Ne bu kuşku, bu korku Ayşe Hanım!..
Mustafa Kemal, “Muasır Medeniyet” olarak; kâh topraklarını “fetih” ettiğimiz, kâh topraklarımızı “işgal” eden işte o devletleri.....
ADNAN BERK
OKAN
Değerli Ayşe Böhürler Hanımefendi;
“Avrupa/lı düşmanlığı”nız nereden geliyor
anlayamadım…
Türklüğünüzden mi?..
Yoksa Müslümanlığınızdan mı?..
Ne bileyim?..
Belki de kendinizi Orta Asyalı veya Orta
Doğulu hissediyorsunuzdur...
Oysa Müslüman olduğunuzun dışında gerçek
kimliğinizi ortaya koyabilecek somut tek bir ipucu (o ipucu da
"Müslümanım" deyişiniz zira Türk'üm demek Türk olduğunuzu göstermez
ama "Müslüman'ım" deyişinize inanmak zorundayız) yok…
Olamaz da…
Meselâ Türk olduğunuz konusunda sağlam
kanıtlarınız olabileceğini hiç sanmıyorum…
Kaç kuşağa kadar safkan Türk olduğunuza dair belge
bulmuş olabilirsiniz ki?..
“Avrupa’ya itirazım Orta Asyalılığımdan
kaynaklanıyor” deseniz; ne merhum Saparmurat
Türkmenbaşı’na benzer bir yanınız var ne de
Kurbankulu Berdimuhammedov’a…
O iki Orta Asya Türk’ü de daha ziyade
Çinlilere benziyorlar…
Orta Doğulu olduğunuza ise hiç kimseyi
inandırmazsınız, hatta bir görme özürlüyü bile…
İyi ama neden Ayşe hanım?..
Sadece okuduğunuz kitaplar yüzünden mi kaynaklanıyor bu
düşmanlık?..
Sakın, bir sözünü yayımladığınız Frantz Fanon sizi
Avrupa düşmanı yapmış olmasın?..
Yani Fanon’un "Karşılaştığımız yerde,
dünyanın dört bir yanında, bulunduğu yerde öldürdüğü insanları
anlata anlata bitiremeyen şu Avrupa'nın kuyruğunu
bırakalım" deyişi…
İyi ama biz Türkler, Bilecik’ten Viyana kapılarına kadar
dans ederek mi gittik sizce?..
O süreçte hiç mi kimsenin burnu kanamadı?..
Hani “hiç mi kimseyi öldürmedik?” diye sormaya
dilim varmadı da!..
Hanımefendi;
“Yasaksız ve özgür üniversitelerde eğitim gören başörtülü
öğrencilerin sınırsız özgür düşünce iddiası ile farklı branşlarda
batının eğitim tezgâhlarından geçerken zihinlerinin bir işgale
uğramış olabileceği” çok uzun cümlesini hangi
gerekçelerinizle yazdığınızı da anlamadım…
Velev ki uğradılar (ki mümkün değil)…
Ne olacak?..
İnançlarını kaybetmedikten sonra düşünce sistemlerini
geliştirirlerse çok mu kötü?..
Ya da “Avrupa Düşünce Sistemi” sizce tehlikeli
mi?..
Siz de mi "Öcü Amerika, kaka Avrupa"
vehimlilerindensiniz...
Siz de mi mel'un (!) Amerika'daki
karanlık(!) odaklarla, Allah'ın belâsı(!)
Avrupalı'ların biz Türk
Müslüman'larından nefret ettiğine
inanıyorsunuz yoksa?..
Unutmayın ki Japonlar da Meiji
Restorasyonuyla (1864) kendi zihinlerini
Avrupa’dan getirdikleri hocalara
“işgal” ettirdiklerinde sizin gibi düşünen
milyonlarca Japon vardı…
Ama…
Avrupa medeniyetine inanan
Japonlar kazandı...
Gelen Avrupalı öğretmenlerin baskısıyla(!) ne
inançlarından vazgeçtiler, ne de gelenek,
görenek, örf ve adetlerinden…
1826'dan beri Avrupalı olmaya
çalışan biz Türk Müslümanlarına bakın bir
de...
Buzdolabı ekovatörü için bile "Lisans" ödüyoruz
elin gâvuruna(!)...
27 Mayıs darbesinde Cemal
Gürsel'in emriyle(!) üretilen yüzde yüz yerli
"Devrim" marka otomobil, deposunda benzin
olmadığı(!) için mi yürümedi; yoksa "Mucit"
olmamayı resmen kabullendiğimiz için "yürütülmedi"
mi?..
"Benzin yoktu" diyenlerin çocukları buna inanmamız
için geçtiğimiz birkaç yıl önce film bile yaptılar...
Velev ki depoda benzin yoktu...
Daha sonra benzin koyup neden denemediler?..
Yoksa o günden sonra bütün benzin istasyonları mı kapandı?..
Ya da "Devrim'e benzin satılamaz" diye bütün
uluslar ortak bir yasa mı çıkardılar?..
Peki...
Bir otomobil bile yapamayışımızın suçlusu
Avrupalılar mı?..
Yoksa Lozan'da, "ordumuz olsun ama icat
yapmayalım, lisans ücreti ödeyelim" diyen Lozan
Kahramanı(!) İsmet Paşa mı?..
2. Dünya Savaşı'ından sonra orduya sahip
olmaktansa "mucit" olmayı kabul eden
Japonya ve Almanya dünya ekonomi
liginin ilk üç sırasındalar...
