Mustafa Koç da köşe yazarı mı olsa acaba?..

Kabul edelim ki medyada “İktidar Yalakaları” ile “Muhalefet Yalakaları”nın meydan savaşları yoktu…

ADNAN BERK OKAN

Haydaaaaa!...
Şimdi de Mustafa Koç’a sardılar…
Neden?.
Çünkü...

İşte Mustafa Koç'un söylediği iddia edilen öngörüler.
AKP 2011 parlamento seçimlerinde, 2009 yerel seçimlerinde olduğundan daha kötü performans gösterecek ve kısmen, iktisadi krizi tam da iyi yönetememesi nedeniyle, parlamentodaki çoğunluğunu bile yitirebilecek. AKP - MHP ya da CHP - MHP arasında bir koalisyon hükümeti kurulması beni şaşırtmayacak. Koalisyon en iyi sonuç olmayacak bile olsa, bunun demokrasinin yararı için gerekli olacağına inanıyoru

Mustafa Koç, ABD Büyükelçisi James Jeffrey’e siyasi bazı öngörülerde bulunmuş(muş)...
Bu öngörülerine göre Ak Parti 2011 seçimleriniz kaybedecekmiş...
Mustafa Koç’un bunları söylediğini iddia eden kim?..
Söyleyeceğim ama gülmeyin:
“Başbakan Erdoğan’ın İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabı var” diyen "Makam"…
Yani…
ABD’nin Ankara Büyük Elçisi…
Pekiiiii….
Başbakanla ilgili o “dedikodu”, “haber” adı altında ve hem de gazetelerin kimilerinde birinci sayfa manşetten yayımlandığında bugün Mustafa Koç’a “dedikodu” asıllı bir “haber” nedeniyle saranlar ne yaptılar?..
(Haklı olarak) ortalığı ayağa kaldırdılar…
ABD Büyükelçisi’nin bir anası kaldı küfür etmedikleri…
Ben bile, Büyükelçi’nin dedikodusundan “Haber” üretip yayımlayan TARAF ve Ahmet Altan için oldukça okkalı bir eleştiri yaptım bu köşede…
“Dedikodudan haber olmaz, dedikodu üstünden ahkâm kesilmez” dedim…

Bugün Mustafa Koç’a saranlar da o gün benimle aynı düşüncedeydiler…
Ama bugün o arkadaşlarla benim yolum ayrıldı…
Neden?..
Çünkü bendeniz haberlere "kimin işine yarar?" gözlüğüyle bakmıyorum...…
O gün “Başbakan Erdoğan’ın İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabı var” dedikodusuna nasıl kanmamış ve “dedikodudan haber olmaz” demişsem, bugün de Mustafa Koç’a atfedilen konuşma için aynı şeyi söylüyorum:
“Dedikodudan haber olmaz”…
Yani…
Mustafa Koç’a ait olduğu ileri sürülen o sözlerin kaynağını (ABD Büyükelçisini) “güvenilir” bulmuyorum…

Ama…
O gün Başbakan’la ilgili iddiaya benimle birlikte karşı çıkanlar bugün aynı kaynaktan gelen bir dedikoduya keyifle sarılıp haber yapıyor, üzerinden ahkâm kesiyorlar…
Yahu arkadaşlar…
Bir milletin büyükelçileri ya yalancıdır hiçbir dediğine inanmazsınız…
Ya doğrucudur her dediğine inanırsınız…
Eğer bu Amerika milletinin büyükelçileri her zaman “doğru” söylüyorlarsa, “Başbakan Erdoğan’ın İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabı var” haberi de “doğru”dur…
Yok, eğer “yalan”sa; Mustafa Koç’a atfedilen sözler de “yalan”dır…

Ve...
Soruyorum:
“Başbakan Erdoğan’ın İsviçre Bankalarında 8 ayrı hesabı var” haberi mi daha vahimdir; yoksa Mustafa Koç’un öngörü özürlü oluşu mu?..
Yoksa genetik olarak sizin atanız; Nasrettin Hoca’nın tencerenin doğurduğuna inanıp, kazanın öldüğüne inanmayan komşusu mu?..


Empati yapmak çok mu zor?..

Geleyim madalyonun diğer yanına…
Velev ki (Sayın başbakan’ın yeniden ünlendirdiği bu kelime olmasa acep ne yapardık?) Mustafa Koç o öngörü özürlü konuşmayı yaptı…
Ama…
O zaman da Mustafa Koç’u anlamaya çalışmak daha doğru olmaz mı?..
Zira…
Bıkmadan usanmadan “Medya Eleştirisi” yaptığım şu köşede zaman zaman ben de “acaba bir tarafa meyledip o tarafın mızıkası olsam mı?” diye düşünmüyor değilim…
Neden?..
Bitaraf
olan gerçekten bertaraf oluyor da ondan…
Taraflardan birine yaslandıysanız korkmayın…
Hem de muhalefet bile olsa yaslandığınız duvar, yine de korkmayın…
Hele iktidara yaslanan bir gazeteci/yazarsanız ve hükümet borazanı olmakta mahirlikten öte yıldızlaşmışsanız; size ne karada, ne denizde, ne de havada ölüm var…
Öncelikle milletvekilliğiniz “garanti”
Sonra birkaç gazete ve televizyonda birden çalışır maaş alırsınız…
Hükümete açıktan her türlü desteği veren bir işadamıysanız; devletin hazinesinden baba bir pay almanız ananızın ak sütü gibi helâl(!)dir...
Ve…
Bu arada fanatiğiniz de çok olur…

