Murat Belge yazdı, Ahmet Kekeç isyan etti: Saatlerdir uğraşıyorum...

"Koskoca profesör, yazdığınız şeye bakın. Bir mantığa oturtacağım diye saatlerdir uğraşıyorum." diyerek sıkıntısını dile getiren Ahmet Kekeç, "Bizi uğraştırdığınız şeye bakın!" diye isyan etti.

GAZETECİLER.COM -

Star yazarı Ahmet Kekeç, bugün köşesinde yine Murat Belge'nin bir yazısını ele aldı. Karşılaştırmalı Edebiyat alanında uzman bir isim olan Belge'nin yazdıklarını yorumlamaya çalışırken çektiği sıkıntıyı "Koskoca profesör, yazdığınız şeye bakın. Bir mantığa oturtacağım diye saatlerdir uğraşıyorum."diyerek dile getiren Kekeç, "Bizi uğraştırdığınız şeye bakın!" diye isyan etti.

Hem profesör olacaksın, hem “karşılaştırmalı edebiyatın şahı” sayılacaksın, hem yerine göre sosyalist hem yerine göre liberal geçineceksin, hem adın Murat Belge olacak, hem de şöyle cümleler kuracaksın: “MHP, AKP ile koalisyon kurma fikrine de pek iyi gözle bakmadığını beyan ediyor. Bu, anlaşılabilir bir tutum...”

Neden “anlaşılabilir bir tutum?”

Çünkü AKP’nin icraatı bu partinin (yani ismi “AK Parti” olan partinin) popülerliğini epeyce zedelemiş...

Demek ki “popülerliği zedelenen” partilerle koalisyon kurulmaz. Burada MHP’nin tutumu oldukça “anlaşılabilir...”

Peki, MHP’nin tutumu nerede “anlaşılamaz” oluyor?

Şurada:

Popülerliği zedelenen AK Parti’yle hiçbir surette anlaşamayacağını ve koalisyon kurmayacağını açıklayarak anlaşılabilir bir tutum sergileyen MHP, birdenbire çark ederek şu sıralarda oldukça popüler olan HDP’yle aynı safta görünmeyeceğini, hatta onun desteklediği Meclis Başkanı adayı Deniz Baykal’a oy vermeyeceğini söylüyor ve AKP adayının seçilmesini sağlıyor...

İşte MHP’nin “anlaşılamaz tutum” sergilediği yer.

Kafası karışanlar için sevabına özetleyeyim:

HDP’nin lehine bir tutum sergiliyorsanız “anlaşılabilir” oluyorsunuz, AK Parti’nin lehine bir tutum sergiliyorsanız “anlaşılamaz” oluyorsunuz.

Niye?

Çünkü ilki hali hazırda en popüler partimiz, ikincisi ise popülerliği hayli zedelenmiş bir partimiz.

Burası anlaşıldıysa, kafanızda gezdirdiğinizi tahmin ettiğim soruya geçebiliriz.

Muhtemeldir ki, içinizden, “Murat Belge’nin itirazlarını (defansını) mantıklı bir temele mi oturtmaya çalışıyorsun?” diye soruyorsunuzdur.

Hayır, söylenenleri bir mantığa oturtmaya çalışmıyorum.

Çünkü söylenenlerin (itirazların ve defansın) bir mantığı yok.

İtirazlara mesnet teşkil eden mantığı (yani Murat Belge’nin gerekçelerini ve derdini) anlamaya çalışıyorum.

Anladığım şu:

Murat Belge MHP’ye kızıyor...

Hem de çok kızıyor.

Serinkanlı bir adam olarak bilindiği ve ironik bir tutumu temellük ettiği için ağzını bozamıyor... Ama dağıldığı çok belli... Her an parlayacakmış gibi... Maazallah bu parti “anlaşılamaz” tutumunu devam ettirse, eski defterleri açacak ve “faşistler, katiller, bozkurtlar” diye saydıracak gibi...

MHP’ye niçin kızdığını biliyorsunuz.

Çünkü bu parti HDP’yi yok sayıyor. Bu da Murat Belge’nin moralini bozuyor.

Nasıl bozulmasın...

HDP’nin yok sayılması, maazallah “Kürt sorununun geleceğini” olumsuz yönde etkiler ki, bu da iyi olmaz herhalde.

Fakat Murat Belge işin bu kısmını da tartışmıyor. En azından şimdilik tartışmıyor. (Aslında Kürt meselesi çok da umurunda değil.)

Onun derdi başka.

Kendi sesinden dinleyelim: “Herhangi bir partinin HDP’ye karşı böyle bir tutum benimsemesinin Türkiye’deki Kürt sorununun geleceği üzerinde bırakacağı olumsuz etkileri tartışmıyorum. Yani asıl politik sonuçlar üstünde durmuyorum. Kendi varlığını bir başkasına her durumda karşı olma mantığının mantıksızlığını tartışıyorum sadece.” (Buradaki bozuk cümle ve ifade kısırlığı Murat Belge marifetidir.)

Gördüğünüz gibi, Murat Belge mantık arıyor.

Hey Allah’ım...

Biz Murat Belge’de mantık arıyoruz, Murat Belge MHP’de mantık arıyor. 

O zaman yardımcı olalım...

Madem “bir başkasına (bir başka partiye) her durumda karşı olma” mantığında bir tür “mantıksızlık” vehmediyorsunuz, “Hiçbir durumda AKP’yle koalisyon kurmayız... AKP adayını Meclis Başkanı seçtirmeyiz... Çözüm sürecini AKP’yle yürütmeyiz... AKP’ye su bile vermeyiz...” diyenlerin tutumunu nasıl bir mantığa oturtuyorsunuz?

Oturtamıyorsunuz, değil mi?

İkincisi de şu:

Koskoca profesör, yazdığınız şeye bakın. (Bir mantığa oturtacağım diye saatlerdir uğraşıyorum.)

Hadi siz yazıyorsunuz, yazabiliyorsunuz da...

Bizi uğraştırdığınız şeye bakın!