Nagehan Alçı'dan Cumhuriyet'e çok ağır cevap
NTV'de katıldığı programın ardından Cumhuriyet gazetesi avukatı ve yazarlarının ağır eleştirilerine maruz kalan Nagehan Alçı, 3 günde neler olduğunu yazdı...
Nagehan Alçı, NTV'de katıldığı programın ardından özellikle Cumhuriyet gazetesi avukatı ve yazarları tarafından topa tutuldu.
Ahmet İnsel tarafından "Yeni Türkiye mamulü yaratık" olarak suçlandı ve hakaretlere uğradı.
İşte o Nagehan Alçı, kendi penceresinden neler yaşandığını ve bundan sonra ne yapacağını yazdı.
İşte Nagehan Alçı'nın Milliyet'te yayınlanan o yazısı:
BASIN TARİHİNE GEÇECEK 3 GÜN
Cumartesi gecesinden beri akıl almaz bir olayın içindeyim.
Olanlara inanmak hakikaten zor. Aslında o akşam tuhaf gelişmeler
yaşanabileceğini tahmin ediyordum, ortam konuşmaya ve dinlemeye
müsait değil, kulaklar kulak değildi. Bu düşüncelerle NTV’de İsmet
Berkan ve Mehmet Tezkan ile ‘Basın Odası Özel’ programına gittim.
Moderatör Ahmed Arpat’tı.
Bana Cumhuriyet gazetesi mensubu 9 kişiye yapılan tutuklama
operasyonu sorulduğunda cevabım çok net oldu. Bu 9 kişinin
tutuklanmalarına kesinlikle karşı olduğumu ve bu operasyonu çok
yanlış bulduğumu söyledim. Hatta bunu 3-4 defa tekrarladım ve bu 9
kişinin cezaevinden hemen çıkması gerektiğini belirttim. Hatta
yayın çıkışı birçok başka mesaj ve çağrının yanında bu operasyonu
doğru bulan muhafazakâr bir yazarın beni tenkit eden bir SMS’ini
buldum telefonumda.
Ertesi gün, yani pazar günü, internette gezinirken bir de ne
göreyim? Yayında derhal tahliye edilmeleri gerektiğini ısrarla
vurguladığım 9 kişinin avukatı bana hakaretler eden ve neredeyse
esas benim tutuklanmam gerektiğini savunan iftira dolu bir açıklama
yapmıştı.
AVUKAT ALENİ YALAN SÖYLÜYOR
Bu avukat benim ve hatta NTV’nin bu operasyonu savunduğunu iddia
ederek aleni yalan söylüyordu. Bu meczupça açıklamaya göre Tezkan
ve Berkan da bu operasyonu meşrulaştırmak için yapılan kurgu
programda figüran rolü almıştı. NTV’ye de nefret ve öfke kusuyordu
açıklama. Şok oldum.
Öte yandan avukat aynı açıklamada NTV’deki yayını dinlemediğini ve
beni görür görmez TV’nin sesini kıstığını da itiraf ediyordu. Fakat
dinlemediği halde kendi kafasından o programda 9 kişinin
tutuklanmasının savunulduğu hükmüne varmıştı. Oysa durum tam
tersiydi. 9 kişinin serbest bırakılması savunuldu. Ne konuşulduğunu
dinlemediği ve bilmediği bir programa bağlanıp katılımcılara
küfretmek isteyen bir zihniyet vardı karşımızda...
KİMSENİN DİNLEMEDİĞİ AMA HERKESİN KÜFRETTİĞİ YAYIN
Fakat işin daha tuhafı, hayali bir konuşma üzerine tamamen
uydurulmuş bu avukat açıklaması T24 tarafından yaygınlaştırıldı ve
birçok gazeteci-yazar tarafından da sosyal medya hesaplarında
desteklenerek paylaşıldı. Hükümeti sabah akşam adaletsizlik ve
insafsızlıkla suçlayan gazeteciler, NTV’de ben 9 kişinin serbest
kalmasını ısrarla savunduğum halde tam tersi konuşmuşum gibi bana
iftiralar ve hakaretler yağdırdılar. Herkese gazetecilik dersi
vermeye kalkanlar YouTube’a girip neler konuşulmuş diye bakmak gibi
temel bir işi bile yapmadılar. Sadece otomatik olarak suçladılar,
küfrettiler, yalan söylediler.
