Murat Yetkin hakkındaki suçlamaları yazdı
Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin, yolsuzluk operasyonunda göz altına alınan Halk Bank eski Genel Müdürü Süleyman Arslan'ın bazı gazeteciler hakkında hapis ve para cezası istemiyle şikayetçi olduğunu yazdı.
Radikal gazetesi yazarı ve Turkish Daily News gazetesi
genel yayın yönetmeni Murat Yetkin, yolsuzluk
operasyonunda evinde ayakkabı kutuları içinde 4.5 milyon dolar
bulunduğu belirtilen Halkbank’ın eski Genel Müdürü Süleyman
Aslan'ın, "Kendisinin 17 Aralık’ta gözaltına alındığını
yazan" bazı gazetecilerden 1-3 yıl hapis veya adli para
cezası ile 50 günden az olmamak üzere hapis veya adli para cezası
öngören suçlamalarla şikayetçi olduğunu ortaya çıkardı.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ndan 1 gün sonra ve henüz Süleyman Arslan'la ilgili tek bir görüntü dahi medyada dolaşmaz iken yazdığı bir yazı için kendisi hakkında da şikayette bulunulduğunu belirten Yetkin, tüm bu olan bitene tepki göstererek "Öyle bir hava oluşturuluyor ki yolsuzluk şüphesi altındakiler değil, bunu duyuranlar suçlu çıkarılmak, yıldırılmak isteniyor. Biz de böylece haber yapmaktan vazgeçeceğiz öyle mi?" diye sordu.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ndan 1 gün sonra ve henüz Süleyman Arslan'la ilgili tek bir görüntü dahi medyada dolaşmaz iken yazdığı bir yazı için kendisi hakkında da şikayette bulunulduğunu belirten Yetkin, tüm bu olan bitene tepki göstererek "Öyle bir hava oluşturuluyor ki yolsuzluk şüphesi altındakiler değil, bunu duyuranlar suçlu çıkarılmak, yıldırılmak isteniyor. Biz de böylece haber yapmaktan vazgeçeceğiz öyle mi?" diye sordu.
İşte Murat Yetkin'in '' isimli köşe
yazısı;
"... bana soruşturma açtıran şikâyetçinin kim olduğunu
biliyorum.Hakkımda bir soruşturma daha açıldığından İstanbul Cumhuriyet
Savcısı Nevin Özkan’ın 27 Şubat 2014 tarihinde İstanbul Emniyet
Müdürlüğü’ne yazdığı bir yazının tebliğ edilmesiyle haberdar
oldum.
Ekinde bir şikâyet dilekçesi vardı. Yani soruşturma o şikâyet
dilekçesi üzerine açılmıştı.
O şikâyet üzerine hakkında soruşturma yürütülen tek
kişi de ben değildim. Radikal gazetesinde 17 Aralık 2013’te
başlayan yolsuzluk soruşturması üzerine yazan Fatih Yağmur, Uğur
Gürses, Sedat Yurtdaş ve İsmail Sağıroğlu da paylarını almıştı.
ÜZERİMİZİ ATILI SUÇLAR ŞUNLAR
ÜZERİMİZİ ATILI SUÇLAR ŞUNLAR
Savcı hanım, İstanbul Emniyeti'nden ‘atılı suçtan savunmamızın
alınmasını’ talep ediyordu.
Üzerimize atılı suç ya da suçlar
şunlar:
1 -Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek. Türk Ceza Kanunu'nun
285'inci maddesi bu suçu işleyenlere 1-3 yıl hapis veya
adli para cezası öngörüyor.
2 - Adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs. TCK 288’e göre
50 günden az olmamak üzere hapis veya adli para cezası
demek.
Peki, ben ne yapmışım bu suçlamalarla soruşturma yemek
için?
Bir yazı yazmıştım 18 Aralık 2013 tarihinde ‘Beş Dakikada
Değişir Bütün İşler’ başlığıyla.
Yazıda, bir gün önce başlayan Türkiye’nin en geniş
çaplı soruşturmasında kimlerin gözaltına alındığı türünden,
savcılık ve polis tarafından zaten duyurulan isimleri
yazmıştım.
Şöyle bir yorumda da bulunmuştum:
“İşin bir başka ilginç yanı, kamuoyunda şarkıcı Ebru
Gündeş’in kocası sıfatıyla tanınan (Reza) Sarrab’ın 2012 baharında
İran’a ambargo-dışı altın sevkıyatı gerekçesiyle soruşturulmuş
olmasıydı. Bu nedenle ABD yönetimi Türk hükümetine satışa aracılık
eden kamu bankası olan Halkbank’ın soruşturulması talebinde
bulunmuştu. İnsanın aklına 16 Mayıs 2013’te Beyaz Saray’da ABD
Başkanı Barack Obama’nın yüzü Erdoğan’a, işaret parmağı (MİT
Müsteşarı Hakan) Fidan’a dönük olarak getirdiği Suriye ve İran
bağlantılı eleştiriler dahi geliyor.”
