N. Bengisu neden vıdı vıdı yapmayacak?
O erkekler değil mi; “Kadınsız” siyaset isteyenler… O erkekler değil mi; “Kadınsız” medya isteyenler…
GAZETECİLER.COM - Yapmalı…Yapmalı çünkü “Kadın” dediğiniz “vıdı vıdısız”
olmaz…
Bir erkek ki kadın “vıdı vıdı”sından
korkuyor, o erkeğin yanına sokulmayacak, selâm bile
vermeyeceksiniz…
Selâm israfı!...
Çünkü…
O erkekler değil mi; “Kadınsız” siyaset
isteyenler…
O erkekler değil mi; “Kadınsız” medya
isteyenler…
Yakında korkarız “kadınsız” sanat
isteyecekler…
Hem de “en demokratik açılımların” yapıldığı
dönemde…
Kadınsız siyasetin hızla geliştiği(!) bu
süreçte Nihal Bengisu Karaca, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere,
Başbakan ve bakanların dış-iç gezilerine “kadın gazeteci” davet
etmeyişlerini eleştiriyor…
Nihal Bengisu Karaca’nın “protest” makalesinin tamamı aşağıda…
Erkek erkeğe açılım...
GEREK Başbakan'm gerekse Cumhurbaşkanının
gezileri hem gazetelerin birinci sayfaları hem de köşe yazarları
açısından bereketli sonuçlar doğuruyor; söz konusu geziler belli
başlı konularda hükümetin nabzını tutmak açısından önemli fırsatlar
yaratıyor gazeteci için. Lakin bu nabzı tutmak her nedense her
seferinde hep aynı kişilere nasip oluyor, özellikle AK Parti'nin
ikinci iktidar döneminde Başbakan'ın ve Cumhurbaşkanı'nın
etrafındaki isimlerin neredeyse "sabitlendiğini"
görüyoruz.
"Feyk" atanlar, yalan haber yapanlar,
ifadeleri, durumları kasıtlı olarak çarpıtan bir grup erkek
gazeteci elendi, geride bir grup mesafeli, soğukkanlı, temiz
çalışan erkek gazeteci kaldı diyelim. Öyle bile olsa olayların hep
erkekler arasında döndüğü dikkat çekici değil midir? Kadın
gazetecilerin bu sürecin başında da sonunda da yer alamamış
olmamaları?
Sevilay Yükselir, 14 Ağustos tarihli
yazısında Cumhurbaşkanı Gül'ün Bitlis temaslarında kendisine eşlik
eden gazetecilere yaptığı açıklamaların gündemi hâlâ işgal ediyor
olduğunu hatırlatıyor ve açıkça bu durumu çok kıskandığını
söyleyerek "Niye ben ya da biz yani kadın gazeteciler o gezilerde
yer almıyoruz?" diye soruyor.
Kadınların ayıp olur, hem de gazetelerimizin
bu davetlere mazhar olabilen bıyıklılarıyla yarışmaya çalıştığımız
gibi tatsız bir izlenim oluşur, aman neme lazım, diye sormaktan
çekindikleri sorunun tam da "demokratik açılım" üzerine
yoğunlaşılan şu dönemde sorulması gerekiyor. Çünkü demokratik
açılım dediğimiz şey sadece farklı etnik kökenlerden gelen
vatandaşların eşitliğini sağlama almayı değil, cinsiyet
ayrımcılığına çözüm üretmeyi ve en basitinden bizzat ayrımcılık
yapmamayı gerektirir.
Tam bu noktada, "Ey insafsız, Başbakan'ın
uçağıyla Mayorka'ya gitmedin mi?
Medeniyetler İttifakı projesinin ilk önemli
toplantısında Zapatero ile Erdoğan'ın görüşmesini bizzat izleme
şansına sahip olmadın mı?" diyecek olanlar çıkabilir.
Evet, böyle "1" -yazıyla "bir"şansım oldu.