Maalesef ülkemizde önyargı, nefret ve fanatizm gözleri dağlamış
durumda... Şu an sadece bir kör dövüşü yaşıyoruz. Medya alanı da bu
kör dövüşünün arenasından ibaret. Telaffuz edilen süslü sözler
yalan, sadece acımasız bir kavga var. ‘Mağdurum’ diyenler gücü ele
geçirse en zalim olmaya hazır. Kim kazanırsa öbür tarafı yok
edecek. Bir delirme halini yaşıyoruz...
VE 2. PERDE
Hikâye bitti zannetmeyin. Devamı var. Hiçbir şekilde yapmadığım bir konuşmayı zaten dinlemediğini açıkça söyleyerek benim ağzımdan yalanlar uydurup, bana bir hakaretname kaleme alan avukatın beyanlarına dayanarak Prof. Dr. Ahmet İnsel son derece nezaketten uzak ve iftiraları katmerleyen bir yazı yazdı dün. İnsel’in sosyalist görüşlerine zıt, liberal-demokrat bir yazarım ama kendisini totaliter zihniyette olan Türk solcularıyla aynı kaba koymazdım. Ayrıca centilmen ve nazik bir insan olarak bilirdim.
AHMET İNSEL VE ENGİN AYDIN'IN İSMİ GEÇMEDİ
Söyleyeceğim tek bir şey var: Çok üzüldüm! İzlemediği bir
programı izledim diyerek nasıl bu yazıyı yazabilmiş anlamak mümkün
değil. O programda Ahmet İnsel’in ve Aydın Engin’in ismi dahi
geçmedi. İnsel’in PKK bağlantılı bir kişi olduğu gibi bir iftira
asla söylenmedi ve söylenemez. Bütün bu gerçeklere rağmen Ahmet
İnsel benim tüm bunları söylediğim iftirasını hiç çekinmeden ve
yanına küfürler ekleyerek yazabildi. Açıkçası, ortalıkta böyle
çirkin bir iddia dolaştığını ben onun yazısından öğrendim. Belli ki
uğradığı haksızlığa çok öfkelenmiş, öyle ki en az kendine bunu
yapanlar kadar yargısız infaz yaptığının farkında değil.
İzlemediği programı izlemiş gibi yazıyor. Üzerine söylenmeyen
sözleri ekliyor ve bir de olmayan sözlerden ötürü küfürler ediyor.
Bir akademisyen değil savcı olsaydı kendine yapılanın aynısını
muhaliflerine yapmayacağının garantisi var mı bu olaydan sonra?
İnsel’in bu konuda esaslı bir özeleştiri yapacağına inanmak
istiyorum...
FANATİZİM VE NEFRET
Bu iftira rüzgârını başlatan yalancı avukatın elinde yetki olsa hepimize işkenceler yaptırır, mevcut savcıları mumla ararsınız... Zaten Ahmet İnsel’i ve daha birçok gazeteciyi de tuzağa düşüren, programı izlemediğini de itiraf ederek sırf kendi egosunu ön plana çıkarmak için yalanlar söyleyen bu avukat. Para iftirasını yayan da o. Cumhuriyet gazetesi de aynen bu yalanları alıp küfürler yağdırıyor. Maalesef benden özür dileyeceklerini de sanmıyorum. Çünkü fanatizm ve nefret hepsini esir almış durumda...
DAVA AÇMAYACAĞIM
Avukatım hemen dava açmamız gerektiğini söylüyor ama ben
açmayacağım. Bu delirmişlik girdabına girmek istemiyorum. Bunların
ellerine güç geçse beni ve tüm AK Parti’yi destekleyenleri imha
edeceklerini biliyorum ama ben yine de demokratlıktan
ayrılmayacağım. Onlara uyup totaliterleşmeyeceğim. 9 kişinin
tutuklanması yanlıştır. Serbest bırakılmalılar. Ahmet İnsel’e
PKK’lı denmesi ve 250 TL olayı yanlıştır. Haksızlık edilmiştir.
Onlar bana haksızlık ettiler ama ben onlara bir haksızlık
yapıldığında bunu dile getirmeye devam edeceğim...