Nazlı Ilıcak: Scarlet O'Hara gibiyim!

Türk medyasının ve siyasetinin önemli figürlerinden Nazlı Ilıcak, evinin kapılarını Akşam Pazar'a açtı.

Türk medyasının ve siyasetinin önemli figürlerinden Nazlı Ilıcak, evinin kapılarını Akşam Pazar'a açtı. Ahu Şenturk, Ilıcak ile Ergenekon davasından DTP'nın kapatılmasına, anneanne olmasından yaşamındaki iniş çıkışlara uzanan bir söyleşi gerçekleştirdi.

Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bırakıyor, 2009'a veda ediyoruz. Sadece umut olarak kalmamaları dileğiyle umutlarımızı yavaş yavaş 2010'a taşıyoruz. Geri sayım sürerken, gazeteci Nazlı Ilıcak ile yıl boyunca yaşanan önemli gelişmeleri konuştum. 

- 2009 yılına damgasını vuran gelişmelerden biri Ergenekon Soruşturması oldu şüphesiz. Ergenekon'un sizin sözlüğünüzdeki tanımı nedir? Bu bir demokrasi davası mı? Ya da darbecilerle hesaplaşma mı?

'Darbelere son davası' olarak görüyorum. 

- Dosya, 2003 yılında hükümete sunulmuş. Dosyasının yıllarca rafta bekletilip bu yıl raftan indirilmesinin özel bir sebebi olabilir mi?
Bu işler öyle kolay değil. İlk defa Türkiye'nin başına geliyor bu kadar büyük bir operasyon. İnsan eline bir şey geçince önce bir yoklar. Ciddi mi değil mi diye bakar. Bu davayı başlatan Ümraniye'de ele geçirilen bombalar oldu. Çok sayıda belge de ortaya çıktı. 2009'un bu anlamda bir özelliği yok.

- Ergenekon davasının siyasi savcıları ve avukatları da oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan kendisini savcı, ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal ise avukat ilan etti. Açıkça taraf haline gelmeleri doğru muydu?

Dava, zaten siyasi bir davadır. Bir darbe söz konusuysa iktidarı hedef alan bir darbe bu. Bir psikolojik harekat söz konusu. Türkiye'de birtakım darbe hazırlıkları oldu, andıçlar yazıldı. Psikolojik harekat planları TSK'nın bünyesinde hazırlandı. Askerin 'Demokles'in kılıcını' herkesin tepesinde sallandırması doğal karşılanıyordu. Bugünse 'Ülkenin sahibi biziz. Biz koruyacağız'' zihniyeti Ergenekon başlığı altında deşiliyor. Ama tabii ki iyi olmadı bu davanın bu kadar siyasallaşması. 

- Sonuç olarak Sayın Baykal kimi, neyi savunmuş oldu? Bir örgütü mü?
Daha ziyade iktidara muhalif olan insanlar Ergenekon'la ilişkili göründü ister istemez. Çünkü zaten iktidara karşı yapılan bir hareket söz konusu. 'Gel Nazlı Ilıcak sen böyle bir darbenin içinde bulun'' demeyecekler herhalde. Askere karşı tavrım belli. Ya da bir Ali Bayramoğlu'na, Mehmet Altan'a davetiye çıkartılmayacak. Kimisine haksızlık ediliyor düşüncesiyle bu işin içine girdi Deniz Baykal. Baştan öyle düşündü. Yani iyi olmadı tabii bu davanın bu kadar siyasallaşması. 

- Konuyla alakalı olarak ama farklı bir açıdan sizin isminiz de sık zikredildi. Örneğin; yazılarınızdan yola çıkılarak tutuklandığını iddia eden de oldu, sizi Susurluk'la Ergenekon arasındaki tutum farklılığıyla suçlayan da. Bu durum sizi rahatsız etti mi?

Eleştiri herkesi rahatsız eder. Ama eleştiriyi de kabul etmek ve kendini izah etmek lazım. Ben yazdığımı inanarak yazdım. Yanılmış olabilirim. Benim yüzümden insanların tutuklandığını sanmıyorum. Savcılar zaten takip etmiş, belgeler var. Hedef gösterenler olmuş olabilir ama belgeler üzerine yorum yaptım. Susurluk meselesinde çok uğraştılar benimle. O Susurluk olayını aldılar Refah-Yol aleyhine döndürüp ışıklı eylemler yaptılar. Ben ''İbrahim Şahin kadar kafanıza taş düşsün'' dedim. Şahin'in anlattıklarına inandım. Bir örgütle mücadele etmişler, PKK ile savaşmışlar. Büyük başarılar göstermiş Özel Tim. Sonuçta böyle bir tarafı da var. Tablonun bütününü göremedim. Benim böyle yazılarım oldu ilk üç ay. Bunun arkasını, önünü bilemezdim ki! Nitekim sonra daha farklı yazdım. İş geliştikçe hep Veli Küçük isminin, cinayetlerin üzerinde durdum. Bunları da yazdım.

