Nagehan Alçı Ahmet Hakan'a çaktı
Kim ne derse desin, AK Parti'nin kapatılmasını meşrulaştıracak satırları yazanların bugün demokrasi adına söz söyleme hakkı yok.
GAZETECİLER.COM
- Milliyet'teki köşesinde gündeme dair konuları
yorumlamaya başlayan Nagehan Alçı bugün yazısında 2008'de AK
Parti'ye açılmış olan kapatma davasını yorumlarken, Hürriyet'in
sevilen yazarı Ahmet Hakan'a çakmayı da ihmal etmedi.
İsmini vermediği ancak "Hayatını dindarlara ve bu siyasi harekete borçlu bir isim" diye andığı Ahmet Hakan'ın yazdığı bir yazıdan alıntı yapan Alçı, "O yüzden bugün ne deseler hiç kimseye samimi ve inandırıcı gelmiyor." demeyi de ihmal etmedi.
İşte Alçı'nın bugünkü yazısından çarpıcı bir bölüm:
"Geçtiğimiz perşembe yani 14 Mart tarihe not düşülmüş bir gün. Zira bundan beş yıl önce 2008'in 14 Mart'ında, Genelkurmay'ın sivil hükümet aleyhine kara propaganda faaliyeti yürütmek için kurdurduğu yasadışı internet sitelerinde uydurulan "haber"lerden oluşan tuhaf ve saçma bir iddianame Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu.
Ak Parti kapatma davası, başka bir deyişle hükümeti gayrimeşru yollarla devirme süreci başladı.
AÇIK BİR ASKERİ DARBE TEŞEBBÜSÜYDÜ 14 MART
Açık bir askeri darbe teşebbüsüydü 14 Mart... Yargı, darbecilerin emriyle operasyona girişti. Ama başarıya ulaşılamadı. 30 Temmuz'da bu ülke bir darbenin eşiğinden döndü...
Şimdi dönüp bakıyorum da... 14 Mart ile 30 Temmuz arası süreç gerçekten utanç verici. Açık konuşalım:
AK Parti'nin içinden de belli isimler -içlerinde bakan olanları da var- ikili siyaset güttüler. Duruma göre Tayyip Erdoğan'ı her an satabilecek şekilde vaziyet aldılar. Bugün Başbakan'ın etrafında pervane olan kimi işadamları Erdoğan'ın bu vesileyle bitirilmesi için ABD Büyükelçisi'ne gidip yalvardılar.
BUGÜN DEMOKRASİ NUTUKLARI ATAN GAZETECİLER...
Bugün sabah akşam "demokrasi" nutukları atan bazı gazeteciler ve akademisyenler seçilmiş hükümet darbeyle alaşağı edilsin diye ellerinden geleni yaptılar.
Hayatını dindarlara ve bu siyasi harekete borçlu bir isim bile savcı Abdurrahman Yalçınkaya'yı savunarak şu darbeci satırları yazabildi: "...Savcılar dava açar... Bu nedenle savcıya yüklenmek anlamsızdır... Kapatma davası, Erdoğan'a bir 'altıncı şans' fırsatı mı verecek, yoksa Erdoğan'ın meşhur şansının döndüğünün bir işareti ile mi karşı karşıyayız... Eğer kapatma kararı çıkmazsa Erdoğan'ın durumdan bir kez daha yararlanacağı kesin... Ama kapatma kararı çıkar ve Erdoğan da yasaklı hale gelirse... İşte bu durumda yolun sonu görülüyor."
BAŞBAKAN'I ELEŞTİRMEK DEMOKRATİK BİR HAK ELBETTE AMA...
O yüzden bugün ne deseler hiç kimseye samimi ve inandırıcı gelmiyor. Çünkü bu kesimler demokratik meşruiyetlerini 27 Nisan ve 14 Mart dönemecinde kaybettiler. Başbakan'ı en sert cümlelerle eleştirmek demokratik bir hak elbette ama ya askeri bir darbe teşebbüsünü desteklemek? Bu, ahlaki bir suç! Kim ne derse desin, AK Parti'nin kapatılmasını meşrulaştıracak satırları yazanların bugün demokrasi adına söz söyleme hakkı yok. Başbakan da bu samimiyetsiz kesimlere ne kadar yüklense hakkıdır...
