Murat Bardakçı, şimdi de Elif Şafak'a taktı...

Murat Bardakçı, "söyle" dendiğinde kendisinin bile ilk mezurunun melodisini fısıldayamayacağı birkaç uyduruk şarkıyı

ADNAN BERK OKAN

Elif Şafak haklı olarak eleştirdi günümüz şarkı sözü yazarlarını...
Çünkü "şarkı sözü" diye yazılanlar ipe sapa gelmez uyduruklardı...
Trakyalıların, "osur, osur diz ipliğe" dediği türden uyduruklar hem de..
Kimileri, "Efendim gençlik böyle istiyor" diyerek savunuyor günümüz şarkı sözlerini...
İyi ama "gençlik böyle istiyor" diye yazılan sözlere de "şiir" denmez ki...
Pazar için üretilmiş maldır onlar...
Örneğin Serdar Ortaç...
Kimileri göklere çıkarmıyor mu, deliriyorum...
Yapmayın Allah aşkınıza!..
Serdar Ortaç müzisyen mi yani?..

Yıllar önce TGRT FM'de (1998 olmalı), Savaş Kalafat "Günümüz Müziğini tartışacağız, sizi de aramızda görmek istiyorum" dediğinde gitmiştim. 
Eda Özülkü, Meyra (Ilıcak) ve Ege vardı konuklar arasında...
Ve yanılmıyorsam bir de ilk kez orada gördüğüm Şahsenem isimli bir Özbek sanatçı...
Serdar Ortaç'ın yaptığı ve adına "müzik" denilen gürültüden bir günde 20 tane üretebileceğimi ve aynı zamanda hepsine de söz yazabileceğimi söyledim...
Hiç bir konuk itiraz etmedi...
"Çünkü" deyip devam ettim: "Pazar için üretilmiş, hazmı ve tüketimi çok kolay; oynak bir ritim karkası üzerine konuşur gibi söylenen, hiçbir derinliği veya esprisi olmayan mırıltılar bunlar. Sözlerini söylemeseniz de ritim devam ettiği sürece kıpır kıpır kıprdarsınız o kadar... Cıstak, cıstak, cıstak..."...

Ve..
Bir de İbrahim Tatlıses'in "Akdeniz Akşamları" isimli melodiyi değil söylemek, müziği olmadan sözlerini mırıldanmasına bile tahammül edemediğimi belirtmiştim (Birkaç gün sonra Tatlıses'le Atatürk Havaalanında karşılaştık. Benim yanımda, sonradan Ak Parti  milletvekili olan İnci Özdemir vardı. Tatlıses benim söylediklerimi dinlememişti(!) ama aktarmışlardı ve bana çok öfkeliydi. Ben kendi penceremden haklı olduğumu ama kabahatin en büyüğünün Haluk Levent'te olduğunu da belirttim. Çünkü kendi evlâdını boğazlatıyordu. Sonra da geçtim gittim)...
Bu arada Türk müziğinin en büyük zenginliğinin eserlerdeki mana derinliği olduğuna dikkat çekmiştim...
Münir Nurettin Selçuk'un, Yahya Kemal Beyatlı'nın "Rindlerin Akşamı" isimli şiirinden bestelediği o muhteşem Segâh eserini örnek vermiştim:

Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç...
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile
Avunmak istemeyiz böyle bir teselli ile...
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan.
Geçince başlayacak, bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince...
Ya aşk içinde harab ol, ya şevk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

Üzerinden 11 yıl geçti ve halen adına "günümüz müziği" denilen gürültüleri tartışıyoruz...

Bu girişten sonra, Elif Şafak'ın yazdıklarına en sert tepkinin Gazete HT'den geldiğini hatırlatayım...
Kimden mi?..
Herşeyi bilen Bardakçı Murat Bey'den...
Arşivine girip dönemin eşcinsellerine yönelik birkaç parça söz bulmuş onları yayımlıyor "örnek" diye...
Oysa kötü emsalin, misal olmayacağını en iyi bilenlerden biri olmalı Bardakçı...

Meselâ şu anda, yazarken bir yandan da mırıldandığım bir şarkıdan söz edeyim size...

Sen nazla gezerken güzelim güller içinde,
ben şiir okusam hüsnüne bülbüller içinde.
Yaslan şu yetim kollara bir kerecik olsun
ben can vereyim şevk ile kaküller içinde.

Kâzım Nâmi Erdölen'in Hüseyin Rıfat Işıl'a ait şiire yaptığı Rast bestenin sözleri bu kadar değil tabiii... Devamı var...

Hele Lemi Atlı'nın, Kul Mehmet'in şiirinden Uşşak makamında bestelediği o cânım eser yok mu...

Siyah ebrulerin duruben çatma,
gamze oklarını aşıka atma.
Sana gönül verdim beni ağlatma,
benim gözüm nuru gönlüm süruru.

Bu eserin sözleri de bu kadar değil ama fazla uzatmak istemiyorum...

Ve yine şu anda hatırladığım ve sıklıkla söylediğim, Tatyos Efendi'nin, sahibi bilinmeyen şiire yaptığı o güzelim Uşşak eser...

Gamzedeyim deva bulmam,
garibim bir yuva kurmam
Kaderimdir her çektiğim
İnlerim hiç rehâ bulmam.

Ve bunlar gibi binlerce, onbinlerce...

Demek istemem o ki; Murat Bardakçı, "söyle" dendiğinde kendisinin bile ilk mezurunun melodisini  fısıldayamayacağı birkaç uyduruk şarkıyı "o zamanlar da çok kötü şarkı sözleri vardı" diyerek Şafak'a itiraz yolunu seçmesi kendini aldatmaktan ve "Elif Şafak kıskançlığı" yapmaktan başka bir şey değildir...

adnanberkokan@gmail.com