Haberi kullanmadı
böylece bir skandal önlenmiş oldu.
Hürriyet'ten ayrılmanız da bir garip olmuş. 10 yıl içinde o kadar
güçlenmişsiniz ki, Erol Simavi gazeteyi elinizden alacağı
korkusuyla gazetede yatıp kalkmaya başlamış.
Gazeteye yerleşmiş ama böyle komik bir şey olur mu? Mal onun mülk
onun. Aramızdaki güven sarsılmıştı. Benim gazetemin bazı konuları
Divan Oteli'nin barında konuşuluyor. Adeta oraya yerleşmişti. Gönül
Yazar beraberliği de o dönemlere rastlar.
Çok çapkın olduğu söylenir Erol Simavi'nin...
Ben o tarafını bilmem. Ama Gönül Yazar'ın "Erol beyin hayatına
saçının telleri kadar çok kadın girmiştir" lafı bir şeyler
anlatıyor.
Sizin ayrılmanıza dönersek?
Gazetenin başına Genel Müdür diye eski 27 Mayıs'çılardan birini
getirmesi bardağı taşıran son damla oldu. Sen tank binbaşısını al,
gazetenin başına koy. Gazetelerde genel müdür filan olmaz. Doğan'ı
da, genel müdürleri vergileri yanlış hesaplayarak onu batağa
götürdü. Ben olsaydım hepsini kovardım..
Aydın Doğan'ın bu durumdan kurtulması için ne yapması lazımdı?
Ben olsam özür diler, uzlaşmaya öyle giderdim. Hükümetlerle savaşa
girerken güçlü olmak lazım. Bunlar işleri geçmeyince muhalefete
başladılar. Senin muhalefet yapman için temiz olman, ekonomik
özgürlüğünü elinde bulundurman lazım. Gazeteyi kullanıp işi
yapacağım dersen, yaptırmazlar onu. O malı sana yedirmezler. Ama
Doğan dürüst bir insandır.
Erol Simavi Hürriyet'i neden Aydın Doğan'a sattı?
İşin başına koyduğu oğlundan şikayetçiydi. Sedat Simavi gazeteyi
çok borca sokmuştu. İşinin başında durmuyordu. Çok talibi vardı
gazetenin. Karamehmet'ten Ayhan Şahenk'e kadar. Aydın Doğan ise
Milliyet'in de sahibiydi. Gazetecilikten anlayan birine bırakmak
istedi.
Bu arada Haldun Simavi de, Günaydın' Asil Nadir'e sattı.
Sattı ve kurtuldu... Asil bey enteresan bir adamdı.
O günlerde benim de çalıştığım Nokta Dergisi ve Gelişim yayınlarını
da rahmetli Ercan Arıklı'dan satın almıştı.
Ona karar vermesi benim gözlerimin önünde oldu. Önüne bir Nokta
dergisi getirdiler. Kapakta Ayşegül Nadir ile ilgili fotoğraflar
vardı...
Mesleğe Abdi İpekçi ile Beyoğlu muhabiri olarak başlamışsınız. Abdi
beyin öldürülmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Ünlü bir gazeteciyi öldüreceklerdi. Zaten o günlerde bir iki
kişiyiz. Benim de hedeflerden biri olduğumu sonra Uğur Mumcu bir
kitabında yazmıştı. Ağca'nın üzerinden çıkan bir kağıtta Şahap
Kocatopçu, Can Kıraç ve benim isimlerimiz, adreslerimiz ve telefon
numaralarımız varmış.
Arda Uskan/TAKVİM