Mustafa Akyol

Herkese, hepimize, bilhassa “en doğruyu ben bilirim; siz ne bilirsiniz ki” diye kibirlenenlere adeta ders veriyor…

Mustafa Akyol, bugünkü Star’da “Bir tahkir ve bir zihniyet” başlığı altında yayımlanan makalesine şöyle giriş yapıyor:

“Türk basınında kötü bir adet vardır: Bir insanın fikrini eleştirirsiniz, o buna kızıp sizin şahsınıza hakaret eder. Yeni Şafak yazarı Salih Tuna geçen Cumartesi günkü sütununda bana karşı tam da bunu yaptı. Benim de bir kaç söz söylemem icab etti.”

Evet…

Sonra da Salih Tuna’nın kendisini bence de incitici tarz yazılmış yazısında neden haksız olduğunu anlatıyor…

Bağırmadan…

Çağırmadan…

Hakaret etmeden…

Usulca…

Küçük harfle haykırarak…

“Gezi olaylarından itibaren savruldu” iddialarına da o kadar nazik bir üslûpla ve makul cevaplar veriyor ki…

Herkese, hepimize, bilhassa “en doğruyu ben bilirim; siz ne bilirsiniz ki” diye kibirlenenlere adeta ders veriyor…

Bakın nasıl:

“Enteresandır, ben de bilakis benim epey sabit durduğumu, buna mukabil belki başkalarının savrulduğunu düşünüyordum bir süredir.
Çünkü, arşivlere bakıyorum, geçen on yılda hep aynı şeyleri savunmuşum: Türkiye’de hak ve özgürlüklerin tam tesisini; bu amaçla evrensel hukuk standartlarının kabulünü; devletin sivil topluma, piyasaya, özel hayatlara müdahale etmemesini; demokratik usulleri; siyasette nezaketi, anlayışı, empatiyi...”

Ben bu genç adamı giderek daha çok sevmeye başladığımı da itiraf edeyim bu arada…

Birini sevmeye başladığımı söylemem de ayıp olacak değil ya…

Tıpkı birilerini zaten sevdiğim halde eleştirirken sevgimden zerrece bir şey kaybetmediğim gibi…

Hâsılı…

Bugünün kazananı Mustafa Akyol…