Namık Durukan 'barış hackeri' mi oldu yani?..
Atatürkçülerle milliyetçilere en çok ihtiyaç duyduğu, onları yanına alması gerektiği bir süreçte böylesine fahiş siyasi hataları nasıl yapar aklım almıyor…
ADNAN BERK
OKAN
Lütfen dikkat eder misiniz?..
Başbakan Erdoğan öncelikle;
MHP’li olmadıkları halde “Türkiye ve
Atatürk Milliyetçiliği” sevdasından asla vazgeçmeyecek ve
hem de Ak Parti’nin sahip olduğu oyların belki de en az
yarısına sahip bir kitlenin bütün milli
duygularını, onurlarını, şereflerini ayaklar altına alan bir
konuşma yaptı…
Ve hemen arkasından;
Öcalan’ın Altan Tan, Sırrı Süreyya Önder
ve Pervin Buldan’a söyledikleri hem de siyasal iktidarla
“mutabakat” halindeymiş gibi gösterdiği
açıklamaları yayımlandı…
Razı olamam… Efendim bendeniz ne cumhurbaşkanlığında danışmanlık yapıyorum ne de başbakanlıkta… Hele dışişleri bakanlığının yanından bile geçirilmem… Oraları değerli dostlarımız tarafından parsellenmiştir… Ama… Ben… Mutlaka devamından yana olduğumu defalarca açıkladığım Ak Parti Hükümeti’nin ve Başbakan’ın danışman kadrosu tarafından bir sonbahar yaprağı gibi savrulmasına da asla razı olamam… |
Peki…
Öcalan’ın konuklarına yaptığı açıklamalarda barışı
engelleyecek bir durum var mı?..
(Bence) Asla yok…
Aksine…
Namık Durukan'ın elde edip yayımladığı
İmralı Zabıtlarında Öcalan’ın zihninin
statükoculardan ve sözde demokratlardan çok farklı çalıştığı
anlaşılıyor…
Belli ki hem yıllardır hapiste olmanın, hem okuduğu binlerce
kitabın ve hem de ilerleyen yaşının verdiği olgunlukla çok da makul
ve kurnazca/stratejik düşünüyor...
Peki…
Başbakan’ın başdanışmanı Yalçın
Akdoğan neden bu kadar öfkeleniyor?..
Çünkü zabıtlarda Öcalan’ın “hepimiz
mutlaka özgür kalacağız (tahliye
olacağız)” mealinde bir ifadesi yer alıyor…
Akdoğan (haklı olarak) işte o ifadeler için
“Yok hükmündedir” diyor…
Tam da
seçimlere gidilirken...
Peki…
Öcalan’ın “hepimiz mutlaka özgür
kalacağız (tahliye
olacağız)” deyişi
Akdoğan’ı niçin bu kadar rahatsız ediyor?..
Lütfen sadece bugüne bakmayın…
Öcalan’ın o kısacık şerhi, barış sürecinin kesintiye uğraması
durumunda seçim meydanlarında muhalefet partilerinin (CHP – MHP)
sözcüleri tarafından tepe tepe kullanılacak…
Çünkü 2014 yılı ile birlikte ülke olarak
çok önemli seçimler arifesine giriyoruz…
30 yıl savaşmaktan bıkmamış bir katil
çetesi “kalıcı barışı” daha iki yıl haydi haydi
erteler…
Ama…
O erteleme sürecinde ve tam da seçim öncesinde muhalefetin elinde
Ak Parti’ye oy vermiş milyonlarca
milliyetçi seçmenin yüreğini yakan o sözleri
“temcit pilavı” gibi sürekli tekrarlanır…
Bu arada Öcalan’ın
"hepimiz mutlaka özgür
kalacağız (tahliye
olacağız)” kısa cümlesi
hatırlatılıp; “eğer biz engellemeseydik bebek katilini
salıvereceklerdi” diye de eklenir…
Ve…
Erdoğan bugüne kadar hiç yapmadığı
kadar kendini savunmak zorunda kalır…
Bir siyasetçi hücum etmek yerine savunmaya geçtiği anda
“siyasi çöküntü” başlar…
O kadar da değil…
Başbakan kendisini savundukça muhalefet
Başbakan’ın “her türlü milliyetçiliği
ayaklarım altına aldım eziyorum” deyişini kendi sesinden
on binlerce defa yayınlayarak seçmenlerin beyinlerine
kazır…
Üstüne üstlük Başbakan’ın o konuşmanın
yanına da Öcalan’ın “hepimiz
mutlaka özgür kalacağız (tahliye
olacağız)” cümlesini
de ekler…
Bu arada eğer (Öcalan’ın deyimiyle) “barış görüşmeleri
akamete uğramışsa”; bir yanda hemen her gün ülkenin bir
yerinde (veya eş zamanlı olarak birçok yerinde) terör
eylemleri gerçekleştirilir, Mehmetçikler pusuya düşürülüp şehit
edilir…
Bunu nereden mi
çıkarıyorum?..
