Murat Bardakçı yazdı: Deizm bir modadır, zamanla geçer, gider!
Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı bugünkü yazısında son dönemde gündeme gelen deizm tartışmasını yazdı. Murat Bardakçı'ya göre deizm gelip geçici bir moda...
Habertürk gazetesi yazarı Murat Bardakçı bugünkü yazısında son dönemde gündeme gelen deizm tartışmasını yazdı. Murat Bardakçı'ya göre deizm zamanın modasıdır ama oldukça dar sınırlar içerisinde kalmış bir özentidir fakat böyle hiç lüzumu yokken gündeme getirilmesi üzerine takipçilerinde az da olsa bir artış olacaktır!
Murat Bardakçı'ya göre gençlerin deizme saplamalarının iki ana sebebi var. Bunlar TV ekranlarında ahkâm kesen, akıllarına gelen herşeyi pervasızca söyleyen ve yeni bir din uydurur gibi konuşan ilâhiyatçılar ile aile kurumundaki, daha doğrusu gelenelerdeki bozulma...
MURAT BARDAKÇI'NIN
YAZISI
KONYA’daki çalıştayda durup dururken gündeme
getirilmesinin ardından, günlerdir
bir “deizm” tartışmasıdır
gidiyor...
Gençlik zamanlarımda sık sık şahit olduğum bir hadise vardı: Arkadaşlarımdan bazıları “Marksist” olduklarını söyler ve etrafta olup biten herşeyi buna göre yorumlarlardı. Öğrencilerin evlerindeki masanın üzerinde o zamanların modası olan ama Türkçe sol literatüre önemli katkıları bulunan Sol Yayınevi’nin kitaplarından bazıları, genellikle de Marks’ın Kapital’inin tuğla kadar ciltlerinden biri dururdu. Çoğunun kapağı dahi açılmamıştı ama o senelerin entel görünme ve diyalektiğe sığınma vasıtalarından idiler, dolayısı ile görünür bir yere konmaları şarttı.
Marksist olduklarına inanan arkadaşların dillerinden düşmeyen, sık kullandıkları ve hemen her meseleye uyarladıkları iki kavram vardı: “Artı değer” ve “sermaye birikimi”... Türkiye’nin hemen her derdinin sebebi onlara göre “artı değer” idi, sermaye birikiminin mevcut olması yahut olmaması da memleketi berbat ediyordu!
BİLEN TEK KİŞİ ÇIKMAZDI!
Bu arkadaşlarıma Marksist iktisat teorisinin âyet gibi sarıldıkları bu iki kavramının ne olduğunu sormayı âdet edinmiştim: “Neyin nesidir bunlar?” dediğimde herkesten başka cevap alırdım. Kimisi “Kapitalistler işçiyi çalıştırır ama parasını vermez” derdi, bir diğeri işin tekniğine girmeden “Sömürü işte, başka ne olsun? Ahlâksız patronların sömürüsü” diye haykırırdı, arada bir cehlini gizlemek için “Bunlar derin meseleler” diyenleri de çıkardı ama Marksizm ve diyalektik meraklısı olup da “artı değer”i dillerinden düşürmeyenlerin hiçbiri Marksist ekonominin temel unsurlarından olan bu kavramların ne demek olduğunu bilmezlerdi.
Hiç mübalâğa etmiyorum, bilmiyorlardı! İktisat talebesi değil iseler hiçbirinin haberi yoktu ve moda gereği bir “artı değer” diye tutturmuş gidiyorlardı!
“Sen nereden biliyordun?” diye sorabilirsiniz ama bilmeye mecburum, zira her iki kavram da ders konumuz idi ve imtihanlarda özellikle de sermaye temerküzünü doğru dürüst anlatamayanın rahmetli Prof. Aziz Köklü’den geçer not alması mümkün değildi!
Deizm de şimdi işte bunun gibi bir iştir, yani zamanın modasıdır ama oldukça dar sınırlar içerisinde kalmış bir özentidir fakat böyle hiç lüzumu yokken gündeme getirilmesi üzerine takipçilerinde az da olsa bir artış olacaktır!
Meselenin konuşulmaya başlanmasından sonra üniversite, lise ve imam-hatip hocası olan bazı tanıdıklarımla konuştum ve hepsinden aynı cevabı aldım: “Ortada öyle dikkat çekecek derecede deizme sapma diye birşey yok, tek-tük de olsa meraklılarına rastlıyoruz” dediler ama bir endişeyi de dile getirdiler: Yoğunlaşan deizm tartışmasının bu işi moda hâline getirmesi ve arayış içerisindeki gençlerden bazılarını yollarından çevirmesi ihtimalinden...
EKRAN MERAKLILARININ SUÇU!
Sayıları az da olsa bazı gençlerin meselenin gündemde olmadığı günlerde deizme sapmalarının iki ana sebebi vardır: TV ekranlarında ahkâm kesen, akıllarına gelen herşeyi pervasızca söyleyen ve yeni bir din uydurur gibi konuşan ilâhiyatçılar ile aile kurumundaki, daha doğrusu gelenelerdeki bozulma...
Adamları her Allah’ın günü ekrana çıkartır ve “Hadis yoktur, sünnet yoktur, âyetlerin gerçek mânâsını zaten şimdiye kadar kimseler anlamadı, dinin doğrusunu gelin benden öğrenin” demelerine izin verip de Türkiye’nin kimliğinin temellerinden olan ehl-i sünnet gelenekleri ile oynamalarına ve diğer an’aneleri sarsmalarına izin verirseniz, olacak olan budur; tereddüde düşenler kendilerine yeni bir yol ararlar! Bu saçmalığa aile kurumunda değişiklikler, meselâ dinin okulda değil ailede ve bilhassa anneanne yahut babaanne gibi büyükler tarafından öğretilmesi âdetinin zayıflaması ve “lâiklik” kavramının alkol satışının serbest olmasına yahut türban meselesine indirgenmesi gibi zaaflar da ilâve edilince boşlukta kalan bazı gençlerin başka inanç yollarına sapmaları kaçınılmaz olur.
Ama “Deizm yükselişte” diye endişelere kapılmaya hiç gerek yok, zira deizm de, ateizm de aslında derin bir yoğunluğu ve felsefesi olan meselelerdir ama bizde bu derinliğe sahip üstadlar zaten mevcut değildir ve hiç olmamışlardır, dolayısı ile bu iş de bir modadır ve her moda gibi o da zamanla biter...