Piyangodan bir kere çıktı. "Bir" teşekkür edip, yolumuza devam
edelim o halde. Durum şu: Kadın gazeteciler ve kadın yazarlar büyük
çoğunlukla ya Hayrünnisa Gül ve Emine Erdoğan tarafından, yani ya
bir kadın tarafından yapılan etkinliklere çağrılıyorlar, ya da
konusu kadın olan organizasyonlara davet ediliyorlar. Bunlara bir
de Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'nın yaptığı
organizasyonları ve kadın Nihal Bengisu KARACA
nbkaracaı
Durum sadece Başbakan'ın ya da
Cumhurbaşkanı'nın yaptığı gezilerle de sınırlı değil.
Ahmet Davutoğlu mesela, Dışişleri Bakanı
olduğunda Ortadoğu'ya, Balkanlar'a, Kafkasya'ya, Moskova'ya bir
dizi gezi düzenledi. Fakat bu gezilerden hiçbirinde öteden beri
takip ettiğini bildiğimiz kadın gazeteciler yer
almadı.
Şahsen Radikal Gazetesi'nde dış politika
sayfasının hem editörlüğünü yapan hem de Ortadoğu'nun ruhuna
dokunabilen yazılar yazdığı için beğeniyle izlenen Ceyda Karan'ın,
aynı gazetede yazan ve Ortadoğu konusundaki ilgisini uzmanlık
seviyesine taşımış olan Nuray Mert'in söz konusu organizasyonlara
davet edilmemesini açıklayabilecek tek bir mantıklı argüman ileri
sürülebileceğini sanmıyorum.
Şu meşhur Bitlis gezisinde neden Kürt
meselesi üzerine epeyce kafa yormuş, yürek ağrıtmış olan Ece
Temelkuran yer almamıştır, bir bahsi diğer.
Aynı şekilde mevzuyu diğer kadın
gazetecilere, Balçiçek Pamir'e, Mehveş Evin'e, Ayşe Özek Karasu'ya,
Nagehan Alçı'ya, Özlem Albayrak'a ve bu meseleyi dert edinerek
doğru zamanda doğru bir soru sormuş Sevilay Yükselir'e doğru
genişletebilir ve her biri için ayrı ayrı sorabiliriz.
Kuşkusuz şimdi unuttuğumuz başka isimlerle
başka başka listeler de oluşturulabilir.
Tamam, bu gezilere kimin davet edileceği
konusunda bir inisiyatifin rol oynayacağı kesindir. Keyfimizin
kâhyası mısınız denilebilir. Fakat bu inisiyatif neden hep erkek
yazarlar lehine tezahür etmektedir? Bu keyif neden hep erkek
yazarlarla bölüşülmektedir?
Aklıma Aslı Aydıntaşbaş geliyor, "Ankara
temsilcisi" olduğu dönemde bu türden gezilerin çoğunda yer aldığını
hatırlıyorum. Sorun burada galiba, davet listesinin Ankara
temsilcileri ve genel yayın yönetmenleri ile sınırlandırılıyor
olmasında.
Gazetelerin Ankara temsilcileri ve yayın
yönetmenleri erkek olunca, devletin itibar ettiği gazeteciler de
erkeklerle sınırlı olmak durumunda oluyor.
Fakat bu yanlış bir kriter. İki yanlışın bir
doğru ettiği de görülmüş şey değil.
Kadın meslektaşlarım adına pozitif ayrımcılık
talep ediyor filan değilim. Gördüğünü ve dinlediğini en az erkek
meslektaşları kadar iyi anlayabilecek ve köşesine taşıyabilecek
kadın yazarlar olduğu halde, kadınlar aleyhine erkeklere tanınan
pozitif ayrımcılığa itiraz etmekteyim.
Umarım ilgililer konuyu "kadın vıdı vıaV'sı
deyip geçiştirme ve sulandırma yanlısı olan refiklerine aldırmazlar
ve bu mesele üzerinde ciddi ciddi düşünürler.