Öcalan’ın birkaç cümlesinden…
Bakın ne diyor
Öcalan:
Şimdi ne olacak?. Söyleyeyim: Ya barış görüşmeleri sonlandırılacak ki o zaman Öcalan ve yandaşlarının ağız birliği etmişçesine dedikleri gibi; “Şimdi akamete uğramaması lazım. Uğrarsa, tırnak kesilirse felaket olur”... Kimin için felâket olacak?.. Tabii ki terör örgütü bu felâketi kendileri için söylemiyor… Hükümet’e mesaj gönderiyor: “Bu süreç akamete (kesintiye) uğrarsa sizin için felâket olur… Bu defa 2001 – 2004 arasında olduğu gibi eylemleri “tak’ diye kesmez aksine ortalığı kan gölüne çeviririz”… Hâsılı ey güzel dostlar!.. Başbakan Türkiye ve Atatürk milliyetçilerinin ve onurlarını ayaklar altına almakla İmralı’nın ve terör örgütünün elini güçlendirdiğini bakalım görecek mi?.. Gördüğünde de bakalım siyasi olarak neler kaybettiğini fark edecek mi?.. |
Neymiş efendim?..
Eylemi “tak” diye kesmişlermiş…
Neden?..
İslamcıların (o günlerde temsilcisi Ak Parti’nin) 40 yıllık rüyası gerçekleşsin diye…
Bu ne demek mi?..
Bu, şu demek?..
“Çıktığımız yolda ya inisiyatifi bana bırakacaksınız ya da bilhassa milliyetçileri ayaklarınızın altına alıp ezdikten sonra bu süreci bitirirseniz eylem emri veririm, bir daha asla seçim kazanamazsınız”…
Efendiler!..
Başbakan Erdoğan’ın “her türlü milliyetçiliği ayaklarım altına aldım eziyorum” deyişine işte bu ihtimalleri düşündüğüm için karşı çıktım…
Bu süreçte Başbakan milliyetçileri kırıp dökmek yerine gönüllerini almalıydı ama yapmadı…
Başbakan’a danışmanlık hizmeti verseydim o cümleyi kurdurmazdım…
Hatta kurabilme ihtimalini önceden düşünür, “aman efendim Türkiye ve Atatürk milliyetçileri kıracak, üzebilecek, hassasiyetlerini rencide edecek bir söz söylememeye azami gayreti gösterin” derdim…
Ama hayır!..
Başbakan bir yandan Ak Parti’ye oy vermiş on milyondan fazla Türkiye milliyetçisini yıkıp geçiyor…
Diğer yanda da içlerinde kendisine sıcak bakmaya başlamış milyonlarca Atatürkçü yurttaşı da incitiyor…
Antropoloji biliminden yola çıkıp Atatürk’ün “kafatasçı” olduğunu ispat etmeye çalışıyor…
Deyin ki öyle…
Ve deyin ki Başbakan da bunu resmen tescil etti?..
Ne olacak?..
Milyonlarca Atatürkçü “vay anasını ya, meğer bizim yüce önderimiz kafatasçıymış” deyip Atatürk’ü sevmekten vaz mı geçecek?..
Şehitler ölmedi mi yani?..
İnanın; Erdoğan gibi bir siyasi deha tam da bu süreçte;
Türkiye ve Atatürk milliyetçilerine en çok ihtiyaç duyduğu, onları yanına alması gerektiği bir süreçte böylesine fahiş siyasi hataları nasıl yapar aklım almıyor…
Hem de Atatürk ve Türkiye milliyetçisi milyonların dikkatle izledikleri ve “kalıcı barış” için kan kusup “kızılcık şerbeti içtik” demeye hazırlandıkları bir dönemde Başbakan’ın “her türlü milliyetçiliği ayaklarım altına aldım eziyorum” deyişi “siyasi intihar”dır…
Ve Başbakan ne yazık ki intihar etmiş olmasa da girişimde bulundu…
Ve…
Tam da o cümlenin ardından Öcalan’ın (bence) son derecede zeki, akıl dolu ve “şah mat” açıklamaları Başbakan’ı çok zor durumda bıraktı…
Şimdi sevgili Akdoğan’ın “resmi” olarak inkârı mümkün olmayan zabıtlar için “onlar yok hükmündedir” demesi; kimi ülkücülerin yıllardır “Şehitler ölmez” diye bağırdıkları ama şehitlerin çoktan ölüp Allah’ın koruması altına girdikleri gerçeğini değiştirmediği gibi...
adnanberkokan@gmail.com