İsmini vermediği ancak "Hayatını dindarlara ve bu siyasi harekete borçlu bir isim" diye andığı Ahmet Hakan'ın yazdığı bir yazıdan alıntı yapan Alçı, "O yüzden bugün ne deseler hiç kimseye samimi ve inandırıcı gelmiyor." demeyi de ihmal etmedi.
İşte Alçı'nın bugünkü yazısından çarpıcı bir bölüm:
"Geçtiğimiz perşembe yani 14 Mart tarihe not düşülmüş bir gün. Zira bundan beş yıl önce 2008'in 14 Mart'ında, Genelkurmay'ın sivil hükümet aleyhine kara propaganda faaliyeti yürütmek için kurdurduğu yasadışı internet sitelerinde uydurulan "haber"lerden oluşan tuhaf ve saçma bir iddianame Anayasa Mahkemesi'ne sunuldu.
Ak Parti kapatma davası, başka bir deyişle hükümeti gayrimeşru yollarla devirme süreci başladı.
AÇIK BİR ASKERİ DARBE TEŞEBBÜSÜYDÜ 14 MART
Açık bir askeri darbe teşebbüsüydü 14 Mart... Yargı, darbecilerin emriyle operasyona girişti. Ama başarıya ulaşılamadı. 30 Temmuz'da bu ülke bir darbenin eşiğinden döndü...
Şimdi dönüp bakıyorum da... 14 Mart ile 30 Temmuz arası süreç gerçekten utanç verici. Açık konuşalım:
AK Parti'nin içinden de belli isimler -içlerinde bakan olanları da var- ikili siyaset güttüler. Duruma göre Tayyip Erdoğan'ı her an satabilecek şekilde vaziyet aldılar. Bugün Başbakan'ın etrafında pervane olan kimi işadamları Erdoğan'ın bu vesileyle bitirilmesi için ABD Büyükelçisi'ne gidip yalvardılar.
BUGÜN DEMOKRASİ NUTUKLARI ATAN GAZETECİLER...
Bugün sabah akşam "demokrasi" nutukları atan bazı gazeteciler ve akademisyenler seçilmiş hükümet darbeyle alaşağı edilsin diye ellerinden geleni yaptılar.
Hayatını dindarlara ve bu siyasi harekete borçlu bir isim bile savcı Abdurrahman Yalçınkaya'yı savunarak şu darbeci satırları yazabildi: "...Savcılar dava açar... Bu nedenle savcıya yüklenmek anlamsızdır... Kapatma davası, Erdoğan'a bir 'altıncı şans' fırsatı mı verecek, yoksa Erdoğan'ın meşhur şansının döndüğünün bir işareti ile mi karşı karşıyayız... Eğer kapatma kararı çıkmazsa Erdoğan'ın durumdan bir kez daha yararlanacağı kesin... Ama kapatma kararı çıkar ve Erdoğan da yasaklı hale gelirse... İşte bu durumda yolun sonu görülüyor."
BAŞBAKAN'I ELEŞTİRMEK DEMOKRATİK BİR HAK ELBETTE AMA...
O yüzden bugün ne deseler hiç kimseye samimi ve inandırıcı gelmiyor. Çünkü bu kesimler demokratik meşruiyetlerini 27 Nisan ve 14 Mart dönemecinde kaybettiler. Başbakan'ı en sert cümlelerle eleştirmek demokratik bir hak elbette ama ya askeri bir darbe teşebbüsünü desteklemek? Bu, ahlaki bir suç! Kim ne derse desin, AK Parti'nin kapatılmasını meşrulaştıracak satırları yazanların bugün demokrasi adına söz söyleme hakkı yok. Başbakan da bu samimiyetsiz kesimlere ne kadar yüklense hakkıdır...