DTP'NİN KARİZMASI ÇİZİLDİ
- 2009 yılına veda ederken, bir dava daha gündemde yerini aldı. Ancak bu kez verilen kararla... DTP'nin mi karizması çizildi, demokrasinin mi?
DTP'nin karizması çizildi. Dışarıdan yönetilen bir parti DTP. Bu onların bir gerçeği.

- Dışarıdan yönetiliyor derken? İmralı'dan mı?
İmralı'dan yönetiliyor.


- DTP ile PKK arasında sağlam bir bağ var o zaman?
Bu bir realite. Ama bunu görmemezlikten gelip bir diyalog kapısı açmak zorundasınız. PKK dolaylı muhatap. Bu ilk defa yaşanmıyor. Özal döneminde de yaşandı. 

- İlk defa 'örgütün üniforması'yla dağdan inenler tören havasında karşılandı...
Bunu kimse bilmiyordu ki. Herkes 'dağ boşaltılsın'' diyordu. Bu sipariş verilmiş bir şey değil ki. Kimse böyle bir şey beklemiyordu. Öcalan devreden çıkarılma korkusuyla bunları yaptırdı, DTP de alet oldu. 1993'e gittiğimizde çok daha açıktan Apo muhatap alındı. Önce dolaylı biçimde Talabani aracı oluyor. Belki Cengiz Çandar da devrede. Demirel'e haber gidiyor. İnönü'ye haber gidiyor. Ve bu kişiler memnuniyetle karşılıyorlar. Demirel, 'Devlet kin gütmez'' diyor. Ilımlı bir bakış açısıyla Öcalan'ın basın toplantısı kaale alınıyor. Nefret ediyorum Öcalan'dan. Katil olarak görüyorum onu. Ama aklımı kullanıyorum. Ben teröristlere de acıyorum. Neden derseniz, onlar da gencecik çocuklar. Ölmeyenleri yarın öbür gün aklı başında makul insanlar haline gelebiliyorlar. Ailelerini düşününüz. Sonlandırmak lazım. 'Analar ağlamasın' sloganı çok güzel bir slogan.

ERDOĞAN'IN TAVRI DEMORATİK DEĞİL

- Türkiye'nin 2009 değerlendirmesini yaptık. Şimdi de Başbakan Tayyip Erdoğan'ınkini yapalım. Nasıldı 2009 halleri? İyi bir performans sergiledi mi bu yıl?
Çalışkanlıkta 10 puan veriyorum. Müthiş çalışkan. Ben böyle bir adam görmedim. Cesur. Önemli adımlar atıyor. Değişim konusunda da başarılı. Değişimden yana bir adam. Ama çok duygusal. Bu duygusallık zaman zaman öfkelere sebebiyet veriyor. İçi dışı bir ama biraz daha kontrollü olması gerekiyordu. Muhatabında korku yaratıyor. Hoşgörülü diyemem ben Erdoğan için. Genel prensiplerde demokrasiye hizmet ediyor ama tavır açısından demokratik bir tavır içinde değil. Özellikle medyayı hedef alması noktasında demokratik değil. 

- Medya için nasıl bir yıldı 2009?

Medya çok zor bir yıldan geçti. Tayyip Erdoğan medyayla uğraştı. Uğraşıyor.

- Neden yapıyor bunu?
Yine o duygusal tepkilerle ortaya çıkan bir hadise. Aydın Doğan medyasına karşı duygusal tepkilerle ortaya çıkan bir kavga var. Açıktan hedef aldı. Bütün kongrelerde hedef aldı. Önce Star'ı Aydın Doğan'ın almasına ses çıkarılmadı. Sonra, birdenbire mücadele başladı. Akılcı bir tavır değil bu. Onun için duygusal diyorum. Bu duygusallık yüzünden insan diyor ki; 'Bir yandan demokratik ilkeler bir yandan medyaya karşı tavrına bak''. Erdoğan vurdukça siyaseten güçlendiğini de düşünüyor olabilir. Böyle bir düşüncesi olabilir. Medya ilişkilerini hiç onaylamıyorum.

- Ne olacak peki?
Küçülecek Doğan Grubu. Bu çok aşikar. Zaten ayakta kalamıyorlar bu durumda. Satabilirlerse, yabancı sermaye girebilirse iyi olur. Aydın Doğan'ın da eli rahatlar, yabancı sermayenin girmesi memleketimiz için de daha hayırlı olur. 

