Mutlu Tönbekici de Turgut'u masum buluyor
Serdar Turgut ve Rojin polemiği bitmek bilmiyor. Bugün de Vatan'dan Mutku Tönbekici dahil olmuş polemiğe.
GAZETECİLER.COM
Serdar Turgut ve Rojin polemiği bitmek bilmiyor. Tam biraz durulacak diyoruz ki bir başka yazar konuyu gündemine alıyor. Bugün de Vatan'dan Mutku Tönbekici dahil olmuş polemiğe. Hem de konuya Serdar Turgut tarafından yaklaşan tek kadın yazar
Tönbekici de Turgut'u masum bulanlardan. Hatta sadece masum değil, gayet eğlenceli ve komik de buluyor Turgut'u. Sözkonusu yazıda kendi adı geçseydi 'yine de komik bulurum' diyecek kadar!
"Ben başından beri durumu çok abartılı buluyorum. “Aaaa ama
kendini Rojin’in yerine koy, hoş mu yani!?” diye soruyorlar.
Orada benim ismim geçseydi açıkçası çok gülerdim. Seks kölesi
yapmak için Serdar Turgut’un aklına BENİM gelmiş olmam (ki hiç
sanmıyorum gelsin) beni cidden çok eğlendirirdi. Aklıma da hiç
kadınlığıma, namusuma göz dikti gibi şeyler gelmezdi. Serdar
Turgut’un bu cümleyi benim etnik kökenimi aşağılamak için ettiği de
gelmezdi. Zira hem biliyorum ki Serdar Turgut ırkçı ve seksist bir
insan değil hem de bunu sadece mizah için yapıyor.
Ve üstelik bu mizah son derece “yeni” ve “cesur” bir mizah. Rojin
meselesinden önce de aklımda Serdar Turgut hakkında bir yazı yazmak
geliyordu fakat nasıl toparlayacağımı bir türlü bilemiyordum. Ben
Serdar Turgut’un Türkiye için son derece gerekli bir yazar olduğuna
inanıyorum. Bundan 12-13 yıl evvel Hürriyet Pazar ekine yazmaya
başladığı zaman okuduklarıma inanamamıştım. Taptaze bir nefes gibi
gelmişti. “Çocuk yapmadan önce şunları prova edin” diye bir yazısı
vardı, çerçeveletip duvarıma asmıştım, bulabilsem (en azından
buzdolabımın üzerine) yine asarım.
Ne siyaseten doğruculuk umurundaydı, ne kim bozulur, kim alınır
umurundaydı ne de edepsizlik.. Ve daha önemlisi: Mesaj kaygısı
yoktu.
Oh! Cem Yılmaz’ı da bu yüzden seviyoruz.
Sonra günlük yazılarına başladı, ciddileşti, mesaj kaygısı taşımaya
başladı, doğal olarak sıkıcılaştı. Yine de yüzlerce meslektaşından
daha iyiydi.
Genel yayın yönetmenliğini bırakıp 12-13 yıl önceki yazı üslubuna
ve konularına dönünce o tadı tam yeniden almaya başladım.. Bu
ülkede hiç olmazsa birinin olup biteni mesaj kaygısı gütmeden,
samimi (veya sahte) bir yeise girmeden, okuyanı kasmadan, sıkıntıya
boğmadan, bir şey öğretmeye, dayatmaya kalkmadan ve en önemlisi
şehirli ve zeki bir üslupla sarakaya alması gerekiyordu.
Ben Serdar Turgut’un mizahıyla rahatlıyorum. Bir konuda kasmadan
mizah yapılabiliyorsa artık o konunda bir düzelme, bir gelişme
vardır diye düşünüyorum.. Mesele “hassasiyet” gardlarını biraz
indirmek. Beni de sinirlendirdiği, irite ettiği oluyor elbette ama
biliyorum ki mesele onda değil bende. Hepimizin gardlar çok yüksek.
Yumruk yemeyelim diye o kadar yüksek tuttuk ki artık önümüzü bile
göremez hale geldik. Çok alıngan, çok hassasız. Sıkıcı ve boğucu
bir ülke olmak için ne kadar hassas olmak gerekiyorsa işte o kadar
hassassız.
Biri bunu umursamıyorsa hakikaten iyi bir şey yapıyor demektir.
Yine “bir yazıyla adam asarlar” durumu oldu. Hayatında ilk defa bu
yazısıyla Serdar Turgut’un adını duyanlar onu ağır bir Kürt
düşmanı, ağır bir kadın düşmanı ilan etti. Ve bu da olabilecek en
saçma ve ya kendi deyimiyle absürd şey oldu. Bu kadar patırtıya
değer miydi? Bence değmezdi. Kendi bunu demiyor ama bana ayrıca
aptalca da geldi. Biraz rahatlayalım beyler, hanımlar.. Hakikaten
biraz rahatlayalım artık.."