Nagehan Alçı

O da isteseydi senin geçmişte yazdığın kimi yazılarını ekrana taşıyıp, "ama" diye başlayabilir ve beş yıl önce durduğun yerle bugün durduğun yer arasındaki zıtlığı izleyicilerle paylaşabilirdi...

Yanlış yaptın Nagehan...
Hem yanlış yaptın...
Hem de "ayıp" ettin...
Senin gibi zarif bir hanımefendiye hiç yakışmadı...
Senin kariyerinde biri eski defterleri karıştırmaz...
İnsanları geçmişlerine...
Geçmişte yazdığı yazılara hapsetmez...
Nazlı için çok ağır lâflar ettin Nagehan...
Hatta "annen" yaşında ve daha beş ay öncesine kadar önünde saygı ile eğildiğin bir meslek büyüğüne "edepsiz" dedin...
O da isteseydi senin geçmişte yazdığın kimi yazılarını ekrana taşıyıp, "ama" diye başlayabilir ve beş yıl önce durduğun yerle bugün durduğun yer arasındaki zıtlığı izleyicilerle paylaşabilirdi...
Ama yapmadı...
Hatta twitter'da okudum...
"Nagehan'ın Erdoğan'a ilişkin yaptığı çok ağır hakaretleri hatırlatmanın gereği yoktu. Onun gibi belden aşağı vurmak istemedim" diyordu...
Oysa Nagehan...
Biz Türklerin ne güzel bir atasözü vardır...
"Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır" derler...
Sen Nazlı ile daha beş - altı ay öncesine kadar aynı yolun yolcusuydun...
İkiniz de Erdoğan'ın başarısı için, Erdoğan'a cephe almış olanlara karşı el ele mücadele ediyordunuz...
Bugün fikirleriniz ters düşebilir...
Ama...
Kişiliklere hücum etmek neyin nesi Nagehan?..
Keşke Nazlı da sana senin ona davrandığın kadar saygısız davransaydı da ikinizi birlikte "Günün Kaybedeni" ilân etseydim...
Ama...
Hayrettir ki Nazlı sana hiç uymadı...
Hatta, onu geçmişte yazdığı sadece bir yazısı ile adeta döverken o gayet sakin "sıram geldiğinde cevap vereceğim"  demekle yetindi...
Keşke sadece eleştirseydin Nazlı'yı Nagehan... 
Ama...
Hakaret etmeseydin...
Sana yakıştıramadığım için "kaybettin"...