Ama…
Ortadan giderseniz yandınız ki ocaktaki kor sizin yanınızda çağlayan kalır…

Bitaraf olan bertaraf olmuyor mu yani?..

Şu bizim medyada en çok saygı duyduğum yazarlarımızdan biri olan Mehmet Barlas’ın 07.04.2011 tarihli SABAH’ta başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde şöyle diyor:

"(Mustafa Koç’un yerinde olsaydım) Büyükbabam Vehbi Koç neden böyle hatalara düşmezdi" şeklinde düşünürdüm. Burada şifre "Her kesime açıklık"tır.

Barlas haklı...
Vehbi Bey (merhum) temelde CHP'liydi ama hiçbir zaman CHP'ye yakın durmadı... Uzakta da kalmadı ama DP, AP ve ANAP iktidarlarına da (hatta darbe hükümetlerine bile) hep aynı mesafede durmayı başarabildi...

Ancak...
Unutmayalım...
Vehbi Koç’un holdingi yönettiği dönemlerdeki başbakanların hiçbiri Erdoğan kadar becerikli, cesur, “popülizme kapalı değişime açık” değildi…
Her türlü popülizmin en belâlısı yapılır; KİT’ler “seçmen avlama şirketi” olarak kullanılırdı…
Amaaaa…
Kabul edelim ki bugünkü bölünmüşlük yoktu…
Kabul edelim ki bugünkü “ya bendensin ya Azrail’in olurum” siyaseti yoktu…
Kabul edelim ki o gün hiçbir başbakanın aklına “bitaraf olan bertaraf olur” demek gelmiyordu…
Kabul edelim ki medyada “İktidar Yalakaları” ile “Muhalefet Yalakaları”nın meydan savaşları yoktu…
Bütün bunlardan sonra sorayım:
(Rahmetli) Vehbi Koç bugün yaşıyor olsaydı acaba yine “her kesime açık” olabilir miydi?..
Yoksa “bertaraf” olmamak için “bir taraf” mı olurdu?..

Mustafa Koç, dedesinden kalan genetik mirası ve yaşının gençliği ile “geleceğe oynuyor” olabilir…
Gelecek ne?..
Her uçağın önünde sonunda piste ineceği gerçeği…


Gelin bir pencere daha açalım…

Bir düşünün bakalım…
Ülkenizin en çok istihdam, katma değer, vergi, mal ve hizmet üreten kurumunun yönetim kurulu başkanısınız…
Ülkenin Başbakanı ve yakınındaki medya, “Anadolu Sermayesi” diye ikinci bir sermaye sınıfı yarattığını, bu yeni sınıfın sizi ezip geçeceğini, arkasına da devletin desteğinin konulacağını böbürlenerek söylüyor…
Bu arada…
Dünyanın yaşayan en ünlü tarihçisi (Bernard Lewis) “önümüzdeki on yıl içinde Türkiye İranlaşacak, İran günümüz Türkiye’si gibi olacak” diye bir vizyon ortaya koyuyor…
Ve Hükümetle birlikte hükümete destek veren medya:
“Go home IMF!” diye naralar atıyorlar?...
Geçmişiniz ve gelenekleriniz demokratik laik bir cumhuriyetten yanaysa; samimi cevap verin:
Hangi tarafta yer alırsınız?..

Amman ha!...
Yanlış anlaşılmasın…
“Mustafa Koç neylerse güzel eyler”
diyenlerden değilim…
Ak Parti Hükümeti
’nin küresel kriz döneminde de ekonomiyi başarıyla yönettiğine inanıyorum…
Ali Babacan
(benim için) gelmiş geçmiş “en başarılı Ekonomi Bakanı”…
Ve hatta…
“Erdoğan’dan sonra Başbakan aramayın, Ali Babacan var”
diye yaklaşık 6 yıldır yazıyor, söylüyorum…
Ve…
Eğer o sözler Mustafa Koç’a aitse içindeki yanlışların (bana göre) doğrulardan çok fazla olduğunu da görüyorum…
Ama....…

1.)   Bunlar Mustafa Koç’la kafa bulmaya, genç işadamını incitmeye gerekçe olmaz…
2.)   Günümüz Türkiye’sinde bir işadamın da gazeteci/yazarlar kadar “bir taraftan olmak” hakkı vardır… 

adnanberkokan@gmail.com