BU YAZI YAZILDIĞINDA...
BU YAZI YAZILDIĞINDA...
İşte bu yazı yüzünden Halkbank’ın eski Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkımda, benimle birlikte diğer yazarlar hakkında şikâyette bulunmuş, avukatı Ersan Şen aracılığıyla.
Hatırlatalım ki bu yazı yazıldığında henüz
soruşturmanın yapıldığı 17 Aralık sabahının baskın ve gözaltı
görüntüleri televizyonlarda yayımlanmamıştı.
Bizler henüz, mesela Aslan’ın evinde ayakkabı kutuları
içinde 4.5 milyon ABD Doları bulunduğu iddiasından
habersizdik.
Ayakkabı kutusu henüz Türkiye’de yolsuzluğun simgelerinden
biri haline gelmemişti.
Henüz Aslan da Sarrab da İçişleri Bakanı Muammer
Güler’in oğlu Barış, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan da
tutuklanmamış, henüz hangi bakanın ne kadar rüşvet aldığı iddiaları
basına yansımamıştı.
Henüz 25 Aralık’taki ikinci yolsuzluk soruşturması açılmamış,
Güler ve Çağlayan ile birlikte 17 Aralık soruşturmasında adı geçen
Erdoğan Bayraktar ve Egemen Bağış, Başbakan Tayyip Erdoğan
tarafından kabine dışı bırakılmamıştı.
Henüz Erdoğan hükümeti HSYK Yasası'nı değiştirme girişiminde
bulunmamış, soruşturmayı yürüten hâkim ve savcıların değiştirilmesi
ardından yolsuzluk soruşturmasına uğrayanlar serbest bırakılmamış,
henüz İran’daki patronu Babek Zencani’nin bütün mallarına el
konulmuş Sarrab, Türk bayrağı önünde Türkiye’nin cari açığını nasıl
kapattığını anlatmamıştı.
Henüz Süleyman Aslan, genel müdürlükten alındığı
Halkbank’ta kabul edilmediği yönetim kurulu üyeliğini, hükümet
etkisiyle Ziraat Bankası’nda alamamış, henüz Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan bu icraatı ABD’de yabancı yatırımcıların
soruları karşısında savunmak zorunda kalmamıştı.
Dolayısıyla şimdi ben, evinde kayıt-dışı 4.5 milyon
dolar bulunduğu resmi makamlarca duyurulmuş Ziraat Bankası Yönetim
Kurulu Üyesi Süleyman Aslan’ın 17 Aralık’ta gözaltına alınmış
olduğunu yazdığım için sadece bunu yazdığım için ‘yargıyı
etkilemeye çalışmak’ suçlamasıyla
soruşturuluyorum.
Ben bu suçtan ilk defa soruşturulmuyorum. Mesela bir defasında
da Orhan Pamuk aleyhine saldırılar hakkında, daha Pamuk Nobel
almadan "Bu saldırılar Türkiye’nin de aleyhine olacak" diye
yazdığım için soruşturulmuş, yargılanmıştım. O zaman şikâyetçim,
daha sonra Ergenekon’dan yargılanıp mahkûm olan Kemal Kerinçsiz
idi.
BİZ DE VAZGEÇECEĞİZ ÖYLE
Mİ?
Şimdi Süleyman Aslan. Yani şimdi savcı beyler, hanımlar zeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya çalışan bu şikâyetler üzerine soruşturma açacaklar, bizler de buna bakıp yolsuzluk soruşturmalarını haber yapmaktan vazgeçeceğiz, öyle mi? Öyle mi?
Şimdi Süleyman Aslan. Yani şimdi savcı beyler, hanımlar zeytinyağı gibi su üzerine çıkmaya çalışan bu şikâyetler üzerine soruşturma açacaklar, bizler de buna bakıp yolsuzluk soruşturmalarını haber yapmaktan vazgeçeceğiz, öyle mi? Öyle mi?
Ne diyordu yıllarca yolsuzlukla, mafyayla mücadele ettikten
sonra İtalya Senato Başkanı seçilen Savcı Pietro Grasso? Şunu
diyordu: “Yolsuzlukla mücadelenin yolu, yolsuzlukla
mücadele edenlerden kurtulmak olamaz.”
Öyle bir hava oluşturuluyor ki yolsuzluk şüphesi
altındakiler değil, bunu duyuranlar suçlu çıkarılmak, yıldırılmak
isteniyor. Bu yol, iyi bir yol değildir.