Müjdeler olsun! Sevilay Yükselir ışınlandı!..
"...evdeki yardımcımız İpek'e dönüp; "Ablacığım bana bir yumruk atsana" dedim.
ADNAN BERK
OKAN
Haydi bakalım...
Milletçe gözümüz aydın...
Her zaman, "bir bilim insanı çıkaramadık ki kimsenin yapamadığını yapsın" demez miyiz?..
Buyurun işte...
Hem bir gazeteci... hem bir köşe yazarı... hem bir söyleşi ustası(!)... ve hem de bir bilim insanımız var artık...
Adı: Sevilay Yükselir...
Biliyorsunuz...
Sevilay en önemli hasletlerini sıralarken "ben hiç yalan söylemem aabi" diye başlar saymaya...
Demek ki bugünkü yazısının da hiç bir yerinde yalan yok...
Bir dakika efendim...
Anlatacağım ne demek istediğimi...
Biliyorum ki; Sevilay'ın "Bilim insanlığı nereden geldi?" diye soruyorsunuz...
Haklısınız...
Ben de şimdi işte o konuya açıklık getireceğim...
Efendim...
Işınlanma uzun zamandır tartışılan ve "keşke imkân olsa" dediğimiz ama hiçbir bilim insanının gerçekleştiremediği bir "Buluş" değil mi?.
Milyonlarca Dolar harcayıp filmlerleri yapılmıyor mu?..
Eeeee...
Sevilay Yükselir "IŞINLANDI, IŞINLANDI"...
Bundan büyük buluş mu olur?..
Vallahi bunu ben söylemiyorum...
Sevilay Yükselir bizzat kendi anlatıyor...
Şaka falan yaptığı da yok...
"Yalan" zaten söylemez...
Nasıl olduğunu merak mı ettiniz...
O halde dikkat!..
Aşağıdaki satırlar bugün aynı başlık altında yayımlanan yazısından alındı:
"..... evdeki yardımcımız İpek'e dönüp; "Ablacığım bana bir yumruk
atsana" dedim.....
...... Doğruca çıktım Haşmet'in yanına. Ve çöktüm dizlerinin dibine başladım yalvarmaya;
"Haşmet'im.. Haşmetlim... Ocağına düştüm" diye.
Şimdi...
Birinci cümlede zaten adı da ışınlanmayı andıran sevimli kahramanımız evinde olduğunu ve hatta yardımcısı bile olduğunu hatırlatıyor okurlarına...
Ve hemen ardından nerede olduğunu hiç kimsenin bilmediği, kim bilir hangi Ege kıyısında yaşamın tatlarını aldığı Haşmet Babaoğlu'nun dizlerinin dibine düşüyor...
"Haşmet'im.. Haşmetlim... Ocağına düştüm" diye yalvarmaya başlıyor...
Şimdiii...
Sorayım bakalım:
Sevilay Yükselir "Yalan" söyler mi?..
Söylemeeeezzzz...
O halde evinde olduğu, yardımcısı İpek ablasından kendisine bir tokat atmasını istediği de doğru...
Peki...
Bir kez daha soruyorum:
" Adı bile ışınlanmayı andıran kahraman bilim insanımız 'Yalan' söyler mi?" Hep birlikte gözlerimizi de iri iri açarak yanıtlayalım:
"Söylemeeeeezzzz....."
O halde...
Göz açıp kapayıncaya kadar, evinden (yardımcısı İpek ablasının yanından) ışınlandığı ve nerede olduğunu bir Tanrı'nın bir de kendinin bildiği Haşmet'in dizlerinin dibine düştüğü de doğru...
Efendim, efendim?..
Haşmet Babaoğlu belki de Sevilay Yükselir'in bir üst katında oturuyor olabilir mi?..
Onun cevabını da, Sevilay'ın kendisiyle bir güzel kafa bulduğu Haşmet verir herhalde!..
adnanberkokan@gmail.com
Haydi bakalım...
Milletçe gözümüz aydın...
Her zaman, "bir bilim insanı çıkaramadık ki kimsenin yapamadığını yapsın" demez miyiz?..
Buyurun işte...
Hem bir gazeteci... hem bir köşe yazarı... hem bir söyleşi ustası(!)... ve hem de bir bilim insanımız var artık...
Adı: Sevilay Yükselir...
Biliyorsunuz...
Sevilay en önemli hasletlerini sıralarken "ben hiç yalan söylemem aabi" diye başlar saymaya...
Demek ki bugünkü yazısının da hiç bir yerinde yalan yok...
Bir dakika efendim...
Anlatacağım ne demek istediğimi...
Biliyorum ki; Sevilay'ın "Bilim insanlığı nereden geldi?" diye soruyorsunuz...
Haklısınız...
Ben de şimdi işte o konuya açıklık getireceğim...
Efendim...
Işınlanma uzun zamandır tartışılan ve "keşke imkân olsa" dediğimiz ama hiçbir bilim insanının gerçekleştiremediği bir "Buluş" değil mi?.
Milyonlarca Dolar harcayıp filmlerleri yapılmıyor mu?..
Eeeee...
Sevilay Yükselir "IŞINLANDI, IŞINLANDI"...
Bundan büyük buluş mu olur?..
Vallahi bunu ben söylemiyorum...
Sevilay Yükselir bizzat kendi anlatıyor...
Şaka falan yaptığı da yok...
"Yalan" zaten söylemez...
Nasıl olduğunu merak mı ettiniz...
O halde dikkat!..
Aşağıdaki satırlar bugün aynı başlık altında yayımlanan yazısından alındı:
"..... evdeki yardımcımız İpek'e dönüp; "Ablacığım bana bir yumruk
Sevilay Yükselir'in ışınlandığı makalesini |
...... Doğruca çıktım Haşmet'in yanına. Ve çöktüm dizlerinin dibine başladım yalvarmaya;
"Haşmet'im.. Haşmetlim... Ocağına düştüm" diye.
Şimdi...
Birinci cümlede zaten adı da ışınlanmayı andıran sevimli kahramanımız evinde olduğunu ve hatta yardımcısı bile olduğunu hatırlatıyor okurlarına...
Ve hemen ardından nerede olduğunu hiç kimsenin bilmediği, kim bilir hangi Ege kıyısında yaşamın tatlarını aldığı Haşmet Babaoğlu'nun dizlerinin dibine düşüyor...
"Haşmet'im.. Haşmetlim... Ocağına düştüm" diye yalvarmaya başlıyor...
Şimdiii...
Sorayım bakalım:
Sevilay Yükselir "Yalan" söyler mi?..
Söylemeeeezzzz...
O halde evinde olduğu, yardımcısı İpek ablasından kendisine bir tokat atmasını istediği de doğru...
Peki...
Bir kez daha soruyorum:
" Adı bile ışınlanmayı andıran kahraman bilim insanımız 'Yalan' söyler mi?" Hep birlikte gözlerimizi de iri iri açarak yanıtlayalım:
"Söylemeeeeezzzz....."
O halde...
Göz açıp kapayıncaya kadar, evinden (yardımcısı İpek ablasının yanından) ışınlandığı ve nerede olduğunu bir Tanrı'nın bir de kendinin bildiği Haşmet'in dizlerinin dibine düştüğü de doğru...
Efendim, efendim?..
Haşmet Babaoğlu belki de Sevilay Yükselir'in bir üst katında oturuyor olabilir mi?..
Onun cevabını da, Sevilay'ın kendisiyle bir güzel kafa bulduğu Haşmet verir herhalde!..
adnanberkokan@gmail.com