Her iki ülkede de halen doksan bin ABD askeri
var...
Var olmasına var ama "Bağımsız, bağlantısız Almanya
(Japonya)!" diye bağıran da yok...
Bizde ise "Bağımsız Türkiye" diye bağıran çok ama
bir tane bile "icat" yok...
Eğer…
Avrupa’da eğitim yapmanın “zihinlerin
işgali” olduğunu düşünüyorsanız; özgür düşünce
havariliği yapma hakkını kendinizde nasıl
buluyorsunuz?..
Ya da; başörtülü kadınlarımızın zihinlerinin işgalinden korkan
“kuşkucu cumhuriyetçi”lere nasıl anlatabilirsiniz
kendinizi?..
Saygıdeğer Hanımefendi;
Avrupa’da eğitim gören başörtülü
gençlerimizin zihinlerinin işgal edilip edilmediği
konusunun mutlaka tartışılması gerektiğine dikkat çekiyorsunuz…
İyi ama Ayşe Hanım o zaman da kökten laikçilerin:
“Üniversiteye türbanla girmek yasak olsun!” talepleri için
ne diyeceğiz?..
Haklı olarak “tartışılmasını” bile
antidemokratik bulduğumuz o konuda kendimizi nasıl
savunacağız?..
Kurtuluş Savaşı tarihimizi bildiğinizi var
sayıyorum…
Hatırlayın…
Fransız’lar Güneydoğu bölgemizi
işgal etmişlerdi...
İngilizler, İstanbul’umuzda “davetsiz
misafir”diler…
Hem de 152 bin şehit verdiğimiz, belleklerimize
“Zafer” diye kazıdığımız
Çanakkale müdafaasından sonra tek kurşun bile
atmadan almışlardı İstanbul’umuzu…
Olan 152 bin evlâdımıza ve ailelerine olmuştu…
Güneyimizi de İtalyanlar gasp etmişti…
Yunanistan en masumlarıydı(!) aslında…
Ama Kurtuluş Savaşımız’da sadece onlarla
harp ettik…
Sadece onları döktük Ege’ye…
Peki savaştan sonra ne oldu Ayşe
Hanım?..
Mustafa Kemal, “Muasır Medeniyet” olarak; kâh
topraklarını “fetih” ettiğimiz, kâh topraklarımızı
“işgal” eden işte o devletleri hedef göstermedi
mi?..
Yanlış mı yaptı?..
Yooo…
En doğrusunu yaptı…
Hanımefendi…
Çok amiyane olacağını biliyorum
ama iyi bir örnek olacağına inanıyorum:
Bir şehirde, kentin en fukara, en zavallı,
en eğitimsiz insanını evlâtlarına “örnek”
gösteren anne – baba var mıdır?..
Tabii yoktur ama…
Yine aynı şehirde; “fukara” diye,
“zavallı” diye, “eğitimsiz” diye
hiç kimsenin horlanıp, itilmesine, kakılmasına da rıza
gösterilemez…
Ne demek mi istedim?..
Anladınız onu ama kısaca şöyle de diyebilirim:
“Zihnimi Arap’lara kaptırmaktansa Avrupa’nın işgal etmesini
tercih ederim… Bilirim ki Avrupalılar inançlarımı işgal etmeye
uğraşmayacaklardır…”
Kitaplarını okuyarak kendinizi eğittiğinizi söylediğiniz
Frantz Fanon, elbette eğitimsiz değildi ama fukara
bir ülkenin insanıydı…
Devleti (Karayip/Martinik) güçsüzdü…
Avrupalılardan nefret etmesinin temeli, ulusunun yüz
yıllarca Fransız kolonisi olarak sömürülmesiydi…
Ancak unutmayın…
Fanon bir süre Fransız ordusunda askerlik yaptı ve
savaştı da…
Yakalandığı hastalıktan (Kan kanseri) şifa bulmak için
Sovyetler Birliği’nde tedavi gördü…
Sonra da Amerika’ya gitti yine tedavi için…
Hem de CIA’nın desteğiyle…
Bizde de bir dönemlerin en ünlü Komünistleri,
Kapitalizmle kavga ederler ama ülkeden kaçınca
Kapitalizm’in Mescid-i Haram’ı Birleşik Devletlere
sığınmazlar mıydı?…
Yani Ayşe Hanım…
Hem iktidar partisinin yönetiminde olacaksınız…
Ama hem batı düşmanlığı yapacaksınız işte bu
olmuyor…
“Ya başörtülü kızlarımızın zihinleri işgal
ediliyorsa!” diye kuşkulanmak sizin gibi bir demokrata
yakışmıyor…
Merak ettim:
Ak Parti ile gönül bağınız nereden geliyor
sizin?..
Çünkü bütün Türkiye ve hatta siyaset dünyası
biliyor ki AB tam üyeliği için en büyük çalışmayı
ve atılımı Ak Parti Hükümetleri yaptı?..
Ne zihinlerimizin ne de topraklarımızın işgal edileceğinden
korktular…
“Siz 2007’den sonrasına bakın” diyorsanız ben de
derim ki; “o halde siz; samimiyetsiz bir partinin
samimiyetsiz bir üyesisiniz…”
Samimi olun lütfen…
Eğitimden de korkmayın…
En kolay zihni işgal edilecek olanlar eğitimsiz insanlardır…
İnançlarını bile kolayca değiştirirler…
Ama eğitimli insanın zihninin işgali mümkün değildir…
adnanberkokan@gmail.com