Müslüm Baba'nın ardından ben de yazdım işte...
Fazıl Say’ın Arabî müzik yorumcu ve bestecileri için yaptığı hakaretler henüz pek taze!..
ADNAN BERK
OKAN
Gerçek adını vermiş olduğunu sanmadığım için
burada ben de bana gönderdiği mail altında yazan ismi
yazmayacağım.
Uzun uzun yazmış ama ben kısaca ne demek istediğini mealen
aktarayım…
Ferdi Özbeğen öldüğünde neredeyse
“ağıt” yakmışım ama “Müslüm Baba bir
sonbahar yaprağı gibi düştüğünde” tek kelimeyle söz
etmemiş, sevenlerine “başınız sağ olsun” bile
dememişim…
Ben de kendimi “Beyaz Türk” zannedenlerden
miymişim?..
Sizin müziğiniz size, Arabî müziği bir türlü sevemedim. Dinlemek içimden gelmedi... Kim bilir?.. Belki çok yavan geldi bana dinlediğim Arabi örnekler... Belki de çok gereksiz bağrış, çağırış, haykırış ve hatta yakarışları sevimli bulamadım... Meselâ; ilk mezurun son hecesinin "mi" ile bitip ikinci mezura bir oktav yukarıdaki "mi" ile başlanmasını "yüksek perde" olarak kabul edenleri şaşkınlıkla dinledim; "hayır efendim o tarz sadece biraz daha fazla bağırmak içindir" diyerek itiraz ettim... Sevenleri beni anlayacaklardır; Kâzım Nâmi Erdölen'in Hüseyin Rıfat Işıl'ın şiirinden Rast makamında bestelediği "Sen nazla gezerken güzelim" diye başlayan eserinde notalar giderek (yaslan o yetim kollara) yükselir ama bir Arabi'de bunu bulamazsınız... Arabî'de sadece oktav yapılır... Yani arkadaş; lütfen bırakın herkes kendi keyif aldığı müziği ve şarkıcıyı dinlesin... Sizin müziğiniz size, benim müziğim bana be arkadaş... |
Okumuş, gülüp geçmiştim…
Çünkü sadece fikir ve futbolda değil; sanat, müzik, tiyatro, sinema
ve hatta şiirde de sadece kendisinin haz ettiklerinden haz
edilmesini isteyen, sayılarının da on milyonlarca olduğunu
zannettiğim “püriten” bir kitle oluşmuştu…
Maili gönderen arkadaş da onlardan biriydi…
Ve daha da kötüsü;
Bu kitle sadece kendi tercihlerini dayatmakla kalsa iyi;
sevmediklerini, beğenmediklerini sevip beğenenlerden de nefret
ediyordu…
Bir dakika…
Bunu sadece Arabî müzik dinleyip kendini jiletle
doğrayanlar için söylemiyorum…
Klasik Batı, klasik Türk, fantezi Türk müziği
dinleyenler de Arabî müzik dinlemekten keyif
alanlar için söylüyorlar…
Fazıl Say’ın Arabî müzik yorumcu
ve bestecileri için yaptığı hakaretler henüz pek taze!..
Ama dedim ya…
Bu tür maillere alışık olduğum için gülüp geçmiştim fakaaaattt…
Gazetelerde öyle yorumlar okudum ki; fikir dünyamızın geleceği
üzerine karabasan çöktü üzerime neredeyse…
Kimileri Müslüm Baba dinlemeyenlere kızmakla
kalmıyorlar; son döneminde yaptığı bazı şarkılardan dolayı
Müslüm Gürses dinleyenlere de verip
veriştiriyorlardı…
Yani;
Arabî müzikler yorumlayan bir şarkıcıyı
dinlemeyenler kadar dinleyenler de suçluydu bu yorumculara
göre…
İlle de isim vermemi istemeyin benden çünkü o zaman da adı
geçenlerden “beni hedef gösteriyorsun çünkü…” diye
başlayan mailler gelmeye başlıyor…
Adını anmadan; bunlardan birinden bir (ama çok uzun bir) cümlelik
alıntı yapayım:
“Bırakalım babayı pop şarkılarıyla, Bob Dylan ve Leonard
Cohen cover'ları üzerinden ellerini bizim ter kokan, bayağı
buldukları, yıllarca hor görüp aniden keşfettikleri
ancak kendilerine
benzetmek için bir yerlerini yırttıkları ‘samimi
duygularıyla’ sevsinler.”
Şimdi kendinizi Müslüm
Gürses’in son dönem şarkılarını
dinlemekten keyif alan biri yerine koyun bakalım ne
düşünürsünüz?..
Tam adı verilmese de “Baba’yı kendinize benzetmek için
kıçınızı yırtan…” birine yani…
Demek istemem o ki; bazen işte böyle onların hayran oldukları bir
şarkıcıyı dinlemek isteseniz bile hakaretlere
uğruyorsunuz…
Bana gelince…
Ben Müslüm Gürses’i hiç
dinlemedim…
Hayatım boyunca bir plâğını, kasetini ya da
CD’sini satın almadım…
Hayatım boyunca televizyon ekranında ona rastladığımda
“dinleyeyim bakalım nasıl söylüyor” diye
düşünmedim…
Ama dedim ya; bu benim tercihim…
Müslüm Gürses’e karşı
takınılmış bir tavır değil…
Ancak…
Delikanlılığa giriş yıllarımın “en güzel” sinema
oyuncularından biri olan Muhterem Nur’a olan
sevgisi, ilgisi, saygısı ve büyük aşkı Müslüm
Gürses için her zaman “iyi insan” diye
düşünmeme sebep oldu…
“İyi insan”…
İşte o kadar…
Şimdi birilerinin kalkıp da “Bilmemne Ferdi
(Özbeğen) öldüğünde neredeyse ağıt yaktın ama Müslüm Baba
bir sonbahar yaprağı gibi düştü tek kelimeyle söz etmedin
sevenlerine başınız sağ olsun bile demedin ama biz de bunu bir yere
yazdık” demelerini anlayamıyorum…
Efendiler!..
Ben Ferdi
Özbeğen’i 1960’lı yılların başında
Altın Mikrofon yarışmalarında tanıdım; yetmişli
yılların sonu, seksenli yılların başında ise
Sevillanas ve Taşlık Şale’de
haftanın iki gecesi bizzat dinledim…
Hâsılı;
“Vefa arıyorum” deyişini de sevdim rahmetli
Ferdi’nin, “My way” diye kendi
yolunu tarif edişini de…
Esprileriyle kahkahalar attım, “haydi şimdi hep beraber
söyleyelim” dediğinde sesimin yettiğince eşlik ettim…
Ama…
Yorumlarından bir tekini bile baştan sona dinlemediğim
Müslüm Gürses için ne yazabilirim ki?..
Allah rahmet eylesin…
Mekânı cennet olsun…
İlle de sevgili Muhterem Nur’a Allah sabır versin…
Amin…
adnanberkokan@gmail.com