Nazlı Ilıcak'tan Başbuğ için vicdan çağrısı

Başbuğ'un "terör ögütü yöneticisi" olmakla suçlanmasının "vicdanlarda karşılık bulmasının imkânı yoktur" diyen Ilıcak "insaf, vicdan ve sağduyu" istedi...

GAZETECİLER.COM
Sabah yazarı Nazlı Ilıcak'tan İlker Başbuğ'un tutuklanmasına itiraz geldi. Ilıcak hem tutuklamaya gelen tepkilere hem de tutuklamanın dayandığı hukuki dayanakları eleştirdiği yazısında "Tabii ki yargılanmalıdır. Ama insaf, vicdan ve sağduyu elden bırakılmamalıdır."  dedi.

Başbuğ'un "terör ögütü yöneticisi" olmakla suçlanmasının "vicdanlarda karşılık bulmasının imkânı yoktur" diyen Ilıcak şöyle yazdı:

Biraz insaf... Vicdan ve sağduyu!

İlker Başbuğ'un tutuklanmasını beklemiyordum. Çünkü 12 Eylül 2010'da değiştirilen Anayasa'ya göre, yetkili mahkeme Yüce Divan (Anayasa Mahkemesi) olmalıydı. Ama savcı ve nöbetçi hâkim, İlker Başbuğ'a "terör örgütü başkanı" sıfatını takınca, özel yetkili mahkeme devreye girebildi. Hukukçu değilim fakat sağduyu ve vicdanıma göre gelişmeleri değerlendirince, bu işteki tuhaflığı hemen fark ediyorum.
Türkiye'de doğal hiyerarşik yapılar bile, "çıkar amaçlı suç örgütü" kısaca çete kapsamına sokulup, özel yetkili mahkemelerin yetkisi içinde mütalaa ediliyor. Aynı durumu şikede, Aziz Yıldırım ile gördük. Yönetim Kurulu'ndaki insanlarla birlikte gerçekleştirdiği faaliyetlere "çete faaliyeti" denildi.
Ufak bir parantez açayım: Bütün örgütlü suçlara özel yetkili mahkemeler bakmıyor. Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) göre, (madde 250), çıkar amaçlı suç örgütünün ancak, cebir ve tehdit uygulayarak suçu işlemesi halinde, özel yetkili mahkeme devreye girebiliyor. Aziz Yıldırım'ın çete kurarak, cebir ve tehdit uygulamak suretiyle şike yaptığı noktasından hareketle, Asliye Cezalık bir suç, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kapsamına sokuldu.
Gelelim, tekrar İlker Başbuğ meselesine... CMK 250, "Cebir ve şiddet kullanarak, Anayasa'yı ihlal edenlerin, hükümeti ortadan kaldırmaya ya da görevini yapmasını engellemeye teşebbüs edenlerin" özel yetkili mahkemelerce yargılanacağını belirttikten sonra, son fıkrasında, "Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişiler saklıdır" deniliyor.
Bu durumda, İlker Başbuğ, İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı hazırlatmak, 4 internet sitesi kurdurmak suretiyle, 28 Şubat benzeri bir operasyonu devreye sokma teşebbüsünde bulunmakla suçlanabilir; Türk Ceza Kanunu'ndaki "Anayasal düzene karşı işlenen suçlar" başlığı altında yargılanabilir. Lakin CMK 250'nin son fıkrasındaki istisna gözetilmelidir. İrtica ile Mücadele Eylem Planı ve İnternet Andıcı davasının görüldüğü esas mahkemesine yapılacak itirazın kabul edileceği ve İlker Başbuğ ile ilgili iddiaların, Yargıtay Başsavcılığı aracılığıyla, Anayasa Mahkemesi'ne gönderileceği umudunu taşıyorum.
İlker Başbuğ, için "terör örgütü başkanı" dersiniz demesine ama böyle bir iddianın vicdanlarda karşılık bulması imkânı yoktur. İlker Başbuğ, selefleri gibi "cumhuriyeti koruma/kollama" saikiyle hareket etmiş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin genetik hastalığına yakalanmıştır. Tabii ki yargılanmalıdır. Ama insaf, vicdan ve sağduyu elden bırakılmamalıdır.

Yazının tamamı için