Murat Belge'den Can Ataklı`ya iftira suçlaması!

Murat Belge, Taraf Gazetesi`ndeki sütununda Can Ataklı`nın kendisine attığı iftirayı ve sonrasında yaşadıklarını yazdı.

Murat Belge Taraf Gazetesi`ndeki sütununda Can Ataklı`nın kendisine attığı iftirayı ve sonrasında yaşadıklarını yazdı.

Bir 'ifttira' hikayesi

Kişisel olarak beni de ilgilendiren bir olay var ki başlamasından bu yana epey zaman geçti. Can Ataklı adında biri, neredeyse bir yıl önce, 7 Ocak 2009’da bir yazı yayımladı.

Yazının başlığı “Bu Paralar Niçin Alındı?” Bu yazar, yazısına bir “liste”den söz ederek başlıyor: “Bu liste ‘Ermenilerden özür dileme kampanyasına’ katılan bazı kişilerin Avrupa Birliği fonlarından çok ciddi paralar aldıklarını ileri sürüyordu.”

Sözkonusu “yazar”ı ve gazetesini hiç okumadığım için bundan epey sonra haberim oldu. Ermenilerden özür dilemem için Avrupalıların bana da para verdiğini böylece öğrendim. O sırada, adı geçen başkaları bu “yazar”ı mahkemeye veriyordu, ben de onlara katıldım.

Yazıdaki iddia baştan sona bir kepazelikti ama bundan öte ilginç özellikleri vardı: Burada Ahmet İnsel, Şerafettin Elçi, Halil Berktay, Adalet Ağaoğlu ve ben, Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi olarak anılıyorduk ve her birimizin “107.414” euro aldığımız söyleniyordu.

Adı geçen başkalarının yanında başka rakamlar yazılıydı, ama HYD’li olunca sabitlenmiş bir “fiyat” olduğu anlaşılıyordu. Demek ki AB, parayı hizmete göre değil, örgüte göre dağıtıyor. Aklınızda olsun, “Ben HYD’den geliyorum, şu bizim hesabı kapatalım” diye gittiğinizde, elinize 107.414’lük bir euro destesi tutuşturacaklar.

Mahkeme faslını bundan sonra, uzun uzun anlatacağım. Şimdilik “yazar”la ilgili kısmı tamamlayayım.

Bu “köşe yazarı”, bir dernekte çalışanların o dernekten para almadığını öğrenmeden “köşe yazarı” olmuş. Olabilir, öğrenmeden yazar olanlar da vardır ülkemizde, öğrenip böyle yazanlar da.

Yazdığı yazıda, sanki bu çirkefi izlemek zorunluğumuz varmış gibi, Internet’te mesaj dolaştığından ve kendisinin de açıklama beklediğini ilân etmiş olmasından sonra, bir cevap almadığını, onun için de “sorma hakkı olduğunu” söylüyor.

Gazeteciliğin en temel kurallarındandır: kimse bu adamı okumak ya da Internet’teki ayakdaşlarını izlemek zorunda değil. Adalet Ağaoğlu hakkında bir “gazeteci” böyle bir şey yazmaya kalkışmadan önce (Adalet Ağaoğlu ya da hiçbirimiz erişilmez değiliz) bir telefon edip sorar.

Bu gazeteciliğin TCK’ya geçmemiş yazısız kurallarındandır ve “yazar” bilmiyorsa, çalıştı gazetenin “sorumlu” kişisinin bilmesi gerekir. Ama o da, “yazarı” da, bu kadar zırva ve temelsiz bir iddiayı, böyle iki soru-iki cevaptan sonra, yayımlayacak bir temel kalmayacağını bilirler. Onların “değer” verdikleri “bilgi” bu zaten; gazetecilik yapmayı, böyle biliyorlar.

Bir derneğin üyelerinin aynı para tutarını aldığı bu “simetrik” bilginin kaynağını merak ettim tabii. Dernek’te bunun cevabını biliyorlardı. O günlerde, çeşitli “ulusalcı” topluluklardan biri Taksim’de, Beyoğlu girişinde bu ad ve rakamların yazılı olduğu bir bildiği dağıtmış (“yazar”ın kendisinin de söylediği gibi, ayrıca Internet’ten saldırıya geçmişler).

Ama bunun da evveliyatı var. Adı “Dikbaş” mı, ne, biri oturup bir kitap yazmış. Bunu da görmedim ya, işte şu sıralar çokça benzeri olan “ifşaat” ve “araştırma” metinlerinden, sivil toplum örgütlerinin (devlet tarafından kurdurulmuş olmayanların) nereden para aldığını açıklayan bir “kitap”! Aynı adlar ve aynı “107.414 euro” rakamı burada da geçiyormuş. Can Ataklı için yeterince inandırıcı kaynak.

Peki, ama bu “414”ü de değişmeyen sayı neyin nesi? O da şöyle: Dernekler Kanunu değişmezden önce İstanbul’daki Dernekler Masası’nda (yani Emniyet’te) çalışan, MHP-ülkücü çizgisinde olduğunu tahmin ettiğim birileri vardı. Durmadan bir taciz politikası uyguluyorlardı. Kanun değişince biz de kendilerini usulünce sepetlemeye başladık. Bir gün geldiler ve AB’den aldığımız proje paralarının dökümünü talep ettiler.

Değişen kanuna rağmen bunu isteme yetkileri var. İki proje için o yıl, AB, istediğimizin üçte ikisi kadar destekte bulunmuştu. Bu ikisini topladığınız zaman 107.414 euro ediyor. Yani rakamın çıktığı yer bu. Derneğin en az bir yıl süreyle üstünde çalışacağı iki projenin toplam masraflarının parası, çeşitli yalan dolan yazılarından sonra, Can Ataklı’nın yazısında her dernek üyesinin doğrudan cebine giren bir tutar olarak arz-ı endam ediyor. Oturup bunları yazabiliyor.

Türkiye medyasında her zaman Can Ataklılar bulunur. Bunu yadırgamadığım gibi, önemsemiyorum da. Ama bu anlattığım hikâyenin bir de “yargı” ayağı var ki, o önemli. Yarın da onu anlatmaya başlayayım.