Murat Bardakçı kaybetti

"Bir insana ya da bir ulusa boyun eğdirmeyi isemek; onun kısır, sessiz, hatta ölü olmasını istenmek demektir"...

Hayret bir şey...
Kendisini "Çerkez" ilân ediyor ama kendi ana dillerini öğrenmek isteyen Çerkez'lere de "Bir siz eksiktiniz!" diyerek çıkışıyor...
Ve tabii ki bizim aklımız böyle bir çıkışı almıyor...
Sana ne Murat Bardakçı?..
Sen istemiyorsun diye Çerkezler "ana dillerini öğrenme taleplerinden" vazgeçmek zorunda mı?..
Çerkezler seni "vekil" tayin ettiler de biz mi bilmiyoruz?..
Hem ne demek yani?..
Çerkezler, Rus mezaliminden kurtulmak için Türkiye'ye (Osmanlı'ya) gelip yerleştiler diye "etnik" kimliklerini ret mi etmeliler?..
Neymiş?...
Çerkezler nankörlük yapıyorlarmış?..
Kime?..
Türklere...
Neden?..
İçlerinden nice başbakan ve hatta cumhurbaşkanı bile çıkmış...
Yani Türkler lütfetmişler, Çerkez'lere cumhurbaşkanı ve başbakan olma ehliyeti vermişler...
Babababa...
Kürt'lerin içinde de çıktı başbakan ve cumhurbaşkanı...
Ve meclis başkan, dışişleri bakanı...
Yani onlar da mı kimliklerini ve ana dillerini isteyince "nankör" oluyorlar?..
Aaahhh Murat Bardakçı ah!...
Bu kırdığın kaçıncı bardak?..
Çerkezlerden özür dilemezsen seni "müzmin kaybeden" ilân edeceğiz...
Ve...
Albert Camus'dan bir güzel "hüküm cümlesi" ile bitireceğiz...
"Bir insana ya da bir ulusa boyun eğdirmeyi istemek; onun kısır, sessiz, hatta ölü olmasını istemek demektir"...
Umarız Bardakçı ne demek istediğimizi anlamıştır...