Muharrem Sarıkaya'dan Aslı Işık'ın iddiasına yanıt!

İHA muhabirine attığı tokatla gündeme oturan gazeteci Muharrem Sarıkaya ile ilgili gazeteci Aslı Işık'tan "7 aylık hamileyken beni sandalyeden iterek düşürdü." iddiası ortaya atılmıştı. Sarıkaya, Twitter hesabından hakkındaki iddiaya yanıt verdi.

İHA muhabirine attığı tokat ile gündeme gelen Muharrem Sarıkaya'yla ilgili bir dönem birlikte görev yapan Aslı Işık'tan ağızları açıkta bırakan bir iddia ortaya atıldı.

Bir dönem Habertürk’ün Ankara bürosunda görev yapan Aslı Işık, Twitter’da yaptığı paylaşımda, “Sarıkaya’nın rutin hareketi bu. Adam şiddeti öyle içselleştirmişti ki, 7 aylık hamileyken bana bundan çok daha fazlasını yapmıştı. Medyanın kelli felli abileri bunların hepsini biliyor. Yer Habertürk tarih: 7. 8.2009” dedi. 

"İDDİASI GERÇEK DIŞI, KOCA BİR YALANDIR"

Muharrem Sarıkaya, Işık'ın kendisiyle ilgili iddiasına Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "NOT: Olay sonrası tanıyıp tanımadığım birçok kişi hakkımda ağır sözler söyledi, bazıları da ithamda bulundu. Bunlardan biri de Aslı Işık idi. Beni, Ağustos 2009’da “Yedi (7) aylık hamile iken sandalyesini itip düşürmekle” suçladı. Oysa, Aslı Işık bu iddiasını, o tarihte Habertürk Ankara Büro Haber Müdürü olan gazeteci Ahmet Dirican hakkında dile getirmişti. O gün haber merkezinde bulunanlar tarafından iddiasının gerçek olmadığı yüzüne söylendiğinde Aslı Işık, “Ama olsaydı sandalyeden düşebilirdim” diye ilginç bir gerekçeye sığınmıştı. Bu gelişmelerden o dönem sonradan bilgi sahibi oldum. Onbir (11) yıl önce Ahmet Dirican için söylediği, sonrasında hiç dile getirmediği gerçek dışı suçlamasını, dönüp dolaşıp bugün de bana isnat etmiş olmasının şaşkınlığı içindeyim. Başta açtığı davadaki mahkeme tutanakları olmak üzere, o an haber merkezinde bulunanlar ve gazeteci Ahmet Dirican bunun tanığıdır. İddiası gerçek dışı, koca bir yalandır." ifadelerini kullandı.

TGC'DEN İSTİFA ETTİ

Sarıkaya, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’na ithafen de paylaşımlar yaparak istifa ettiğini duyurdu. Sarıkaya'nın TGC ile ilgili ifadeleri şöyle:

“Tarafıma yolladığınız 21 Aralık 2021 tarih ve 590/E-157 sayılı mektubunuzu aldım. Yayında yaşananlara hiçbir mazeret aramayacağımı, tekrar yaşanmaması için genç nesillere meslek hatası olarak aktaracağımı daha ilk günden belirttim. Size vereceğim yanıt, hataya mazeret şekline dönüşebilir diye savunma yapmıyorum. Amacım tarihe not düşmektir…

Ardı sıra gelen teknik aksaklıklar sırasında, istemeden yapılan bir hareketin, ne denli büyük sorunlara yol açacağının, kimlere fırsat yaratacağının ve nasıl bir olumsuz mesleki deneyime yol açabileceğinin bir de benim cephemden görülmesi için yazıyorum.

Gazeteciliğin her aşamasında bulunmuş, emeği ile bu günlere gelmiş, gazetecilik dışında başka iş yapmamış biri olarak, bir basın emekçisine karşı yaptığım davranış hataydı. Yaşamımın ve 42 yıllık meslek hayatımın hiçbir aşamasında arkadaşlarımın kişiliğine yönelik kötü söz söylemedim, şiddet uygulamadım. Yetişme kültürümde olmayan, stres altında içimden yükselen hiddetli çocuk davranışının şimdi çilesini çekiyorum. Detaylarına girmeyeceğim, nedenlerine sığınmayacağım… Öfke kontrolü yapamadım. Canlı yayını fiilen imkansızlaştıran, neredeyse bilinçli diyebileceğim müdahalelere karşı yayını koruma hassasiyetime yenik düştüm. Ani ve ölçüsüz bir tepki idi ama bilinçli şiddet değildi.

Hata yaptığımı anında fark ettiğim için de yayın biter bitmez kameraman Ahmet Demir’den ve İHA Bölge Müdürü Orhan Akın’dan özür diledim. Bir saat sonra ve ertesi gün tekrar arayıp özrümü yineledim. Bunları da detay kamerası çekiminin, iki gün sonra sosyal medyaya gizlice servis edilmek üzere kaydedildiğinden habersiz yaptım.  Her üç konuşmamızda, kendileri de yaşananları canlı yayın stresine bağlı bir durum olarak görüp, özrümü kabul etti.

Önü arkası incelenmeden, sosyal medyada bilinçli alevlendirilen amaçlı lince, medyada birilerine kin kusmak için aportta bekleyen arena kitlesi ruhlu kişilere TGC Yönetim Kurulu’nun da katıldığını görüyorum. Kitlelerdeki zihniyetin tekleşmesi kanununun, TGC yönetimine de hâkim olduğuna tanıklık ediyorum.

Mektubunuzda, 'Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak, 20 Aralık 2021 günü yaptığı toplantıda bu olayın değerlendirildiğini' belirtiyorsunuz… 'Toplantıda meslektaşınız İhlas Haber Ajansı kameramanı Ahmet Demir’e hakaret etmeniz, tokat atmanız TGC Tüzüğü’ne, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne, meslek onur ve saygınlığına aykırı bulunmuştur…' diyorsunuz… Yönetim kurulunuz savunmaya ihtiyaç duymadan, 'hakaret etmeniz, tokat atmanız…' diyerek hüküm veriyor. Sosyal medyaya sızdırılan kayıtlarda da görüleceği gibi, o yayında ve sonrasında hiç kimseye 'hakaret' etmedim. Ani ve ölçüsüz bir harekette bulundum, bilinçli şiddet uygulamadım.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu’nun, 42 yıllık meslektaşı hakkında isnat ettiği hükme ulaşmadan önce, Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ni anımsaması gerekirdi. TGC ödüllerini almış bir gazeteci olarak, yaşamım boyunca sergilediğim mesleğime olan saygıyı, etiği, meslek onurunu çabası ve bedelini ödeme iradesini, bu mektubun yollanmasına aracılık edenler de bundan böyle gösterebilmiş olsun.

Başta da belirttiğim gibi, yazdıklarım ne bir mazeret ne de bir savunmadır; tarihe düşülmüş nottur. Hatasını anlayıp anında özür dileyen, mesleğine kendi kararıyla ara veren tarafıma yargısız infaz uygulayan yönetim kurulunuzun işini kolaylaştırmak için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden istifa ediyorum” dedi.