Nagehan Alçı, Ertuğrul Özkök'ün eski defterlerini açtı!..
Ertuğrul Özkök'ün, kendisine yönelik suçlamalarına cevap veren Nagehan Alçı, eski defterleri karıştırdı... Doğan Medya'yı ise "akılsız yönetim"le suçladı.
Ertuğrul Özkök, 16 Aralık tarihli yazısında 4 yıl önceki defterleri açmış ve Nagehan Alçı'nın Ergenekon ve FETÖ konusundaki tavrını ince ince iğnelemişti...
Nagehan Alçı bugün Ertuğrul Özkök'e cevap verdi ve o da Ertuğrul Özkök'ün eski defterlerini açtı...
"Türkiye’nin askeri vesayet rejimine AK Parti ve Gülen hareketi beraber başkaldırdılar ve birlikte bu rejimi devirdiler" diyen Nagehan Alçı, kendisinin de o yüzden FETÖ'ye o dönem destek verdiğini anlattı.
"Ertuğrul Özkök ve onun gibi düşünenler sürekli hükümet yandaşı bir kısım medyanın zekâ yoksunu olduğunu yazıp duruyorlar" diyen Alçı şöyle devam etti: "Ama kendi medyalarının da pek bir zekâyla yönetilmediği ve kendi mezarlarını kendilerinin kazdığı ortada açıkçası..."
Ardından da Ertuğrul Özkök'ün eski defterlerini açıp Gülen ile ilgili sözlerini, yazılarını ve röportajlarını hatırlattı.
Kendi yazısı üzerine Özkök'ün yazdığı cevap yazısında "asla Gülen’i içeri attırma düşüncesi olmadığını, bilakis Gülen’e çok değer verdiğini" anlattığını belirten Nagehan Alçı, Özkök'ün aynı şeyleri 2012 yılında TBMM darbeleri araştırma komisyonunda da tekrarladığını söyledi.
Nagehan Alçı, Özkök'ün Nisan 2014’te, Bugün’e verdiği röportajdaki "Hayatımda Çevik Bir ile telefonda bir kere konuştum. O da Fethullah Hoca’yı savunmak için. Alaattin Kaya’nın isteği üzerine onu Çevik Bir’le buluşturdum. Cemaat hakkında hiç kötü düşünmedim..." sözlerini de köşesine taşıdı.
İşte Nagehan Alçı'nın Ertuğrul Özkök'e cevap verdiği o yazısı:
GÜLEN OLAYI VE GEÇMİŞ DEFTERLER
Bir internet sitesinin 2012 yılının mart ayında kaleme aldığım bir yazıyı yeniden gündeme getirmesi ve Ertuğrul Özkök’ün bana hitaben buna dayanarak bir yazı yazması yapıcı bir tartışmanın önünü açtı. Söz konusu yazıda, Ahmet Şık’ın tahliyesi sırasında söylediği sözleri Ertuğrul Özkök’ün köşesine taşımasına değinmiş ve ‘Özkök, Fethullah Gülen’i içeri attırmak istiyor’ demiştim. Tabii sadece Fethullahçıları değil, AK Partilileri de Gülen örgütüne yardım ve yataklıktan cezaevine yollamak hedefini de ifade etmiştim. Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasına ise en başından beri karşıydım ve tahliye kararına sevincimi de aynı yazıda bulabilirsiniz…
Türkiye’nin askeri vesayet rejimine AK Parti ve Gülen hareketi beraber başkaldırdılar ve birlikte bu rejimi devirdiler. Eğer askeri vesayet yeniden galip gelseydi elbette iki kesimi de toptan hapse atacaktı. Demokratik siyaset kurumunu ve toplumu boğan bir askeri vesayetin geçmişte var olduğunu bugün herkes kabul ediyor. Bu zalim vesayet rejiminin devrilmesine güçlü bir destek verdikleri için de bu ülkenin demokratları Gülencilere doğal olarak sempatiyle yaklaştılar.
Fakat sonrasında adım adım görüldü ki Gülen örgütü, yani bugünkü
deyimiyle FETÖ, demokrasi üzerinde Kemalizm’in vesayeti kalksın ve
yerine Gülenizm’in vesayeti gelsin istemiş. Ben ve benim gibi
düşünenler ise her türlü vesayet teşebbüsüne karşı demokratik
siyaset kurumunu savunduk ve savunmaya
devam ediyoruz.
Askeri vesayet rejiminin ortadan kaldırılması için verdiğimiz mücadele tıpkı FETÖ’nün ortadan kaldırılma mücadelesi gibi çok haklı bir mücadeleydi. Ama bu haklı süreçte şüphesiz hatalar ve yanlışlar yapıldı. Durduğumuz yer doğru ve haklıydı ama askeri vesayeti devirme heyecanıyla kimi masumlara yapılan haksızlıkları göremedik ya da geç gördük. Esası önemseyip usule önem vermemek zaten hep ülkemizi felakete götüren olgudur.
Fakat Türkiye’deki zulümlerden şikâyet edenler, 20. asrın en zalimlerinden Fidel Castro’ya da övgüler düzüyorlar. Siz Fidel’e bu kadar hayransanız bu ülkede yarın Fidelist yöntemler uygulanırsa da ağzınızı açma hakkınız olmaz. Ertuğrul Özkök ve onun gibi düşünenler sürekli hükümet yandaşı bir kısım medyanın zekâ yoksunu olduğunu yazıp duruyorlar ama kendi medyalarının da pek bir zekâyla yönetilmediği ve kendi mezarlarını kendilerinin kazdığı ortada açıkçası...
Öte yandan, benim bahsi geçen Mart 2012 yazıma, Özkök’ün cevabını çok iyi hatırlıyorum. Hürriyet’in o dönemki arşivini açarlarsa sevinirim. Benim de Özkök’e bir husumetim yok ama gerçek manzara tam olarak ortaya çıkmalı diye düşünüyorum. Özkök, o cevap yazısında asla Gülen’i içeri attırma düşüncesi olmadığını, bilakis Gülen’e çok değer verdiğini anlatmıştı. Nitekim yine 2012’de TBMM darbeleri araştırma komisyonunda da Gülen lehine sözlerini tekrarladı. Nisan 2014’te, yani 17-25 Aralık darbe girişiminden 4 ay sonra, Gülen’in yayın organı Bugün’e bir röportaj verdi ve ‘Hayatımda Çevik Bir ile telefonda bir kere konuştum. O da Fethullah Hoca’yı savunmak için. Alaattin Kaya’nın isteği üzerine onu Çevik Bir’le buluşturdum. Cemaat hakkında hiç kötü düşünmedim...’ dedi.
Nasıl ki biz AK Parti’yi destekleyenler, askeri vesayeti
devirmek heyecanıyla yanlışlar yaptığımızı itiraf ediyorsak, Özkök
gibiler de 17-25 sürecinde Erdoğan’ı devirmek heyecanıyla Gülen
örgütüyle o süreçte hedef ortağı olduklarını itiraf etmeliler.
Fakat Özkök bu durumu dürüstçe söylediği zaman da İşte itiraf etti.
Haydi Barbaros Muratoğlu gibi Özkök’ü de içeri atalım- denmemeli.
Çünkü Türkiye’nin yüzde 20’si birden Özkök gibi davrandı. Hepsi mi
içeri atılacak? Öte yandan, bu yüzde 20 azınlık da AK Partililer ve
Erdoğan FETÖ ile işbirliği
yaptı. İçeri atılsınlar- gibi saçmalıkları bırakmalı...