Nazlı Ilıcak: Doğan Grubu başkalarına yapılan haksızlıklara göz yumuyor
"Aralarında bir yerlere çiçek atmak için 'paralel yapı'nın tehlikesinden bile söz edenler var"
Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, "Zaman zaman
siyasetçilerle medya mensupları hatta patronlar kamuoyu önünde
kavgaya tutuşmuşlardır" diyerek, hiçbir siyasetçinin
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kadar ısrarlı ve sürekli bir baskı
uygulamadığını öne sürdü.
Ilıcak, Erdoğan'ın Aydın Doğan'ı ve Hürriyet'i 'terör
propagandası' yapmakla suçladığını bunun bir amacı
olduğunu belirterek; "Korkutmak, sindirmek, aleyhteki
yayınları bastırmak. Sonuç da elde edebildi. Meselâ 'Bize terörist
demesinler' kaygısıyla, bu grup, HDP'lileri ekrana çıkartmamaya
başladı. Başkalarına yapılan haksızlıklara ise iyice göz
yumuyorlar" dedi.
Doğan grubunun "bir yerlere çiçek atmak için, 'Paralel yapının' tehlikesinden bile söz ettiğini" belirten Ilıcak'ın Bugün'de "Tivibu keyfiliği" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bugün Televizyonu, Samanyolu TV ve Mehtap TV, Tivibu
portalından çıkartılıyor. Mukavelenin tek taraflı feshi söz
konusu. Tivibu'nun sahibi Telekom. Telekom'um büyük ortağı
Oger Grubu (sahibi Lübnanlı Hariri), diğer ortağı Hazine. Yönetim
kurulunda hep Tayyip Erdoğan'a yakın isimler var:
(...) Oysa Telekom'un büyük ortağı Oger Grubu olmakla birlikte,
Tivibu bir kamu görevi ifa ediyor. Tıpkı telefon hizmetleri gibi.
Kaşını, gözünü beğenmiyorum diye Telekom, vatandaşın sabit
telefonunu kesebilir mi ya da aklının estiği ölçüde zam yapabilir
mi? Hayır...
Bu kurul Tivibu için de geçerli. Zira sadece, bir hür teşebbüsü
engellemekle kalmıyor, halkın haber alma hakkına da müdahale etmiş
oluyorsunuz.
Belli ki Tayyip Erdoğan çok sıkıştı. Özgürce yayın yapan ve zaten sayıları çok azalmış olan yayın kuruluşlarının geniş kitlelere ulaşmasının önünü kesmeye çalışıyor. Umarım yargı bu keyfiliğe bir son verir. Kaldı ki, Tivibu kullanıcılarının da hakları ihlâl edildi. İzledikleri kanallar yayından çıkarıldı. Onlar da bundan dolayı mahkemelere başvurabilir. Boşuna "Herkes layık olduğu idareyle yönetilir" denilmiyor. İşlerin düzelmesi biraz da vatandaşın elinde. Hak arayacaksınız, direneceksiniz. Keyfiliğe boyun eğmeyeceksiniz.
(...)
Türkiye'nin ufuklarında kâbus gibi bulutlar dolaşıyor. Karanlık çöktü üzerimize. Uzun yıllardır demokrasi tecrübesi olan halkımız, bu sıkıntıları aşabilir. Ama önce, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın"zihniyetinden kurtulmamız gerekiyor. Bu sözü, sadece vatandaşlarımıza değil medya mensuplarına hitaben de söylüyorum. Üç maymunu oynamasınlar.
Medya ve sarı öküz
Zaman zaman siyasetçilerle medya mensupları hatta patronlar kamuoyu önünde kavgaya tutuşmuşlardır. Özal'ın kâğıt fiyatlarına büyük ölçüde zam yapması ve Asil Nadir ile alternatif medya oluşturmaya çalışması karşısında, o dönemde Hürriyet'in sahibi olan Erol Simavi'nin yazdığı açık mektup. Simavi, basının gücünü Özal'a hatırlatmış, "Bizler hancı, sizler yolcusunuz" diye meydan okumuştu.
Tansu Çiller, Taksim meydanında, Hürriyet ve Sabah gazetelerine verilen yüz milyonlarca teşviki açıklamıştı.
Ama hiçbiri, Tayyip Erdoğan kadar ısrarlı ve sürekli bir baskı
uygulamadı. Bu ölçüde tehditler savurup, gözdağı vermedi. Özal ile
Simavi hemen barıştılar; Tansu Çiller iktidardan düştü; nefesi
yetmedi.
Erdoğan ise tek başına iktidar ve tek adam olmanın gücüyle önünde
engel tanımıyor. İşi, Aydın Doğan'ı ve Hürriyet'i "terör
propagandası"yapmakla suçlamaya kadar vardırdı. Tabii
bunun bir amacı var.
Korkutmak, sindirmek, aleyhteki yayınları bastırmak. Sonuç da elde
edebildi. Meselâ "Bize terörist demesinler"
kaygısıyla, bu grup, HDP'lileri ekrana çıkartmamaya başladı.
Başkalarına yapılan haksızlıklara ise iyice göz yumuyorlar. Hatta
bazen, bir yerlere çiçek atmak için, "Paralel
yapının" tehlikesinden bile söz edenler var
aralarında.
Umarım bir gün gerçeği idrak edip, "İlk başta o sarı öküzü vermemeliydik" demezler.