Murat Belge: Kandırılmış hissediyorum

Akademisyen ve yazar Murat Belge, 2010’da yapılan ‘Anayasa Referandumu’ için kendisini kandırılmış hissettiğini söyledi.

Belge, "Yani 'Elim kırılaydı da oy vermeseydim' diyecek halim yok. O zamanın şartlarında doğru davrandığımı düşünüyorum. Ama yanıltan bir şey olduğu besbelli" ifadelerini kullanıyor.

Türkiye'nin önde gelen aydınlarından Murat Belge, AK Parti'nin kendisini iktidar sahibi hissetmeye başlayınca demokrasiden vazgeçtiğini belirtiyor. Çözüm sürecine ilişkin oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti'nde bulunan Belge, Bugün gazetesine verdiği röportajda şu çarpıcı yorumu yapıyor: "Heyet konu mankeni gibiydi. Bizim elimize yetki değil, defter kalem verildi. Bunun için bize ihtiyaç da yoktu" diyor.

BİR ADAMIN KEYFİNE GÖRE ŞEKİLLENİYOR

*7 Haziran'dan bir hükümet çıkmadığı için 1 Kasım'da yeniden sandığa gidiyoruz. Bu süreçte toplumsal kutuplaşmalar oldukça fazla arttı. Bu kutuplaşma makası daha da açılır mı?

Öngörü zor bir şey şu anda. Çünkü öngörü yapmak için birtakım rasyonel veriler olması lazım. Ortadaki verilerin hiçbiri rasyonel değil. Bir adamın keyfine göre her şey yeniden biçimleniyor. Dolayısıyla bir kere seçim olur mu, oradan başlamak lazım. Mesela anket yaptırıyor, bakıyor. Tut ki beğenmedi gidişatı. 'Olmasın seçim' diyecek. Ama genel olarak bu ortamdan hayırlı bir şey çıkmayacağı ortada.

*Anketlerin büyük çoğunluğuna göre, sonuçların 7 Haziran'dan farklı olmayacağı görülüyor. Bu sonuçlar aynıyla sandığa yansırsa MHP ve HDP'nin de içinde bulunacağı koalisyon kaçınılmaz mı olur?

Mantıken öyle olması gerekir.Partisi adamın lafını dinlemezse olur. O zaman olur.

GEZİ İLE BİRLİKTE TAVIR DEĞİŞTİ

*AK Parti, 2004-2005’ten itibaren hızlanarak AB süreciyle birlikte liberallerin, aydınların desteğini aldı. Ancak bugüne bakıldığında bu gerçek liberal ve aydın dediğimiz isimlerin hemen hepsi desteğini geri çekti. Okumanız nasıl olur bu fiili durumu?



Ben de destekledim. Herkes için gözle görülür olay Gezi. Gezi ile birlikte o zaman Başbakan olan Erdoğan’ın takındığı tavır, söylediği sözlerin desteklenmesi mümkün değildi. Zaten o tavır ondan sonra sürekli aynı şekilde ve dozunu da artırarak devam etti. Yani ‘Gezi oldu böyle oldu’ demek de çok açıklayıcı gelmiyor. Bunun mutlaka bir evveliyatı olmalı.

KENDİ GİBİ OLMAYA BAŞLADI!

*Kopmalar daha önce başladı.

Evet. Tayyip Erdoğan’ın ‘zart zurt’ tavrı, kendini birtakım olaylarda da ortaya koymuştu. Ama arkası gelmemişti. Ama bu adam fevri bazı şeyler yapıyor ama genel gidiş öyle değildi. Politika öyle değildi, üslup öyle değildi. Ama Gezi ile birlikte böyle oldu. Yani ‘Benim artık kendim gibi olma zamanım geldi’ demeye hazırlanıyordu.

*Kendi gibi olmaya karar verdiği için mi aydınların geri çeklime süreci başladı?

Öyle anlaşılıyor. Şimdi çok daha sahici bir adam haline geldi. Daha önce bizim desteklediğimiz, doğru işler yapan adam uydurma bir Tayyip Erdoğan’mış.

AKİL İNSANLAR'DAN BEKLENEN BİR ŞEY YOKTU

*Akil İnsanlar Heyeti’ndeydiniz. Ümitle başlayan bir süreçti. Ancak Gezi’yi gerekçe göstererek istifa ettiniz heyetten.

‘Akil Adamlar’a şüpheci olarak girdim. Beşir Atalay telefon etti. Ben de ‘Bırakın, ben akil makil değilim’ dedim. Bu da onu şaka gibi aldı, ısrar etti. Sonra resmi olarak çağırdılar. Bir kere benim bir ilkem var. Bir iş yapmaya çağırdıkları zaman, o iş iyi bir işse, çağırana güvenmesem de giderim. Çoğu zamanda güvenmemekte haklı çıkarım. Bu da tamamen aynı hikâye. Adı ‘Akil Adamlar’ ama ‘Akil Adamlık’ falan yok burada. Zaten bizden beklenen bir şey yoktu.

ELiMiZE SADECE DEFTER KALEM VERiLDi

*Sadece ‘Gidin görünün’ gibi bir format mı vardı?

Evet. Bir de şu, mesela ben Güneydoğu Bölgesi’ndeydim. Bizler en lüzumsuz adamlardık. Çünkü biz gidip Kürtler’e ‘Barış iyidir’ diye anlatacağız. Zaten Kürtler bunun iyi olduğunu biliyorlar. Bize de ihtiyaçları yok. Mesele bunu Türkler’e anlatmakta. ‘Hükümet iyi yapıyor arkadaşlar, önyargılarınızı bir yana bırakın. Barış gelecek’ falan gibi şeyler söylenmesiydi iş. Yetkiler, imkânlar verilmeliydi. Senin tıkandığın yerde o adamların bu işi götürmesini mümkün kılacak aletler, anahtarlar verilmeliydi. Bize verilmiş bir şey yok. Sadece defter kalem verildi, Kürtler söyleyecek biz yazacağız. Bunun için bize de ihtiyaç yoktu. Hükümet gider, vali gider o işi onlar halledebilirdi.

*Amiyane tabirle Akil İnsanlar ‘Konu mankeni’ gibi miydi?

Ee öyle tabii. Öyle.

*Bu ifadeyi yazıyorum.

Tabii tabii.

AKLIMIZI KULLANMIYORDUK

*Ziyaretler nasıldı peki. Sizi memnun etmeyen neydi?

Her bölgenin sekretaryası vardı, başkanı vardı. Oturuyorlar, Şanlıurfa’ya gideceğiz faraza. Bir toplantı yapılacak. Kalabalık oluyor ama Kürtler bir araya gelince bir yarış başlıyor, ‘Ben daha fazlasını talep ettim’ falan diye. Yalnız şunu görüyoruz. Dinle falan ilgisi olanları öne oturtuyorlar. ‘Biz Kürtler’le aynı kafadanız’ı oturtmaya çalışıyorlardı. Ama dediğim gibi valiyi gönderirsiniz, vali bu adamları toplar, sekreterleri de not alırlar. Akil adam bulmaya da gerek yok. Hele adam akilse onun aklını daha verimli bir şekilde kullanırsın. Biz aklımızı falan kullanmıyorduk.