Mürşidine 'Aptal' diyen Marksist!..
Ne dersiniz?.. Siz sadece Allah’a inanan, sadece ona şükreden bir “dinsiz” tanıdınız mı?..
ADNAN BERK
OKAN
“Köşe Yazarı mı?”…
Eğer Türkiye medyasının köşe yazarıysa
kastettiğiniz; o bir “Hades”tir…
Ama tanrılığı ağabeyinden kaynaklanır; yani patronunun
gücünden…
Ne kadar çok ölüsü varsa o kadar güçlü hisseder kendisini…
Yok efendim; “ölü” dediysem fiziki anlamda
söylemedim…
Bizim Hades’ler ruhsal tacizci oldukları için
ruhları öldürür ve hükmederler…
Ruh ölülerinin Hades’leridir yani…
Hepsi değil tabii ama geneli…
Çok etkileyici Mekân Küçük Çiftlik Park... Etkinlik: 10’uncu yılını kutlayan Kırmızı Basında En İyiler Reklam Ödülleri Gecesi... Hürriyet Gazetesi tarafından düzenleniyor tabii... Ve... Vuslat Doğn Sabancı ve Aydın Doğan'la birlikte içeri giriyor Ertuğrul Özkök... Peki... Özkök'le en çok kimler ilgileniyor?.. Söyleyeyim: Kadınlar... Hepsi de çok şık ve çok güzel... Ertuğrul Özkök'e gösterilen bu "yakın kadın ilgisi" tabii ki en çok da az sonra yüzüne gülecek ve "dostum!" diye sarılacak olanları çatlatıyor kıskançlıktan... Peki... Bu Özkök çok mu yakışıklı?.. Ben de sorayım; Şart mı?.. Unutmayınz ki bir kadın hem akıllı ve hem de güzlse, bir erkekte yakışıklılıktan önce zekâsıyla etkileyici bir gücü olup olmadığına bakar... Bir genç ve güzel kadının dediği gibi: Özkök çok etkileyici... Ben de mi kıskandım ne?.. Neyse!.. Bu kadar saldırıya uğrayan Ertuğrul Özkök'e bir tiyo vereyim: Medyadaki saldırganların sayısı önümüzdeki günlerde giderek düşecek ve bir süre sonra sadece bağıran ama haykrırışını kendisi bile duymayan birkaç kişi kalacak geriye... |
Nereden mi çıktı bu giriş?..
Ertuğrul Özkök’ün bugünkü
Hürriyet’te
“Türklükten istifa eden alçak kimliğim” başlığı
altında yayımlanan makalesini okudum ve etkilendim…
Ertuğrul; belki isteseydi medyanın Zeus’u
olabilirdi ama (bence) olmadı…
Olmayınca Hades’lerin hışmına uğradı/uğruyor…
Bugünkü makalesindeki başlık bile onun Zeus olmak
istemediğinin işaret fişeği değil mi?..
Hangi Hades kendisinin “alçak”
olduğunu söyleyebilir ki, "en büyük benim"
şişinmesi varken?..
Peki nedir istedikleri Ertuğrul’dan?..
Hiç…
Hiçbir şey istemiyorlar…
Onların Ertuğrul’a uyguladıkları ruhsal tacizin
sebebi ondan bir şey koparabilmek değil…
Kıskançlık…
Çekemezlik…
Bir başka deyişle; yengeleri Hera’dan aldıkları
hasetlikleri…
Bakın Ertuğrul ne diyor kendisine saldıran bu
Hades’ler için…
“Vasat yazarın, sıradan aydının, konusuz kalmış kalemin
Hızır servisiyim. Reytingsiz programın, okunmayan köşenin
servisi…”
Aynen de böyle…
Biliyorum ki Ertuğrul eleştirilmekten
şikâyetçi değil…
Öyle olsa eğer, kendisine yönelik en ağır (çünkü en zarif)
eleştirileri yapan Mehmet Barlas’a öfkelenir en
çok…
Ama onun için Mehmet Barlas’ın nasıl bir değer,
nasıl bir anlam ifade ettiğini en iyi bilenlerden biriyim…
Dikkat ettiniz mi bilmem;
en çok da “dindar” geçinenlerden yiyor dayağı…
Onun için “dinsiz” diyen “dindar”(!)lar bile
var…
Oysa Ertuğrul “Yedi Büyük Günah” isimli kitabında
şöyle diyor:
“Son tahlilde, kendimle ilgili geriye baktığım zaman, bu
tür sığınmaların yeri din. Din hepimizin ‘Mor Çatısı’. Hayattan
dayak yediğimiz anda sığındığımız yer”…
Bunları yazan, yazabilen birine “dinsiz” demek
gerçek dinsizlik değilse ne?..
Ertuğrul (halen öyle mi bilemem ama) bir
Marksist…
Ancak; “Din toplumların afyonudur” diyen mürşidini
bakın nasıl eleştiriyor:
“ ‘Din toplumların afyonudur’ lâfından daha aptalca
bir şey olamaz”…
Ve “dinsiz”
denilen Ertuğrul bugünkü makalesinin bir yerinde
bakın ne diyor:
“Sadece Allah’a inanırım, sadece ona konuşurum. Ona
şükrederim…”
Ne dersiniz?..
Siz sadece Allah’a inanan, sadece ona şükreden bir
“dinsiz” tanıdınız mı?..
Ey güzel dostlar!..
Benim gibi işi sadece birilerini “eleştirmek” olan
biri bile Ertuğrul Özkök’ü
“korumak” (savunmak değil çünkü savunma suçlular
için yapılır) amacıyla yazı yazıyorsa düşünün bakalım şu
Özkök böylesine saldırılmayı hak edecek ne
yaptı?..
Hangi büyük günahları işledi ki cezasını ahrete bırakmayıp bu
dünyada ve yargılamadan infaz etmek istiyorsunuz?..
Söyleyin ben de bileyim…
İkna olursam çok büyük günahlar işlediğine ben da alayım elime
taşları ve başlayayım kafasına kafasına fırlatmaya…
Biraz (çok değil) hoşgörü yahu!..
Sadece ve biraz hoşgörü…
adnanberkokan@gmail.com