- Geçmişte sizin de ailecek yaşadıklarınız iktidar baskısından mı kaynaklandı?
Özal bizimle çok uğraştı. Benimle uğraştı. Benim yüzümden Kemal'le uğraştı. Hatta Kemal'e benden ayrılmasını bile söylediler. Onun için ben Aydın Bey'i de anlıyorum. Yani biz de düştük ya, damdan düşen anlarmış. O bakımdan Erdoğan'ın bu yaptığını tasvip etmiyorum. Kendim bizzat yaşadım. Göğsümde nasıl bir Özal ağırlığı vardı o zamanlar. Özal da demokratik gibi duruyor değil mi? Öte yandan baktığınızda öyle değildi. Demirel böyle değildi bak. Çok hoşgörülü bir adamdı. Özal ve eşi Semra Hanım hiç hoşgörülü değillerdi. Erdoğan'ı da Özal'a benzetiyorum. İkisi de medyayla ilişkilerinde hoşgörüsüz.

MEHMET ALİ'DEN BİR KEMAL ILICAK BEKLİYORUM
-  Sizin 2009'unuz nasıldı?
Çok güzeldi. Acaba nerede girmiştim yeni yıla? Unuttum. Tekrar orada mı geçirsem? Hayatım çok inişli çıkışlıydı hep. Bir sürü dalgalanmalardan geldim. Şimdi mutluyum. Hem iş hayatımda, hem aile hayatımda huzurluyum.

- O inişli çıkışlı süreçlerde bile hep güçlü bir görüntü sergiliyorsunuz ama. Gerçekten böyle misiniz?
Çok üzülüyor insan, etkileniyor. Ama hep ileri bakabiliyorum ben. 

- Yıkılmaz bir duvar gibisiniz...
Öyle mi dersiniz? Ne güzel. Objektif düşünmek önemli. 'Rüzgar Gibi Geçti'de Scarlet O'Hara vardır. O da bir sürü sıkıntılar geçiriyor. Sevgilisinden ayrılıyor falan. Sorunları var... Ama hep yarın daha güzel bir gün olacak diye düşünüyor. İnsan tabiatı öyle yaratılmış ki mutlaka sıkıntıları unutuyor. Sıkıntı hafifleyerek devam ediyor.  

- Yani siz de hepimiz gibi öfkelenen, gülen, aşık olan...

Evet. Ağlayan, isyan eden... Herkes gibiyim. Ben de bunları yaşadım. Ama fark ettim ki insanın beyninde bitiyor her şey. Yıkılmadım ayaktayım. Dostlarım var. Çocuklarım var. Torunum var... Şükrediyorum.

- Hiç de anneanne gibi görünmüyorsunuz üstelik...
Anneannelik çok güzel bir duygu. Bir torunum var zaten ama kızım Aslı hamile şimdi. Kız torun geleceğinin müjdesini aldık. Çok memnunum kız olacağına. Bizim oğlan haşarı, çok seviyorum. Ama öpemezsin, sevemezsin. Kucakta durmaz. Kucağıma alıp saçlarını tarayacağım bir kız torun arzu ettim doğrusu.

- Oğlunuz ve Meyra Hanım'dan da bir torun gelecek mi? 
Bir sipariş vereyim sizin aracılığınızla. Mehmet Ali'den bir Kemal Ilıcak bekliyorum. Kız çocuk da olsa olur. Meyra'ya benzeyen kıvır kıvır saçlı, şeker bir kız olur. Ama Kemal'in Mehmet Ali'nin çocuğunda yaşamasını çok arzu ederim.

- İçinizde Kemal Bey'e karşı nasıl duygular besliyorsunuz? 

Çok sevimli insandı. Aramızda  kırgınlıklar, hadiseler oldu ama değerli bir insandı. Karı-koca olarak ihtilaflar olsa da o da bana değer verirdi. Bana 'Bir daha hayata gelecek olsam, yine seninle evlenirim' derdi. Beni iyi bir anne, iyi bir eş olarak görürdü. Basın patronu olarak da iyi bir adamdı. Gazeteciliğimi çok takdir ederdi. Beni Tercüman'ı yaşatabilecek gibi görüyordu. İmkan yoktu o şartlara düştükten sonra Kemal. Olmadı ama bir anlamda ben Kemal Ilıcak'ın adını sürdürüyorum. Sadece kocam olarak değerlendirmiyorum  ben onu. 


AHU ŞENTÜRK - Akşam